NEDENSE SUÇLU HER ZAMAN MAZLUM
Bakıyorum da hemen hemen her gün suçlayacak birini buluyoruz. Ama bizim yaptığımız her şey pırıl pırıl imiş gibi davranıyoruz. Gücü elimize geçirdik, parayla makamla, siyasi güçle kendimizi mahkemelere düşsek de aklıyor, paklıyoruz. Her daim suçlu olan garibandır. İşlediğin bunca günahları yükle birilerine gitsin. Öbür dünyada da besbelli bir torpil bulunur diyor bazı zevatlar, kendini bilmezler.
"Dünya mi'mine zindan, kâfire cennettir" Hadis-i şerifini hatırlıyorum. Burada şunu da ekleyebiliriz. Gücü elinde geçiren kafir- mü' min dünyayı kendine cennet etmeye çalışıyor.
Göstergeler ortaya koyduğum tezi doğruluyor. Ülkemizin yıllardan beri yönetenler bizimle beraber oruç tutarlar, camiye gelip namaz kılarlar, umre ve hac yaparlar. Buraya kadar bizim gibi. Yaşayışlarına bakarsanız muhteşem. En modern evlerde otururlar, en lüks arabalara binerler, korumalarıyla gezerler, çocukları en iyi üniversitelerde okur, en kolay ve en kazançlı işlerde çalışırlar, en lüks sofralarda otururlar, israfı diz boyu yaparlar. Dünyada her imkâna rahat erişim sağlıyorlar. Böylece dünyada yalancı cennetin sahibi oluyorlar.
Ancak yönettikleri insanları mutlu edemiyorlar, çalıştırdıkları milyonlara insanca geçinebilecek ücreti veremiyorlar. Memleketimizin kaynaklarını halka değil azınlık yandaşlarına peşkeş çekiyorlar. En kıymetli genç evlatlarımıza iş imkânı sağlayamıyorlar. Bu güzel vatanda, milyonları adeta sefil hayat yaşama durumuna düşürülüyor.
. Esrar, eroyin bağımlılığı artıyor, ahlâksızlık fuhuş yayılıyor, helâl para kazanma geleneğimiz tarih oluyor, bankalar faiz mikrobuylâ bu vatan evlâdının alın terini emmeye bütün şiddetiyle devam ediyor, dini inançlarımız değiştirilme noktasına getiriliyor, deist- adeistler çoğalıyor, ülkemiz, muhacir-ensar iksiriyle mülteci mezarlığına döndürülüyor. Diğer taraftan bizim genç beyin takımımız batıya iltica ediyor, ev- arsa alan yabancılara vatandaşlık veriliyor, her geçen gün üretim azalırken tüketim artıyor, her geçen gün sosyal yardıma muhtaç duruma düşen aile sayısında artış meydana geliyor, alınan maaş ve ücretler her gün buz gibi eriyor, vatandaşımızın bankalara olan borcu artıyor...hulâsa bu olumsuz tabloyu daha çok uzatmak mümkündür.
Bu olumsuz manzara karşısında yönetenlerin sicilleri her nedense bütün zamanlarda pırıl pırıl iken, yönetilenler her daima suçludur. Sadece bizim ülkeyi kastederek yazmıyorum, yanlış anlamayalım. Bütün dünyadaki mazlumlar ve onları yönetenler için söylüyorum. Yani diğer müslüman ve ezilmiş ülkeler pek farklı değil. Nerede göz ve kan yaşı dökülüyorsa oraya gidip oradaki o mazlum insanlarla konuşulsa bütün haksızlıkların kaynağı sizsiniz denir.
Bugün Gazze'de yaşanan çok acı tabloyu görüyoruz. Suçlu kim? Gazzeli mazlum çocuklar, onları doğuran analar ve babaları, Suriye'de yıllarca devam eden savaşı incelediğimizde suçlu mazlum halktır derler. Bu zulmü bu insanlara neden reva görüyorsunuz diye sorulduğunda Bakara Suresi'nin 11. ve 12.Ayet-i Kerimesi akla gelir. Cenab-ı Hak: - Hem onlara: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın." denildiğinde: "Biz ancak ıslah edicileriz." derler. - İyi bilin ki, onlar ortalığı bozanların ta kendileridir, fakat anlamazlar. Buyurmaktadır.
Şimdi tam da bu ayet-i kerimelerin beyan buyurduğu fesatçılık ve bozgunculuk dönemini yaşıyoruz. Özellikle mazlumların bol olduğu ülkeler müslüman ülkelerdir. Son 20 yılda 20 milyona yakın müslüman kanı akmıştır. Bu kanı akan 20 milyon insanın çok azı hariç mazlum insanlardır. Senin- benim gibi alın teriyle helalından ekmeğini kazanmaya çalışıp karnını doyurmaya çalışan insanlardır. Hiç kimseye bir zararları yoktur. Hani bizim "Anadolu insan'ı diye tabir ettiğimiz insan tipleri öldürülüyor, vatanlarından göç ettiriliyor, akla hayale gelmedik vahşetler uygulanıyor. Teknolojik silâhların gücü bu kardeşlerimizin üzerinde deneniyor. Ne kadar anlatsak da bu zulümleri anlatamayız.
Bu zulümler inanmış bir müslüman olarak bize yapılmış gibi hissediyoruz bütün benliğimizle, kalbimizle. Allah Teâlâ korusun. Bugün onlara yarın bizlere diye düşünmek durumundayız.
Bir Hadis-i şerifte Rasulullah sav;
Hadîs-i şerîflerde buyrulur:
“Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” (Buhârî, Edeb, 27; Müslim, )
Sözlerimi Mevlânanın sözleriyle bitirmek isterim:
“Şems -kuddise sirruh- bana bir şey öğretti:
«Dünyada bir tek mü’min üşüyorsa, ısınma hakkına sahip değilsin!»
Biliyorum ki yeryüzünde üşüyen mü’minler var; ben artık ısınamıyorum!..”
Çile çekenin hâlinden, yine çile çeken anlar. Çilekeşin dostu, yine çilekeştir. Müʼmin, mâtemlerin civârında, yalnızların yanıbaşında olmalıdır.
Bu şuura dahim bir ümmet arzusuylâ diyorum.
19.12.2023
M. Cemal TOMAR