Günümüzde herkesin elinde saat olduğundan namaz vakitlerini anlamak için çok fazla uğraşmaya gerek kalmıyor. Fakat ya saat olmasa? ya da elimizde imsakiye yoksa? Ya da benim gibi çok seyahat etmektesiniz ve bulunduğunuz nokta için imsakiye yoksa nasıl bileceksiniz.
İşte bu yazımda sizlere saat ve imsakiyeye muhtaç olmadan namaz vakitlerini nasıl bileceğinizi anlatacağız.
1. SABAH NAMAZININ VAKTİ
Sabah namazının vakti fecri sadıkla başlar ve güneşin doğuşuyla, ortalık aydınlanınca sona erer.
Fecr-i sâdık: Bu, ufukda yatay olarak beliren bir beyazlıktır. Bununla sahur yemeğine son verilir ve yeme yasağı başlar. Ayrıca sabah namazının vakti de başlamış olur. Bu hususda Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur:
“... ufukta dikey olarak beliren fecir aydınlığı sizi aldatmasın. Ama ufukda yatay olarak beliren fecir aydınlığını esas alın.” Demek ki fecri sadık ufuktaki yatay aydınlıktır. Fecri sadıktan öcne fecri kazip çıkar, bu sizi aldatmamalıdır. Çünkü fecri kazibin aydınlığı ufuktaki dikey aydınlıktır.
Ebû Hüreyre'nin rivayet ettiği bir hadîs-i şerîfde de Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur:
“Doğrusu namaz (vakit)in evveli ve sonu vardır. Sabah namazı vaktinin evveli, fecir doğduğu zamandır. Vaktinin sonu ise, güneşin doğduğu zamandır.”
2. ÖĞLE NAMAZI VAKTİ
Başlangıcı: Öğle namazının vakti de güneşin tam tepede olup sağa doğru kayması ve herşeyin gölgesinin sıfır olduğu zamanda başlar. Bunu anlamak için yarım metrelik bir çubuk dikilir.
Sonu: Ama ne zaman sona erdiği hususunda fakihler ihtilaf etmişlerdir. Ebû Yûsuf ile İmam Muhammed dediler ki; “Bir şeyin gölgesi kendi misli kadar olduğu zaman, öğlenin vakti sona erer. Fakat Ebu Hanife herşeyin gölgesinin kendisinin iki misline ulaşmasıyla sona erer demiştir.
İmameyn'in bu vakit hususundaki delilleri; Cebrail (as) in Hz. Peygamber (sas) e yapmış olduğu imamlıktır. Şöyle ki; İbn. Abbas (ra) dan rivayet olunduğuna göre Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur:
“Beyt'in yanında Cibril bana iki defa imamlık etti. İlk günde güneş tam tepe noktasına geldiğinde bana öğle namazını; her şeyin gölgesi kendisinin bir misli kadar olduğunda da ikindi namazını kıldırdı. İkinci günde ise; her şeyin gölgesi kendisinin bir misli kadar olduğunda öğle namazını; her şeyin gölgesi kendisinin iki misli kadar olduğunda da ikindi namazını bana kıldırdı ve dedi ki; bu iki vaktin arası sana ve ümmetine vakittir.”
Ebû Hanîfe'nin delili ise, şu hadîs-i şerîfdir:
“Öğle namazını serin vakte kadar erteleyin. Çünkü sıcaklığın şiddeti, cehennemin kaynamasındandır.”
Fıkıh kitapları şöyle tabir ederler: güneşin zevalinden itibaren fey'-i zevalden başka her şeyin gölgesi kendisinin iki misline ulaştığı zamana kadar devam eder.
3. İKİNDİ NAMAZININ VAKTİ
BAŞLANGICI: Hanefi mezhebi ve diğer üç mezhep arasında ihtilaf vardır.
Şafi, Maliki, Hanbeli, Ebu Yusuf ve Muhammed'e göre: Herşeyin gölgesi kendisinin bir misli olunca başlar.
Hanefilerde iki görüş vardır. Bu nedenle Hanefiler ikindi namazı için
a) Asrı Evvel: Herşeyin gölgesinin kendisinin bir misli olması (Ebu Yusuf ve Muhammed'in görüşü)
b) Asrı Sani: Herşeyin gölgesinin kendisinin iki misli olması (Ebu Hanife)
kavramını geliştirmişlerdir.
