MALA GELECEĞİNE CANA MI GELSİN ?

Dr. İlhami PEKTAŞ

İnsan hayatı her şeyden daha değerlidir. Bir olay olduğunda cana geleceğine mala gelsin deriz değil mi? Malın yerine yenisi alınabilir. Ama can öyle değildir. Can çıktımı bir kere onu yerine tekrar koymak mümkün değildir?

Bu nedenle önemli olan insanın sağlığı ve insanın hayatıdır. Malını kurtarmak için hayatını tehlikeye atan nice insanlar var. Bu insanlar malını kurtarırken hayatlarını yitirirse, kurtarmaya çalıştıkları mal onların hayatlarını geri getirecek mi? Ama maalesef günümüzde paranın satın alamayacağı her şeyin tutkunu olan insan, parayla satın aldıkları eşyaların kulu, kölesi oluyor artık. Mal, mülk ve para insandan daha değerli hale geldi.

İnsanlar paranın, eşyanın, malın esiri olmuş ve paran kadar, malın kadar konuşacaksın deniyor artık.
‘Cana geleceğine mala gelsin’de miadı dolmuş bir atasözü olarak kaldırılıyor rafa. Artık mal daha kıymetli. Aman ona zarar gelmesin. Para, malk ve mülk insanlık, namus ve şereften daha önemli hale gelmiş.
Öyle ki arabamızı, evimizi sigorta yaptırıyoruz ama kendimizi asla,
Arabamızın, evimizin bakımını, tamirini, kontrolünü yaptırıyoruz ama kendimizin asla,
İşimize gereken önemi veriyoruz ama ailemize, çocuklarımıza asla.
Trafikte yol vermedi, borcunu zamanında ödemedi, arabamı çizdi, bahçemden meyve aldı, benim park yerime park etti, küfür etti, yan baktı diye kavgaya tutuşup yaralanmalara ve ölümlere kadar giden olaylara neden olabiliyoruz.
Biran önce miras alabilmek için ana-baba ve yakınlarının vefatını bekleyenler de var maalesef.
Para için taklit ve tağşiş yapılan gıdalar, zayıflama, güzellik adına insanların hayatını riske atmak,
Neden, çünkü onlar candan daha önemli değil mi ?
Lüks arabasıyla yüksek hızla giderken yayaya çarpan birine tanık olduğumuzda şoförün önce arabasında hasar olup olmadığına baktığını farkediyoruz. Bazen de ölen kişinin ailesinin belli bir para karşılığında davadan vazgeçtiğini.
Kazaya uğrayıp yerde yatan kişinin önce cüzdanının, çantasının, takılarının yerinde durup durmadığı kontrol ediliyor, nabzı yerinde mi, kalbi atıyor mu onlar o kadar önemli değil sonraki mesele. Olur ya birisi çalarsa, kalabalıkta kaybolursa bu daha önemli. Değeri milyonlarla ölçülen sağlığa ve organlara sahibiz ama asgari ücretle işe girerek sağlığımızı bozuyor, hatta hayatımızı ölümüne riske atıyoruz. Basit önlem alınabilecek iş kazalarında pisi pisine sakatlanıyor ve hatta ölüyor yada bir kimsenin ölümüne neden olabiliyoruz.
İnsan canı o kadar ucuz mu ?
Bir sabah işe giderken otobüste seslerin yükseldiğini fark ediyorsun. Sonra o seslerin birinin diğerinin ayağına basması yüzünden çıktığını öğreniyorsun.
Ayakkabıların kirlenmesi çok da büyük bir mesele değildir aslında, ruhlar kirlendikten sonra. Ayakkabıyı silersin geçer ama ruhtaki kir geçmiyor bir türlü.
Eskiden biri öldüğünde ayakkabıları evinin kapısına bırakılırmış. Ayakkabıları bir başkası tarafından giyildiğinde, ölenin ayaklarının üşümeyeceğine inandıklarından.
Bir gün öleceğiz ve üzerine toz konmasına bile tahammül edemediğimiz ayakkabılarımız kapımızın önüne konulacak.
Belki gerçekten ihtiyacı olan biri alacak ve ayakkabılarımız bir başkasının ayaklarında yaşamaya devam edecek.

Maalesef, her şeyimizin olduğu ama yalnızlıkların yaşandığı, çıkar ve menfaat dünyasını, tek kuvvetin para olduğu ve her şeyin parayla satın alınacağını sandığımız bir düzen yarattık. Ne kadar hızlı değiştik farkında olmadan.

Bu dünyada ne kadar çok şeye sahip olursak esaret ve yalnızlığımızın da o kadar artacağını bilemedik bir türlü.
Bilemedik ki, Hayattaki Sevgi, dostluk, kardeşlik, aile, sağlık, yaşam, nefes gibi en iyi şeyler ücretsiz, elbiseden yiyeceğe, telefondan arabaya, arsadan villaya vb. ikinci en iyi şeyler ise çok pahalıdır.