NUTUK TUTULMASI

Mustafa Cemal TOMAR

NUTKUN TUTULMASI

Bazen insan bir şeyler yazmak için konu bulur. Öyle ki, neyi nasıl yazarım diye karar veremez. Bazen de "nutku tutulur" derler ya , ne yazacağını bilemez, konu bulamaz, ya da konu bulsa da nasıl, neyi, ne şekilde ifade edeceğine harar veremez. Doğrusu her insanda zaman zaman böyle haller görülmektedir.

Yaklaşık 2 asırdır kullanılan nutku tutulmak deyimi, kişinin söylemesi gereken şeyleri ifade edememesi ve sorulan sorulara cevap veremeyecek duruma gelmesidir. Genellikle şaşkınlık, korku ve heyecan gibi duygular kişinin nutkunun tutulmasına neden olur.

Nutuk tutulması TDK'na göre aynı zamanda bir deyimdir. Bu deyimin anlamına yakın anlam ifade eden başka deyimler de vardır. Bunlar:

1- Sesi soluğu çıkmamak

2- Sesi kesilmek

3- Çıt çıkarmamak

4- Sus pus olmak

5- Dut yemiş bülbüle dönmek

Bu deyimde "Nutuk" kelimesi geçşyor. Bu kelimeyi zaman zaman günlük konuşmalarımızda kullanırız. Nutuk hem kelam hem de söylev anlamına gelir. Tarihte devlet başkanlarının tarihe mal olmuş meşhur nutukları vardır. M. Kemal Atatürk'ün "Gençliğe Hitabesi, 10. Yıl Nutku" konuya örnektir. 29 Ekim 1933 yılılında 10. Yıl Nutku"nu bizzat Mustafa Kemal kurşun kalemle yazdığı belirtiliyor.

Bir yazının nutuk olabilmesi için bir çok özelliğinin olması lazım. Dil kurallarına uyumu, kelime ve cümleleri geniş kitleler tarafından anlaşılır halde olması, nutku veren kişinin hitabet gücünün olması, konuşma metninin evrensel değerlere uyması, halk kitlelerini harekete geçirecek tesirde olması, zamanlamanın iyi yapılması, halkın derdine derman olması, geleceğe yönelik önemli mesajlar içermesi gibi.. özellikler taşımalıdır. Nutkun eş anlamlısı söylevdir. Söylevlere örnek olarak;

Orhun Hitabelerindeki yazılar, Tonyukuk, Kültigin ve Bilge Kağan'ın yazıtları söyleve birer örnek olarak verilebilir. Orhun Yazıtlar, Türk Edebiyat türünün ilk söylev örneklerindendir.

Ayrıca; Tanzimat döneminden sonra, Halide Edip Adıvar ile Ömer Naci'nin bu türde eserleri bulunmaktadır. Özellikle Halide Edip Adıvar'ın, mitinglerde yaptığı söylevleri Türk milletini heyecanlandıran nutuklardandır. Mehmet Emin Yurdakul'unda bu manada yapmış olduğu bir söylevi bulunmaktadır. Necip Fazıl Kısakürek, Süleyman Nazif, Osman Bölükbaşı, Selim Sırrı Tarcan gibi yazarlarımızda nutuk türünde eserler vermiştir.

. Tutulmak kelimesi ise bana evvela "ay ve güneşin tutulmasını" hatırlatır. Dünyanın gölgesi ayın üzerine düşünce ayın bir kısmı karanlık görülmesine ay tutulması denir. Ay'ın dünya ile güneşin arasına girip güneşin bir kısmının görünmesini engellemesi ve ayın gölgesinin dünya yüzeyine düşmesine de "güneş tutulması" demişler. Aslında burada güneşe bir şey olduğu yok. Ay ve dünya gölgeleniyor. Biz güneşin de gölgelendiğini zannediyoruz.

Bizim iç dünyamız, duygularımız, bilgilerimiz, düşüncelerimiz dış etkilerle ayın tutulması gibi belli bir süre gölgeleniyor. Bu durum bize "tutulma" olarak yansımaktadır. Belli bir süre sonra bu hal ortadan kalkar.

Bu haller zaman zaman bende de zuhur ediyor. Yalnız kalemi elinize alıp yazmaya karar verirseniz nutkunuz açılmaya başlar. Bu sadece yazı için değil tabi ki.

Bazen bir şey yapmak istemeyeniliriz. Hayata küsüyor olabiliriz. Her gün yapageldiğimiz işler gözümüde büyütüyor olabiliriz. Üzerimize çöken o kâbusu, " Yaa Allah Bismillah" diyerek, yerimizden fırlayarak, başlangıç yaptığımızda Rabbimizin yardımıyla yavaş yavaş kırabiliriz.

Böyle bir duruma üşenmek de diyebiliriz. Bizim oranın tabiriyle "pola okni" derler. Çalışma isteği olmayan, ya da olmama hali anlamındadır. Tabi ki tutulmakla üşengeşlik aynı anlama gelmiyor. Yalnız birbirine yakın anlamları var diye düşünüyorum.

Nutku kesilme hadisesi dünyada bir şekilde geçiştirilebilir. Bir gün konuşamazsın, ikinci gün konuşursun. Bir şekilde öyle veya böyle olay halledilebilir. Öbür dünyada da nutkun tutulması vardır. Kalbin ve dilin mühürlenmesi vardır. Mahkeme-i Kübra da hesap verme anında nurkumuzun tutulması, kendimizi savunamama haline dönüştüğümüzü bir düşünelim. Yaptıklarımızı ellerimiz, ayaklarımız dillendirecek ve şahitlik yapacaktır. O zamanı her müslüman tahayyül etmesi şarttır. Bu gerçeği Kur'an'ı Kerim'de şöyle beyan buyurulmaktadır.

"Gün gelecek, dilleri, elleri ve ayakları yapmış oldukları bütün kötülükleri tek tek bildirerek, aleyhlerinde şahitlik edecektir." (Nur, 24/24)

"O gün mühür vuracağız ağızlarına, elleri bize söyler, ayakları şahitlik eder, kendi yaptıklarına.” (Yasin, 36/65)

Gerçek müslüman odur ki, dünyada nutkunun kesilmesinden çok, ahiretteki nutkun kesilmesinden korkar. O halde her zaman hem dünyada hem de ahirette hesap verebilecek işler yapalım. Yapacağımız tüm işlerde Allah Teâlâ ve Rasulünün rızasını arayalım. Selâm ve dua ile....

04.05.2024

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.