Kızılderililere atfedilen bir söz vardır: ‘beyaz adam bir gün altının yenilebilir bir şey olmadığını anlayacak…’ Kızılderililerin, Avrupalılar Amerika kıtasını keşfettikten sonra akın akın bu kıtaya gidip yerlileri bertaraf edince; o dönemin iktisadi anlayışı çerçevesinde, ki merkantilizmdir ve merkantilizm kıymetli maden biriktirmeyi zenginliğin kaynağı sayıyordu, altın madenlerine hücum edip her tarafı tarumar ettiklerini görünce söyledikleri rivayet edilir bu sözü… Beyaz adam bu sözü anlamış gibi gözükmüyor henüz maalesef…
Bir mal veya hizmet karşılığı olmadan alınan faiz ya da basılan para sadece bir kâğıttır. Bu anlamda karşılıksız verilen her para (faiz) karşılıksız basılan para gibi ekonomi bakımından sakıncalıdır. Bu durumun devletler nezdinde kurumsallaşması ise belli aralıklarla iflaslara yol açmaktadır. Bu tür iflaslar servetin haksız yere bir kişiden diğerine geçmesine neden olmakta, bu da uzun vadede toplumsal barışı zedelemektedir. Siyasi sonucu da vardır yabi...
Ekonomilerin globalleşmesi ile bu transfer sadece bir kişiden diğerine değil, bir ülkeden diğer ülkeye de olmakta, oluşturulan uluslararası kurumlar ve kurallar aracı olarak kullanılmak suretiyle büyük ülkeler yüksek-tatlı-haksız kazançlar elde etmektedir. Mesela kredi değerlendirme kuruluşları böyledir.
Not yükseltmek ve düşürmek suretiyle ilgili ülkenin faiz oranları etki altına alınmakta, dolayısıyla borçlanma maliyetleri bundan oyun kurucu ülkeler lehine etkilenmekte ve borç alan ülkenin ödemek zorunda kaldığı daha yüksek faiz, faiz lobisi olarak da isimlendirilen bu ülkelerdeki kurumlara akmaktadır.
Yine Amerika rezerv para olmakta neredeyse rakipsiz olması nedeniyle dolar kuru üzerinde oynama, Amerikan Merkez Bankasının (FED) faiz artırımı-azaltımı ya da bu konuda yaydığı dedikodularla, milyarlarca doları hiç zahmetsiz bir şekilde kasasına-hesaplarına aktarmaktadır. Küreselleşme-globalleşme öyle söylendiği gibi masum değil yani…
*****
Faizle birlikte bir tür ‘saadet zinciri’ benzeri bir yapı oluşmakta, piramit sürekli yükselmekte ve belli bir yüksekliğe geldiğinde de piramit devrilmektedir. Piramidin yüksekliğine göre etkisi de farklılaşmaktadır. Bu bazen devlet bütçelerini de etkisi altına almakta, krizin aşılmasına devletlerin dahi gücü yetmemektedir.
Bu durumlarda devlet iflasları yaşanmakta; konsolidasyonlar, konversiyonlar, moratoryumlar, el koymalar, IMF vb örgütlerle işbirliğine gitme zorunlulukları hep bunun sonucu olarak doğmaktadır. Halen dünyada dominant olan kapitalist iktisat anlayışı yaşanan tecrübelerle bu tür durumları da öngörecek şekilde ulusal ve uluslararası kurumlar ihdas etmiştir. Ekonomik birliktelikler ve dünya çapında etkisi olan global-uluslarüstü kurumlar (OECD, IMF, Dünya Bankası gibi) esasen bu amaçlıdır.
Belli aralıklarla yaşanan iflaslara rağmen, kapitalizmi ayakta tutan en önemli kurumun faiz olduğunu da göz ardı etmemek gerekir. Bu yüzden sistem faiz üzerine bina edilmiştir. Kapitalist sistemde faizli sistemin devre dışı bırakılması kemerli köprülerdeki kilit taşına benzer.
Zira kilit taşının alınması köprünün yıkılması ile eş anlamlıdır. Bu yüzden kapitalist ekonomide faizin ayrı ve çok önemli bir yeri vardır. Sistemin olmazsa olmazıdır. Kapitalist sistemin ekonomiler üzerindeki hâkimiyeti ise sistemin faizsiz yürütülemeyeceği yanılgısını doğurmaktadır. Castro’nun dediği gibi demek lazım: ‘başka bir dünya mümkün…"