RUH -BEDEN İLİŞKİSİ
Tarih boyunca insanlar özellikle "ruh" kavramını, merak etmişler, araştırmışlardır. Kimisi "Ruh" kavramına inanmış, kimisi inkâr etmiştir. İnananlar da "ruh" kavramı ile ilgili somut deliller ortaya koyamamışlar, sadece kanaatlerini ortaya koymuştur.
Günümüzde de beden taşıyan, akledebilen her insanı "ruh" konusu ilgilendirmektedir. Bu konuda farklı hipotezler ve görüşler ortaya konmuştur.
Kimisi, ruhu inkar etmiş, ölümle hayatın sona ereceğine inanmış, ahiret hayatını da yok sayarak inkârcı olmuş, insanda var olan duyguların vücudun aktivitelerinden kaynaklandığına inanmıştır. Vücudumuzu saran sinirleri elektrik kablolarına benzeterek, ana trafo da beyin olduğu iddiasındadırlar.
Kimisi de "ruh" denen yapının varlığına inanıyor, inandığı ve savunduğu tezleri ıspatlayamamaktadır. Ben deniz de bu konu ile ilgili inanç ve düşüncelerimi aktarmaya çalışacağım. Umarım faydalı bir yazı olur.
. Kur'an-ı Kerim'de ruhla ilgili ayetler vardır. Önce o ayetlere bakalım. Cenab-ı Hak;
İsrâ / 85. Ayet
وَيَسْـَٔلُونَكَ عَنِ الرُّوحِۜ قُلِ الرُّوحُ مِنْ اَمْرِ رَبّ۪ي وَمَٓا اُو۫ت۪يتُمْ مِنَ الْعِلْمِ اِلَّا قَل۪يلًا
Rasûlüm! Sana rûhun ne olduğunu soruyorlar. De ki: “Rûh Rabbimin bir emrinden, sadece O’nun bileceği işlerdendir. Bu hususta size pek sınırlı bilgi edinme imkânı verilmiştir. Buyurmaktadır.
Bu ve buna benzer ayet-i Kerimeler Kur'an'ı Kerim'in bir çok yerinde bulunmaktadır. Sahabi Efendilerimiz Peygamberimiz sav'e "ruh' ile ilgili devamlı soru soruyorlardı..Onlar da bizim gibi ruhu merak ediyorlardı. Ayet-i Kerime bir mucizedir. "Ruh"un bilgisi Rabbimizin katındadır. Bize ondan az bir ilim verilmiştir. Onun için insan olarak bütün çabalarımıza rağmen ruh hakkında edindiğimiz bilgiler mahduttur.
" Ve ma utitum min ilmin illa kaliil" Ayet sınırı koymuş, "az bir bilgi". Her alanda göz kamaştırıcı ilerlemeler olmasına rağmen ruh hakkında "illa kaliil' olması bir mucizedir. Bir beşer olan Peygamberimiz ona vahiy gelmeseydi ruh ile ilgili nasıl tam da isabetli böyle bir cümle kurabilirdi? Mümkün değildir. Onun için Kur'an en büyük mucizedir. Şüphesiz bunun inancındayız elhamdülillah.
Söyle bir tabir vardır. "Müessirden esere veya eserden müessire gitmek", Cenâb-ı Hakk'ın varlığı ve birliği, ulûhiyeti, sıfatları, icraatı ve rubûbiyeti adına sağlam mârifete sahip olma yollarından biridir. Müessir, tesir eden, işleyen, hükmünü yürüten, eserin sahibi anlamlarına gelmektedir.
Bizler evrendeki eserlere bakar, o eserin sahibini idrak eder, buluruz ve inanırız. Somut olarak beş duyu organımızla algılamadıpımız şeyler asla "yok hükmünde" değidir. Bizlerle beraber beş duyumuz da acizdir. Dolayısıyla görmediğime, dokunamadığıma, deneyini yapamadığıma inanmam diyen "ateistler"den değiliz
O halde ruh nedir, sorusunu irdeleyelim. Ruh bedene giydirilmiş bir elbise misalidir. Bedenimizin iki yönü vardır, biri fiziksel boyutu,; organlarımız ve işlevleri, yeme, içme, yürüme, hareket etme ki bu özellikler, tüm hayvanlarda da vardır. İkinci yönümüz "ruh" alemimizdir. Bu iki hal, vücutumuz ile uyum içinde çalışır. Ruhun yapısını bilmiyoruz, ama eserleri her haliyle tezahür eder. Duygularımız diye ifade ettiğimiz her ne varsa hepsi ruhumuzun yansımalarıdır. Düşünmemiz, bir amaç edinmemiz, araştırıcı olmamız, eserler meydana getirmemiz, deneyler yapıp arzı ve semayı incelemeye almamız, diğer yandan; acıma, gülümseme, kızma, küsme, bir otoriteye bağlanma isteği, din edinmeyi, sevmek ve sevilme isteği, dünyayı imar edip cennete dönüştürme çabası, ölmek istememe, dua, af dileme, yaratıcıyı kabul etme vs. buna benzer misallerin tamamı ruhumuzun varlığının delillerindendir.
Bir beden şık, ruh kirli olursa; "bu adam adam değil" deriz. Böyle yargıya varmamızın sebebi güzel bir bedene giydirilmiş kötü ruhun yansımasındandır. Tam tersi de doğrudur. Okullarda Beden Eğitimi dersinde beden eğitilirken, Hayat Bilgisi ve türevleri derslerinde ruhumuz eğitiliyor aslında.
. Bedenimiz elektriksel akımla beynimizin talimatıyla çalışıyor olması ruhun yokluğu anlamına gelmez. Ahiret inancına sahip olmayanlar, bedende ve duygu aleminde meydana gelen her şeyin bedenin türevleri sonucunda olduğunu söylüyorlar. Bedenimiz maddedir, madde aleminde mana olamaz. Öyle olsaydı diğer yaratıklarda da insanın duygularına benzer duygular oluşurdu. İnsanın "ruh" alemi aslında ahiret aleminin varlığıyla da doğrudan bağdaşmaktadır. Hiç bir insan aslında ölümle hayatın sonlanmasını istemez. Her insan ebedi mutluluğu ister. Bu istek ruhun varlığına delildir. Beden ölünce çürür, ruh ise ölmez, hayatı devam eder. Nerede derseniz "ahiret hayatında" diye cevap vermek mümkündür.
Bizlerin önce ruhu yaratılmış, sonra da bedeni. Bizler aslında ölmüyoruz, bedenimiz hayati fonksiyonlarını kaybediyor. Ölen cesetimiz kabre konulduğunda ruh bedene rucu edecek cümlesi hakikati ihtiva etmez. Ruhumuz beden hapsinden kurtulacak, özgürlüğüne kavuşacaktır. Ölümden korkuttular, ölüm "düğün gecesidir" gerçek dosta kavuşmaktır, ebedi mutluluğa etmektir. Eşrefi mahlukat olan insana uygun olan budur.
Öyle ruhlar vardır ki, engindir, yeryüzü onlara dar gelir, öyle ruhlar vardır ki cücedir. Ruhumuzun büyüklüğü inançla, insanlıkla, bilgiyle Rabbinin buyrukarına uymakla mümkündür. Umarım konu ile ilgili mülahazalarım faydalı olmuştur. Rabbimiz bizleri güzel ruhlu insanlardan eylesin. Selâm ve Dua ile...
03.02. 2024
Başmuallim
Kaleminden...