PEŞİNCİDİR İNSANOĞLU
Her gün hayat yaprağımızdan bir yaprak daha dökülüp gidiyor. Ahiret yolculuğumuza yaklaşıyoruz. İnsanlar dünya işlerine, geçim derdine düştüklerinde ahiret hayatını da unutuyorlar. Biz yaratılış gereği peşin alış-verişi severiz. Ahireti tehir ediyoruz. Kıyameh Suresinde Allah Teâlâ: "Kella bel tuhibbuunel acilete-vetexeruunel ahirah" buyurmaktadır. Dileyen ayetlerin mealine bakabilir. Dünyalık alış-verişin peşin olanı makbuldür. Ancak ahiret hayatı devreye girdiğinde ahiret işleri öne, dünya işleri arkaya atılmalıdır. Böyle yapanlar sonuç itibarıyla kârlı çıkacaklardır.
Düşünebiliyor musunuz, kardeşlerim! Nice insanlar tanıyorduk. Aynen bizim gibi hayat sürüyorlardı dünyada. Ömürleri son bulunca bu diyardan gittiler bir daha geri dönmemek üzere. Onların başına ne geldiyse bizim başımıza da gelecektir muhakkak. Yani "Küllü nefsin zaikstul mevt" "Her nefis ölümü tatacaktır". Dünyada misafiriz yani. Öyle ise dünyanın mülkü ve saltanatı bizimmiş gibi yaşamak şaşkınlıktan başka bir şey değildir. Bu dünyada misafir gibi yaşamalıyız. Her an gidici olabiliriz. Bu inancı daima kalbinde bulunduran bir kimse, kötülük yapamaz, birinin hakkını haksız yere başkasına tevdi edemez,dünya malına kendi malı imiş gibi sarılamaz, her şeye emanet gözüyle bakar, ne yaparsa yapsın her daim "rıza-i bariye uygun olarak yapar, kısaca "sırat-ı müstakim" yolu istikameti olur.
Bütün gayemiz ebedi hayat olan ahireti kazanmak olmalıdır. Hiç tükenmeyen bir hayat ile geçici bir hayat bir olur mu? Asla kıyaslanamaz. Bizim son hedefimiz ahiret hayatıdır. Doğduktan sonra kısa bir süre hayat süreriz dünyada, sonra ebedi olan ahiret hayatı başlar. Dünya hayatının önemi çok büyüktür aslında. Ahireti kazanıp kazanmama dünyadaki amellerimize bağlıdır. Kısa ve geçici bir hayat ama oradaki amellerimiz ahiret hayatımızı şekillendirecektir. Biz "elhamdulillah" bu konuda hiç bir terettütümüz yoktur.
Son zamanlarda deizme inananların sayısında gerek Türkiye'de gerekse dünyada büyük artış vardır. Yaratıcının varlığını kabul etme, bilime ve akla dayalı bir sistem kurmaya çalışma, Kur'an'a ve hükümlerine inanmama.
Bunun yanında akıl ve bilime inanma. İleriye giderek bilim ve aklı kutsama ilahlaştırma. Dolayısıyla ahirete ve dirilmeye inanmama. Ölümle beraber hayatın son bulması, ruha inanmama. Manevi duygularımızın tamamına elektriksel faliyet olarak tanımlama. .. gibi inançlar türedi. Bilimle beraber bilim insanlarına tapma. Bilim kurallarına tapma. Böyle düşünce sistemleri sürekli artmakta. Değişik ekol ve fırkalar meydana gelmektedir.
Bilimin kurallarını kabul etmekte beis yoktur. O kuralları koyan Allah Teâlâ'dır. Ancak laikçi kafaların inancında Allah Teâlâ'yı maddeden uzak tutmaya çalışıyorlar, bizim dünyevi işimize karışmayan bir tanrı anlayışına sahiptirler. Din sadece kalpte bir inançtan ibarettir diyorlar. Laboraduvarlardaki deneylerin, yeryüzündeki nebadatın gökyüzündeki semanın ve onun harikulate yapısının dinle ilgisi yoktur diyorlar. Dini sadece kalbin bir köşesine sığdırılması ve orada saklı tutulmasına inanıyorlar. Kalpteki o inançları orada muhafaza edeceksin, dışarıya yansıtırsan, hayata aktarırsan laikliğe aykırı hareket etmiş olursun diyorlar. Çıkardıkları yasalarla laik kafada olmayanların dünya hayatını cehenneme çeviriyorlar.
Bu kafaların inancında cennet ve cehennem de var. Yalnız bizdeki gibi cennet ve cehennem ahirette olacak şeklinde değildir. İnsan cennet ve cehennemi dünyada yaşar diyorlar.
Konu biraz dağıldığının farkındayım. Kısaca demek istediğim ömrün kısalığıdır, bu hayatın geçiciliğidir, bakıyorum insanlar ömürlerini tüketmek üzere çaba gösteriyorlar. Farklı inançlara sahip şnsanlar mevcuttur. Sonuç itibarıyla herkes bu diyardan gidicidir. Lakin kalıcı imişiz gibi bir hayat sürmeye çalışıyoruz. Sonumuz hayırlı olur inşallah. Dua eder dua bekleriz.
Başöğretmen
M. Cemal TOMAR
13.08.2023