RUH VE BEDEN İKİLEMİ
Sabahleyin ekmeği iyi pişirdiğine inandığım mahalle fırınından ekmek almaya gidiyordum. Tahminim o ki; mahallenin çıkmaz- arka sokaklarında yaşayan, yaşlıca, zayıf, hayatından bezmiş bir duruşu olan, her halinden garip fakir bir adam gördüm. 20 metre ilerde mahallenin çöplerinin atıldığı bir konteynır duruyordu. Henüz belediyenin araçları mesaiye başlamamıştı. İçimden; " Bu adam acaba içi mahallenin çöpleriyle dolu olan konteynıra doğru mu gidiyor?" cümlesi geçti. Az ilerdeki fırından güzel pişirilmiş, pide,simit,tekli ekmek alıp döndüğümde tahmin ettiğim üzere çöp konteynırının içindeki çöpleri dışarıya boşaltarak birşeyler aradığını gördüm. Hem bir şeyler arıyor, hem de şükür cümleleri içinden döküldüğünü duydum. Hiç aldırış etmeden, selâm da vermeden yanından geçtim. Doğru bir davranış sergilemediğimi farkettim. Aslında duyarlı birisiyim. Günümüzde her şey istismar edildiğinden biraz da duyarsızlığı ondan sanırım.
Bu olayı kendimce vijdan muhasebesi yaptım. Belli ki adam fakir, muhtemelen kimsesi yok, belli bir kazancı da yok, utanıyordur insanlardan ekmek istemeye, derdini anlatacak bu şehir ortamında "insan neslinden" kimse de yok. Çöp bidonlarından ya da pazarda yere atılan çöplerden ekmek bulup beslenebiliyorum ya! dercesine Rabbine şükrediyor. Ya bir sahra çölünde bulunsaydım, ne barınak, ne insan nesli, ne ekmek ne de su bulamamış olsaydım halim nice olurdu Ey Yüce Rabbim diyerekten şükretmesini bilmek bir erdemliktir, takvadır, üstün meziyettir. Hem Yüce Rabbimiz Hucurat Suresi'nde;
13. Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O'na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır. Buyurmaktadır.
Burada en keremliniz " Allah'tan en çok sakınanınızdır" vurgulanmaktadır. Allah Teâlâ nazarında üstün insan olmak; zengin olmakla, konforlu evlere sahip olmakla, dünyanın gözde üniversitelerini bitirmekle, yüksek makamlara erişmekle, şirketler, oteller- yatlar-katlar edinerek olmuyor. Her halinle Rabbine şükredebiliyor musun, O' nun gösterdiği istikamette özde yürüyebiliyor musun? Bunları gerçek manada yapıyorsak üstün olan biziz.
. Çöplerden beslenen o adama dönersek; fakir, miskin, kimsesiz olabilir. Giyecek yeni elbiseleri, yatacak doğru dürüst barınağı da olmayabilir. Bunların hiç birisi suç değildir. O hayat içerisinde bile kimseye yük olmadan, hayatını idame etmeye çalışması, kimseye zararının olmaması, her şeye rağmen Rabbine şükretmesini bilmesi o kişinin erdemli bir insan olduğunu gösterir. Ruhu ve ruh dünyası mükemmeldir o insanın. Ben- sen öyle bir hayata düşsek bırak şükür etmeyi isyan ederiz. O pejmürde halda bile şükretmek bir yiğitliktit, yüce bir inancın tezahürüdür.
İnsanoğlu ruh- beden ikileminden oluşmuştur. Beden 114 elementin tezahürüdür. Esas olan ruhumuzdur. Ruhumuz geçici olarak bedene giydirilmiş bir elbise gibidir. Ruh bedenden çıkarıldığı zaman ölüm gerçekleşir. Önemli olan ruhumuzun güzelliğidir. Ruhu güzelleştirmek bizim cüzi irademize verilmiştir. Bedenimizin şekillenmesinde temelde bizim katkımız yoktur. Nasıl bulduysak öyle yani. O yüzden bedenimizin yapısından, çirkin-güzel, uzun- kısa, yakışıklı- yakışıksız oluşundan sorumlu değiliz. Ruhumuz bizim amelimiz olduğundan sorumluyuz.
Bedenimizin varlığı ruhumuz dayesinde kıymete biner. Ruhen bizde var olan duygular farklı formatlarda bedenimize yansıyor. Ruhumuzun derinliklerinden gelen ve duygu diye ifade ettiğimiz, bedenimizde de hal ve harekete dönüşen bu yansımalar bizim kişiliğimizi oluşturuyor. İmam, musalla taşında yatan meyyit için " bu kişiyi nasıl bilirsiniz?" sorusunu sorması ondandır. Kişinin bedeninin boyu, rengi, ırkı, malı, serveti önemli değildir.
Kısaca insan için önemli olan 114 elementten oluşan ve madde olarak tabir ettiğimiz bedenimizden ziyade o bedeni insanlaştıran, elref-i mahlukat- esfele safilin kılan ruhumuz önemlidir. Ruhumuz baki, bedenimiz fanidir. Bedenimizin güzelliği geçici ve aldatıcı, ruhumuzun güzelliği daimi ve aslolandır. Aslında ölüm diye bir şey yoktur. Ruhumuzun esas menxiline vuslat etmesidir ölüm denilen şey. Ruhun bedenden ayrılması özgürleşmesi anlamına da geliyor. Bir insanın bir ömür boyu hücrede yaşaması, sonra da o hücreden tahliye olup özgürlüğüne kavuşması demektir ölüm. Ruhu güzel olanlardan ve ebedi alemde huzur bulanlardan olmak dileğiyle ve duasıyla diyor, bütün sayfadaki dostlara selam eder, saygılar sunarım.
01.01.2024
Başöğretmen: M. Cemal TOMAR