Tarih kitaplarında, TBMM’nin ilk başkanı ve ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’nın 10 Kasım 1938’de yakalandığı ‘siroz’ nedeniyle öldüğünü yazdılar.
Alkole olan sevgisi bilinen Paşa’nın siroza da bu yüzden yakalandığı direkt olamasa da dile getirilegeldi. Çeşitli zamanlarda ise Paşa’nın öldürüldüğü söylendi, ancak bütünlüklü güçlü delillerle ortaya konulmadı.
14.11.1950 / Şükrü Kaya”
Hiç şüphesiz, Mustafa Kemal’in ölümü. Üstelik ölüm tarihi Kasım 1938. Mustafa Kemal’in İçişleri Bakanı şöhretli mason Şükrü Kaya ne zaman yazmış bu mektubu?
Kasım ayında!
Ne diyor?
Mustafa Kemal Paşa’dan…
Bunu bir itiraf olarak kaydedin. Ama yeterli değil. Fail tek başına mason Şükrü Kaya olamaz.
Ortakları açıkça ifade edildiği üzere yaklaşık yüz elli yıldır devleti, ticareti, üniversiteleri, sivil ve askerî bürokrasiyi istila eden masonlar!
Bir not daha
Oysa biz, tarihî bir hakikatin peşindeyiz. Memleketimizi saran urlardan kurtulmanın derdindeyiz. Bu yüzden belgeleri sıralamaya devam edelim.
‘DOKTORUN GÖREVİNİ LAYIKI İLE YAPTIĞI KANISINDAYIM’
İsmet İnönü
Cumhurreisimizin hastalığı gün geçtikçe ilerlemekte, çevresinde size karşı bazı tedbirler aldığını duydukça çok üzülmekteyim. Tahsis ettiğimiz doktor görevini layıkı ile yaptığı kanısındayım. Cumhurreisimiz, doktorlardan çok şikâyet etmiş,
“Beni Türk doktorlarına emanet edin” demiştir.
Yabancı doktorları uzaklaştırmak istemektedir. Her şey yolunda ve mecrasında seyir etmektedir. Sizleri Cumhurreisi olarak görmek arzusu hepimizde hâsıl olmuştur. Hürmetle ellerinizden öperim efendim.
30 Haziran 938/
Dâhiliye Vekili Şükrü Kaya”
Mustafa Kemal kendisine yapılanların farkında ama kuşatılmışlık ve çaresizliğin girdabında…
Bu yüzden kendisine ‘sadık’ doktorlar istiyor. Belli ki, birileri onu ortadan kaldırıp İsmet İnönü’yü başa geçirmek istiyor.
Nedenleri şimdilik konumuz değil. Ancak mason Şükrü Kaya’nın (Mustafa Kemal tarafından öldüğünü sandığı) İsmet İnönü’ye yönelik biat ve bilgilendirme mektubu son “infâzın” en önemli delillerinden bir diğeri. “İnfâz” diyoruz “Her şey yolunda ve mecrasında seyir etmektedir” cümlesi bizi bir infâz uygulandığı hükmüne itiyor.
‘İNÖNÜ’YÜ BEN CUMHURBAŞKANI SEÇTİRDİM’
Farklı rivayetler söz konusu ise de, bazı tarihçilere göre İsmet İnönü, bildiği veya şahit olduğu bazı konularda Mustafa Kemal Paşa’yı tehdit eder.
Aradaki güven sorununu Fevzi Çakmak şu cümlelerle anlatır:
Milletvekillerinin çoğunluğu ona Atatürk’ün artık güvenmediği, kendisini istemediği ve iş başından bunun için uzaklaştırmış olduğu bir kimse gözü ile bakıyorlardı.
Ben ise o sıralarda samimi olarak kendisinden memleket için büyük hizmetler bekliyordum.”
İNÖNÜ, ATATÜRK’TEN SONRA ÇAKMAK’I DA TASFİYE EDER
Mustafa Kemal’in yok etmesini istediği İnönü’yü saklayarak koruyan ve Cumhurbaşkanı olmasını sağlayan Fevzi Çakmak, İnönü tarafından 12 Ocak 1944’te emekliye sevk edilir.
Bununla da kalınmaz, 1945 yılında Harbiye’nin 100. kuruluş yıldönümü törenlerine bütün emekli subaylar çağrıldığı hâlde en yüksek rütbeli emekli subay olan Çakmak davet edilmez.
ÖLMEDİ ZEHİRLENDİ
Bu belgelerin bir kısmını Yeni Şafak gazetesi 2015 yılında neşretmişti. Bu sayımızda bunlarla beraber yeni belgeler neşrederek konuyu daha kapsamlı olarak ele alacağız.
İşte o yayından bazı kesitler:
Belgeler zehirlenme hadisesinin gerçek olduğunu, bizzat İsmet İnönü tarafından tezgâhlandığını ortaya koyuyor.
ALTINDAN KALKAMAYIZ, İŞİNİ BİTİRİRLER
Ölümden yaklaşık 20 yıl sonra konu bir şekilde gündeme geliyor. Bunun üzerine de tehditler. CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek, 26 Şubat 1959 tarihindeki yazısında, konuyu bilen bir kimse olan Hıfzı Oğuz Bekata’yı ikaz ediyor. Ama ne ikaz!
Birileri de altında kalır. Geçmişte yapılan hataları telafi etmemizin ihtimali dahi olmadığını iyi bilmektesin” diyor.
Gülek ‘CHP Genel Sekreterliği’ antetli mektubunun devamında ismini vermediği bir kişinin MAH’ta (MİT) adamları olduğuna dikkat çekiyor ve Bekata’ya “Senin işini bitirirler” diye şöyle tehdit ediyor:
Seninle dost masalarında konuştuğumuz konuları bir başkaları ile paylaşman son derece beni üzmüştür.
Elimden geldiği oranda sana destek olmaya çalışıyorum. Taleplerin zaman zaman çizgiyi aşmış da olsa sana destek olmak adına sineme çekip taleplerini karşılamaya çalışıyorum.
Bahse konu zehirlenme raporunun bir örneğini birilerine verdiğini ifade etmişsin. Bu konu seni de, beni de aşar, altından kalkamayız.
Sen de altında kalırsın, ben de. Birileri de altında kalır. Geçmişte yapılan hataları telafi etmemizin ihtimali dahi olmadığını iyi bilmektesin. Gençtik konuya sonradan vakıf olduk, alet olduk.
Geri dönülmez bir yola girdik. Bunun vicdan azabını her daim hissettiğimi bilmektesin. Konuştuğumuz gibi meseleyi kendi aramızda halledelim.
Düzenli olarak, miktar hesabına yatmaya devam edecek. Birbirimizi üzmeyelim. O raporun aslını lütfen teslim et. İşin içerisinde kimler olduğunu biliyorsun.
MAH’ta hâlâ çok iyi adamları var. İşini bitirirler. Bunu tehdit olarak algılamayın. Başbakan Adnan Menderes’i adım adım takip ettirdiğini, Celal Bayar’ı takip ettirdiğini, evine dinleme cihazı yerleştirdiğini, her şeyden haberi olduğunu biliyorsun.
Ben de biliyorum bunları, ne için yaptığını sana söylemiş idim. Askeriyeyi ayarlıyor, darbe yapıp Adnan Menderes’i astıracağını söylüyor. Kafayı bununla bozmuş. Tüm istihbarat, askeriye adeta kendisine tapıyor. Yapabilecek bir şey yok. Denileni yap, konu kapansın.
Sevgiler, saygılar sunarım.
26.2.1959 /Kasım Gülek”