Cari açık artıyor. Kur artmıyor. Normal bir sonuç değil. Zira, cari açık döviz talebi yaratır. Döviz talebi arzı aşınca kurlar artar. Ancak, ödemeler dengesinden döviz girdiği zaman, cari açıktan gelen talep nötralize olur. Kurun belirlenmesinde nihai unsur, ödemeler dengesi bilançosudur.
Ödemeler dengesi bilançosu, bir yıl içerisinde ülkeye giren ve çıkan dövizlerin miktarını gösteren hesaplardan oluşur. Ülkeye giren döviz çıkandan fazla ise, döviz arzı fazladır. Arz fazlası kurları aşağı baskılar.
Cari işlemler hesabı, ödemeler dengesi bilançosu içerisinde bulunur. Cari işlemler dengesinden açık var ise, bu açık, ödemeler dengesi sermaye hesabındaki fazlalık ile karşılanmaktadır. Aksi taktirde, cari açık oluşmaz.
Bu nedenle, finanse edildiği sürece, cari açık, kurlar açısından olumsuz sonuçlar yaratmıyor.
Kurlar artmadığı zaman ekonomide üç sorun meydana gelecektir.
Birincisi, kurlar yeterince artmadığı zaman, ihracat yapan işletmelerin karşılaştırmalı maliyet üstünlüğünün azalmasıdır. Enflasyon bu azalmayı hızlandırır. Maliyetlerdeki artış, ihracat artışında azalma olarak sonuç verir. Sonunda artışlar sıfırlanır. Sıfırlanma aşamasından itibaren, istihdam ve üretimdeki artış duruyor.
İkincisi ise, sürekli sermaye girişi ile cari açıkların finansmanı mümkün olamaz. Çünkü cari açıklar borç yaratıyor. Ülkeler borçlanma sınırına ulaştıkları zaman, cari açıklar finanse edilemiyor.
Üçüncüsü ise ihracatın, ithalatı karşılama oranının düşmesidir. Kurlar sabit kaldıkça, ithalat artacak ve ihracattaki artış, ithalattaki artışın gerisinde kalacaktır. Ticaret dengesinden açıklar çoğalacaktır.
Türkiye cari açık veriyor. Cari açık, ödemeler dengesi sermaye hesabından giren dövizler ile finanse ediliyor. Döviz girmeden de mahsup işlemi yapılabilir. Örneğin Rusya'nın gaz alacağının bir sonraki yıla ertelenmesi gibi. Bu erteleme işlemi, açığın borç yoluyla finansmanı anlamına gelir.
Finanse edildiği sürece, cari açığın, kur üzerine artış yönündeki baskısı azalır. Ancak, yukarıda ifade ettiğim üç sorun giderek derinleşiyor.