‘Puşt’, her vesileyle puştluğunu yapmazsa ‘puşt’ olamaz ki…
Mücahitlik’ten Müteahhitliğe geçenler GDO'lu mahlûkattır.
Çakal, çakallığını yapmaz veya yapamaz ise, ‘çakal’ olmaz ki…
Yaratılış modunu değiştirmiş GDO'lu insanlardan uzak durun!
Hepimiz yollardayız… Evet, evet; gidiyoruz gündüz gece Mutlak Son'a doğru...
Hani demem o ki; Bazı insanları zorla da olsa, kaba kuvvet kullanarak, eğitmek gerek...
Azerbaycanlı bir akademisyen dostun ‘demokrasi’ tanımı: Demokrasi, demokratların diktatörlüğüdür.
Özellikle kamu kesiminde danışılmayan ve dahi danışılma değeri olmayan o kadar çok ‘danışman’ var ki ülkemde...
Evet, evet... Edin, edin; her vesileyle teşekkür edin. İnsanlara teşekkür etmeyenlerin Yaratıcı’ ya şükrettikleri şüphelidir.
Kışın kışlığını yapması tabiatı gereği de... Puştun puştluk yapması genetiğini bozup da GDO'lu olmasıdır. İnsan tabiatını bozmasıdır.
Bereket’ kavramının her tür olaya uygulanan matematik bir izahı yoktur. Bunun inanç temeli vardır. Buna inanmayan için bir şey ifade etmez.
‘Kalitesiz veya ‘kalite’ kavramından habersiz adamlardan, ‘kaliteli’ iş veya eylem ya da ilişki beklemeyin. Aksi halde sükût-u hayale uğrarsınız!
Hani demem o ki; yıllarca süren gözlemime göre, ülkemde 'demokrat' insan yoktur; 'demokratım' diyenler de sadece kendilerine demokrattırlar...
Vefasızlık, kadir-kıymet bilmezlik ve nankörlük, bazı insanların –bunlar profesör unvanı taşısalar bile- doğuştan davranış kodlarıdır ve sonradan değiştirilemez.
Kim söylemiş, nerede, kimin için ve nasıl söylemiş, bilmiyorum, ama şöyle demiş: Yola çıkan biri, geri döndüğünde artık bir başkasıdır; yani bir başka bendir.
Kim bilir belki de doğru söylemiştir.
Kim olursa olsun, hangi unvan sahibi olursa olsun, hangi makamda bulunursa bulunsun, ne yapmış olursa olsun, kaç yaşını idrak ederse etsin, sakın ha sakın insanları putlaştırmayın… Sevin, çok sevin, ama ölçülü sevin…
Yıllarca iktidar partisinin üyesi olarak görev yaptıktan sonra saha dışına itilen politikacıların, ülke problemlerine çözüm eleştirileri yapma hakları yoktur. Doğru olan, görevde iken doğruları söylemek, yanlışları eleştirmektir.
Hak etmediği ve ehil de olmadıkları halde, altlarına sandalye verilip ‘makam’ sahibi yapılan tüm kamu kesimi ‘yönetici’leri, her şeyi en iyi kendilerinin ‘bildiklerini’ düşünerek, yanlarında danışılacak adam veya müşavir ya da kendilerinden daha kabiliyetli personel görmek istemezler.
Öyle garip ki... Adamı vekil seçiyorsunuz, ömür boyunca vekil olarak kalacağını sanıyor. Adamı Genel Müdür atıyorsunuz, ömrü boyunca o koltukta oturacağı vehmine kapılıyor. Adamı Rektör seçiyorsunuz, hiç ölmeyip hep orada mekân tutacağına inanıyor... Hülasa bir an olsa da, o makamların geçici olduğunu idrak edebilseler... Galiba ferasetleri bağlanıp, Hesap Günü'nü unutuyorlar...
Hülâsa… Dert bir değil ki…