Günümüz Türkiyesinde asrı evvele göre ikindi namazı kılınmaktadır. Eğer, öğle namazını kılmamış ve bu arada ikindi ezanı okunmuşsa Ebu Hanife'ye göre öğlenin vakti çıkmadığından onun içtihadına uyarak öğle namazımızı kaza etmeden kılabiliriz.
SONU: Peygamber (sas) buyurdu ki;
“Güneş batıncaya kadar ikindi namazını kılmayıp kaçıran, ailesini ve malını yalnız bırakmış gibi olur.”
Bu hadîsde Hz. Peygamber (sas) güneşin batışıyla ikindi namazının kazaya kalmış olduğunu bildirmektedir ki; bu da ikindi namazının son vaktinin, güneşin batışının son vakti olduğunu ispatlamaktadır.
Not: Burada ikindi ile akşam namazı arasında kerahat vakti vardır. Bu vakitte nafile namaz kılınmaz. Sadece ikindi namazı kılınabilir.
4. AKŞAM NAMAZI
Güneş battıktan sonra başlar.
İmameyn (Ebû Yusuf ile Muham-med)'e göre, şafak-ı ahmer (Batı ufkunda güneş battıktan sonra beliren kızıllık) kayboluncaya kadar; İmam Ebû Hanîfe'ye göre, şafak-ı ahmer'den sonra beliren beyazlık kayboluncaya kadar devam eder. Burada daha çok îmamey'nin görüş ve içtihadıyla fetva verilmiştir.
îmameyn bu konuda şu hadise dayanmışlardır :
«Akşam namazının vakti, güneş batıp şafak (kızıllık) kayboluncaya kadardır.»
Nitekim belirtilen hususu hakkında birkaç hadîs daha vârid olmuştur; onlardan ikisini nakletmekle yetiniyoruz :
«Ümmetim akşam namazını yıldızlar doğmadan önce kıldığı müddetçe fıtrat üzere bulunacaktır.»
«Akşam namazını, oruçlunun iftar vaktinde kılın, yıldızlar doğmadan davranın..»
Not: Yani güneş battıktan sonra başlar, kızıllığı kaybolup tamamen kararınca sona erer.
5. YATSI NAMAZI VAKTİ
«Şafak-ı Ahmer'in veya Şefak-ı Ahmer'den sonra beliren beyazlığın kaybolmasiyle başlar, fecr-i sadık doğuncaya kadar devam eder, Bu vakit hem yatsı, hem vitir namazının belirlenmiş süresidir. Ne var ki Vîtir namazı yatsı namazından sonra kılınır. Bu ikisi arasındaki tertibe riâyet vâcibdir.
Diğer Görüşler
Yatsı namazı vaktinin başlangıcı ve bitimi hakkında da ihtilâf etmişlerdir, imam Mâlik, îmam Şâfıi ve bir grup: «Yatsı namazının vakti, gün batışını takibeden kırmızılığın kaybolması ile başlar» demişlerdir.
îmam Ebû Hanife: «Bu kırmızılıktan sonraki beyazlığın da kaybolması gerekir» demiştir.
Bu mes'eledeki ihtilâflarının sebebi, ŞAFAK kelimesinin Arap dilinde müşterek anlamlı bir kelime olmasındandır. Zira Arap dilinde FE-CÎR nasıl iki tane ise, ŞAFAK da -kırmızılık ve beyazlık olmak üzere- iki tanedir. Beyazlık olan şafağın kaybolmasından sonra gecenin başlaması lâzımdır. FECR-IKÂZİB denilen ince beyazlığın doğması ile gece sona ermez. Ancak, ufku kaplayan beyaz fecirden sonradır ki akşamki kırmızılık gibi bir kırmızılık doğar.
EK
Bu kural aşağı yukarı 40-50 derece kuzey ve 40-50 derece güney yarım küre için geçerlidir. diğerleri için de başka kurallar var ama onları artık başka bir zaman yazarız .)
Ayrıca öğle namazı için diğer kural, güneşin tam tepe noktasında olmasıdır. Kuzey bölgelerde ve hatta kuzey kutbunda gölge durumu farklıdır. hatta günün 20 saat olduğu yerler de vardır. dediğim gibi ben bu konuyla ilgili tüm fıkhı değil, ülkemizdeki insanların sorunlarına yönelik yazdım. bahsettiğin konuların her birisinin üzerinde ayrı ayrı çalışılmıştır.