*Muhalefet
- Usta be!
- Evet?
- Ben muhalefet etmek istiyorum.
- Kime?
- Kendime.
- Nee?
- Kendime muhalefet etmek istiyorum.
- Niye ki?
- Hiçbir sorumluluk getirmiyor da ondan…
- Yani?
- Günümüzde en güzel eylem ‘muhalefet etmek’ de onun için...
- Yani birisi ‘ak’ derse, sen ‘kara’ diyeceksin.
- Evet.
- O, eğer ‘kara’ derse, sen hemen ‘ak’ diyeceksin!
- Evet, aynen öyle.
- Peki, sana birileri ‘sen bir insansın’ dese?
- ‘Hayır, değilim’ diyeceğim.
- Haaaa… Öyleyse et de göreyim.
- Peki.
****
*Seviye
- Usta be!
- Evet?
- Bir şey sorabilir miyim?
- Elbette… ‘Sorma’ desem yine soracaksın. İyisi mi ‘yiğitlik’ bende kalsın.
- Tamam. Soru çok da…
- Sen şimdi birini sor, diğerlerini sonra sorarsın.
- Peki, soruyorum. Bazı dostlar senin sosyal medyadaki yazı ve paylaşımlarını takip ediyorlar. Takip edenlerin bir kısmı var ya…
- Evet?
- Anlamada 'güçlük' çektiklerini söylüyorlar. Bazıları da 'şifreli' buluyor.
- Eeee?
- Hani diyorum, onların ‘seviyelerine insen’ diyorum.
- Neee? Anlayamadım?
- Onların ‘seviyelerine insen’ diyorum.
- Niye ki? Onlar, biraz gayret etseler de, benim seviyeme çıksalar daha iyi olmaz mı?
- Elbette olur, ama…
- Aması ve maması yok… Biraz gayret etsinler. Her toplulukta ‘anlama özürlü’ veya ‘kavrama özürlü’ insan olur. Bunlar gayet normaldir. Normal olmayan şey, bunların bir de ‘anlamış gibi’ akıl vermeleri ve yorum yapmaları yok mu? İnsanı işte onlar çok üzüyor.
- Hiç böyle düşünmemiştim.
- Artık böyle düşünebilirsin, tamam mı?
- Tamam.