İstanbul’da Bir İtalyan: Matteo Ricci
Roma'nın güneydoğu etekleri olan Morena Calcio tarlalarından İstanbul'daki Atatürk’e (Olimpiyat) kadar çok uzun bir yol var. Matteo Ricci’nin hikayesi dediğimiz gibi Morena'dan başlıyor. Roma genç takımlarından geçiyor. Ardından her şeyi Lega Pro'da (Serie C) Grosseto, Pistoiese ve Pisa formalarıyla en alt liglerde öğreniyor. 15/16 sezonunda önce Perugia’ya, ardından Salernitana'ya, son olarak ise 29 maçta 4 gol ve 5 asistle oynadığı 19/20'de Serie A’ya yükselen Spezia'ya varıyor.
İtalya'nın en iyi liginde (Serie A) bir yıl oynadı. 31 maça çıkacağı Frosinone tarafından satın alındı. Bu sezon için Ciocia şirketi onu Andrea Pirlo'nun çalıştırdığı Türkiye Süper Lig takımından Fatih Karagümrük'e kiralık verdi.
-Merhaba Matteo, futbol dışında bir soruyla başlayalım. Herkes birkaç hafta önce Türkiye'yi vuran trajik depremi konuşuyor. Sen nasılsın ve Türkiye’deki durumu bize anlatır mısın?
-Ne yazık ki trajik bir olay oldu. Biz İstanbul’da depremin yaşandığı bölgeden uzaktayız. Depremi o an hissetmedik ama genel olarak Türkiye çok sarsılmış durumda. Dünyanın her yerinde büyük bir dayanışma oldu. Bu desteği çok takdir ettiler. Türkler çok güçlü bir halk ve topraklarıyla gurur duyuyorlar. Bu korkunç felaketten sonra kendilerini daha da birleşmiş hissettiklerine inanıyorum.
-Takımında Serie A'dan birçok oyuncu var. Alışma sürecinde sana yardımcı oldular mı?
-Bu, Türkiye’ye gelip Karagümrük’ün teklifini kabul etmeden önce de bildiğim bir şeydi. Evet, takımda birçok İtalyan var. Ama hepsinden önemlisi personel de İtalyan. Bu durum kesinlikle alışma sürecimde ve koçun ne istediğini anlamam konusunda bana yardımcı oldu. Bu durum buraya gelme kararını vermeden önce üstünde durduğum temel bir faktördü. Uyum sağlamama ve kendimi daha çok evimde hissetmeme yardımcı olan Borini, Viviano, Biraschi ve Bertolacci gibi ligi bilen bu adamlara teşekkür ediyorum.
-Türkiye'ye kiralık gitmeni kabul ettiren faktör neydi?
-Farklı deneyimler yaşamak istediğim bir noktaya gelmiştim. Geçen yıl benim için biraz özel bir sezondu. Spezia ile yükselme sevinci ve milli takıma çağrılma onurunu yaşadıktan sonra Serie B'de kalıp kariyerimde bir gerileme olsun istemedim. Kendimi bir Serie A oyuncusu olarak görüyorum. Bu nedenle Serie B'de oynamak istemedim. Bunca yıl sonra haksız yere elimden alınan bir şeyi hak ettiğimi göstermek istedim. Ve futbolculuğunda benimle aynı pozisyonda oynayan Pirlo aradığında, teklifi kabul ettim.
-Neredeyse her hafta takımında oynuyorsun. Pozisyon itibariyle ilk on birde en karmaşık rollerden birindesin. Ve koçun Andrea Pirlo bu bölgede ‘Maestro’ olan birisi. Onunla nasıl bir ilişkin var? Bir teknik direktör ve insan olarak sana bakış açısı nedir?
-O, en baştan başlayarak topun her zaman oyunda olmasını seven çok hazırlıklı bir insan. Oyuncularının fikirlerini alarak modern futbolu oynatmak isteyen bir teknik direktör. Bana karşılaşacağımız takımın şekline göre her zaman faydalı olabilecek tavsiyeler veriyor. Belki bu yüzden bazı maçları rahat oynayabilirim, bazılarında ise zorlanabiliyorum. Benim gibi savunmanın önünde oynayan biri için en önemli şey süreklilik ve o da bunu bana veriyor. Sezonun sakatlandığım ilk bölümünden sonra şimdi daha sık oynuyorum. Takım olarak iyi sonuçlar alıyoruz ve sıralamada da yükselmeye başladık.
-Kardeşin Federico şu an Reggina'da. Roma genç takımında birlikte oynayıp Serie A'ya terfi yılında kendinizi Spezia'da buldunuz. Onunla aynı takımda oynamanın senin üzerinde nasıl bir etkisi oldu ve o zamanlardan ne hatırlıyorsun?
-Federico ile aynı takımda oynamak her zaman istediğim bir şeydi. Birlikte genç takımlarda oynadık ama A Takım kategorisinde bu sadece La Spezia’da oldu. Diğer şeylerin yanı sıra, bu önemli bir yıldı. Çünkü ekibin Serie A'ya çıkışında tarihi bir katkıda bulunduk. Bu yüzden sonsuza dek hatırlayacağım.
-Türk taraftarları tribünde ateşli olmalarıyla da tanınıyor. Sahada bu farkı hissediyor musunuz?
-Futbol Türkiye’de çok revaçta. Özellikle en iyi takımlar için taraftarlar gerçekten tutkulu ve ateşli. Ayrıca gürültülüler de. Roma'da dediğimiz gibi gerçek bir bolgia yaratıyorlar.
-Kariyerinde senin için en önemli maç hangisiydi ve neden?
-Grosseto formasını giyerken Salernitana'ya karşı profesyonel olarak yaptığım ilk maçı söyleyebilirim. Çünkü A Takım’daki ilk yılımdı. O zaman yeni bir koç gelmişti. Hedefimiz de ligde kalmaktı. Bu hedef, imkanlarımda daha fazla farkındalığa sahip olmama ve kariyerimde formamı tekrardan geri almama yardımcı oldu. Sembolik bir bakış açısıyla bunu söyleyebilirim.
-Son soru… Trigoria'da büyüdün, Roma'da yer aldın. Bugün bize Giallorossi (Sarı-Kırmızı) forma altında oynayan gençlere verebileceğin bir tavsiye var mı?
-Orada güzel anılarım var çünkü ben bir Roma hayranıyım. Bu nedenle benim için gençlik takımında oynamak en iyi hissettiğim zamanlardı. Giallorossi altyapısı İtalya'nın en iyilerinden biri. Onlara her gün çalışmayı ve hiçbir şeyi hafife almamalarını söyleyebilirim. Her gün gelişmek, kendinize odaklanmak ve çok çalışmak için hep zaman vardır. Çünkü daha gidilecek çok yol var.
Haber: Lorenzo Bruno