Bir Ramazan ayına daha Allah’ın izni ile vasıl olmuş bulunuyoruz. Rahmeti, mağfireti, bereketi bol bir ay olmasını dileriz. Ramazan, kelime manası olarak, ‘şiddetli sıcaklık’ manasına gelen Ramd kökündendir. Ramazan, günahları yaktığı için bu ismi almıştır. Bu ayda yapılan ibadetlerin sevabı, duaların kabulü daha fazladır. [1]
Ayrıca manevi yönden yanlış, hatalı bir yolda olanlar için de tam bir ‘’U’’ dönüşü yapma zamanı. Cehennem kapılarının kapandığı, şeytanların zincirlendiği, bunun yanında cennet kapılarının açıldığı, ibadetlerin daha şevkle yapılmasına uygun zamanlar oluştuğu bu ay, bizi adeta dünya sarhoşu haline getiren modern çağda iç huzuru yakalamak için en büyük fırsat.
Orucun ne anlama geldiğini, nasıl bir oruç tutulursa hakkı verilmiş olacağını burada ayrıca belirtmeye gerek duymuyorum. Yani orucun sadece mide ile alakalı bir ibadet olmadığını belirtmek malumu ilam etmek olur. Allah, şuurlu bir şekilde bu ayı değerlendirmeyi bizlere nasip etsin.
Ramazan ayı, değerli, rahmeti bol bir ay dedik. İbadetlerimizi, Kuran okuyarak, teravih kılarak, sadaka vererek.. artırdığımız bir ay. Ama tek kanatla uçulmayacağını da unutmayalım. Yani bu ayda ne kadar ibadetler konusunda gayretimizi artırıyorsak, en az onun kadar gayret göstererek günahlardan, haramlardan da kendimizi korumalıyız.
Birkaç örnek vermek gerekirse mesela, gıybet, kötü söz gibi, ibadetlerimizin, bilhassa orucun sevabını tüketen ve bize oruçtan geriye sadece açlık bırakan davranışları yavaş yavaş da olsa terk etmeye çalışmak gerekir. Ayrıca gözümüzü de haramlardan, hem tv, internet gibi sanal yerlerde hem de sokaklardaki uygun olmayan görüntülerden muhafaza etmemiz şart! Haramlar terk edilmediği ya da bu yönde gayret gösterilmediği zaman, yapılan salih amellerin, ibadetlerin kıymeti düşecektir. Bunu ibadeti yaparken –mesela namazdaki- aldığımız lezzetten de anlayabiliriz. Namazda Fatiha’dan sonra imamın ne okuduğunu hatırlamıyorsak bunun sebebi haramların, günahların bizdeki tesiridir diyebiliriz.
- Teravih namazını kılalım; ama eve gidip televizyonda haram sayılan şeyleri izlemeyelim. En azından bir ay boyunca evimizde Tv’yi çok sık (hiç demiyorum çünkü imkanı yok açılacak..) kullanmayalım.
- Oruç tutalım ama iftar gelene kadar evde kim varsa hepsine sinirlenip azarlamayalım. Yani bir oruç tuttuk diye hanıma, çocuğa, arkadaşa, kardeşe.. sinirlenip açlığın, susuzluğun sıkıntısını, acısını onlardan çıkarmayalım. Güzel ahlaklı olmadıktan sonra, insanlar ile iyi geçinmedikten sonra yapılan ibadetlerimiz Hristiyanlıktaki ruhbanlığa benzer Allah korusun.
- Yeme, içme elbette tabii hakkımız. Ancak yemeği oruç tutmak için vesile edelim. Yoksa daha fazla tüketim yaparak, yemek menümüzü daha çeşitli hale getirerek, bu ayı pide, börek.. ayı olarak görürsek, Kuran-ı Kerimin nazil olduğu bu mübarek ayı Allah korusun kapitalizme kurban ederiz..
- Bu ay bizim için bir rahatlama, keyiflenme ayı asla değildir. Bu ay çalışma, gayret etme ve Allah’ın izniyle cehennemden kurtulma ve cennete girmeye hak kazanma ayıdır. Yani bu ayda, ‘Ramazan eğlencesi, Ramazan indirimi, kutlamalar..’ gibi sloganlar birer tuzaktır. Biz, inşallah bu ayın mükafatını bu dünyada bayram ile, ahirette ise ebedi, alt tarafından ırmaklar akan cennet ile alacağız. Şuurumuz bunu gerektirir.
- Elbette sosyal hayat zorunludur insan için. Ama bu ayda en azından işimiz olmadığı zaman, lüzumsuz yere sokaklarda dolaşmayalım. Çünkü her an, uygun olmayan, gayri ahlaki bir görüntüye maruz kalabiliriz. Bu bize kar değil, zarar getirecektir. Bundan ne demek istediğimin anlaşılacağını düşünüyorum. Şeytanların zincirlere vurulduğu, bağlandığı bu ayda, bazı insanların da bağlanmasının toplum adına fayda sağlayacağını söylemeden edemiyorum.
- Son olarak (en değerli tavsiye gördüğüm ) vakti müsait olanlar, Ramazan’ın son on günü sünnet bir ibadet olan ‘’İtikaf’a’’ girebilirler. On gün olmasa da birkaç gün dahi olsa bir camide, evde bu sünneti ihya etmelerini tavsiye ederim.
hayırlı Ramazanlar..
[1] M. Ali Es-Sabuni, Safvetü’t Tefasir, Ensar Neşriyat: 1/223-224