1- Kur’ân, Allah’ın tüm insanlara gönderdiği son kelamdır. Kur’ân, tüm insanlığa hitap etmektedir. Belli bir bölgeyi, belli bir ırkı ve milleti değil, tüm kıtaları ve tüm milletleri kuşatan bir kitaptır. Kur’ân, insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarmak ve insanlara hem dünya hem ahiret saadeti kazandırmak için gönderilmiştir. Kur’ân, okunmasıyla dahi ibadet olan bir kelamdır. Dünyada en çok okunan, en çok tekrar edilen, en çok ezberlenen ve hakkında en çok açıklama ve tefsir yazılan kitaptır.
2- Kur’ân bir asırda nazil oldu ama tüm asırlara meydan okuyacak güçtedir. Kur’ân, Allah’ın koruması altındadır. Allah onu hafızların, Kur’ân aşıklarının, âlimlerin ve ilim adamlarının çabalarıyla koruma altına almıştır. Allah, Kur’ân’ı koruyacak kişileri her nesilde var etmiş ve onlara Kur’ân sevgisi aşılamıştır. Kur’ân’ı koruma görevini hakkıyla yerine getirenlere selam olsun!
3- Kur’ân tek seferde nazil olmamıştır. Gelişen olaylara, ortaya çıkan durumlara, insanların iman ve teslimiyetlerine göre 23 yılda nazil olmuştur. Yani ilk vahiyle son vahiy arasında 23 yıl gibi uzun bir süre vardır. Kur’ân’ın tek seferde değil de bu kadar uzun bir sürede tamamlanmış olmasının birçok hikmeti vardır. Bunlardan belki de en önemlisi Kur’ân’ın kalplere iyice kök salması içindir.
4- Kur’ân hesap soran bir kitaptır. Mazlumlar adına zalimlere, yoksullar adına cimrilere, aldananlar adına aldatanlara ve hakkını korumaktan aciz olanlar adına despotlara hesap soran bir kitaptır.
Kur’ân en büyük mucizedir. Aciz ve çaresiz bırakan bir kitaptır. Kur’ân, sıradan ve sade bir metin gibi gözükmesine rağmen hiç kimsenin alt edemediği bir kitaptır. Kur’ân tüm insanlara ve tüm canlılara meydan okur. Hiç kimse onun meydan okumasına karşılık veremez. Kur’ân muciz, insan ise acizdir.
5- Kur’ân ne şiirdir ne düz yazıdır. Kur’ân Kur’ân’dır. Onun, kendisine özgü bir dizilimi, ifadesi, sanatı, edebiyatı ve belagati vardır. Hiçbir şiir türü onu sınıflandıramaz ve hiçbir dil kuralı onu kural dışı bırakamaz. Kur’ân eşsiz bir kitaptır. Bir benzeri yoktur. En karmaşık olayları en sade dille anlatır. İnsanı, kendisine hayran bırakacak kelimelerle konuları izah eder.
6- Kur’ân, karmaşık konular arasında çok hızlı geçişler yapar. Bazen aynı ayetin ara cümlelerinde bile farklı bir konuya temas ve işaret vardır. Kur’ân’ı okuyan kişi hiçbir zaman tekdüze gitmez. Bazen bir yokuşa çıkar gibi okur, bazen bir vadide dolaşır gibi okur ve bazen de kıvrımlı yollardan geçer gibi okur.
7- Kur’ân bireyin eğitimi; bireyin kendisini tanıması ve bilmesidir.
Kur’ân hem hitaptır hem kitaptır. Ama o her şeyden önce bir hitaptır. Tüm insanlığa hitaptır. Herkese anladığı dille hitap eder. Yeri gelir kızar, yeri gelir sever, yeri gelir tehdit eder ve yeri gelir öfkelenir. Kur’ân hitaptır. Müminlere hitap eder. Kâfirlere hitap eder. Münafıklara hitap eder. Müşriklere hitap eder. Mazlumlara hitap eder. Zalimlere hitap eder…
8- Kur’ân hayat kitabıdır. Hayata dokunan bir kitaptır. Bazen sessizce dokunur, bazen de korkutarak dokunur. Kur’ân, hayata çekidüzen veren bir kitaptır. Hayatı düzelten, hayata düzen veren, hayatın çıkmazlarını açan ve hayata renk katan bir kitaptır.
9- Kur’ân aile rehberidir; eşlere yol gösterir. Onlara hayat yolculuklarında eşlik eder. Kur’ân, onların evlenmelerinden önce yanlarındadır. Evlendiklerinde yanlarındadır. Birbirlerini sevdiklerinde yanlarındadır. Kavga ettiklerinde, küstüklerinde, tartıştıklarında, birbirlerine seslerini yükselttiklerinde yanlarındadır. Ayrılmaya karar verdiklerinde de yanlarındadır. Ayrıldıktan sonra da onları yalnız bırakmaz; yine yanlarındadır. İddet bekleyen, doğum bekleyen, yeni bir hayat kurma hayalleri içinde olan kadınların yanındadır. Kur’ân, yetim ve öksüz kalan çocukların da yanındadır.
10- Kur’ân hayatın içinde ve merkezindedir. Kur’ân, doğan her insanın yanındadır. Süt emen her çocuğun yanındadır. Büyüyen her çocuğun yanındadır. Ergenlik dönemine geçen her bireyin yanındadır. Kur’ân hem kadınların hem erkeklerin yanındadır. Gençlerin, yaşlıların ve iki büklüm olmuş pirifânilerin yanındadır. Kur’ân, hayata göz açanların yanında olduğu gibi, hayata veda edenlerin de yanındadır.
11- Kur’ân; gizem, sır, şifre, tılsım ve ölü kitabı değildir. O, tüm bunların fevkindedir. Kur’ân, hayatın içinde olan bir kitaptır. Sadece okunmak için gelmemiştir. Bilakis yaşanmak için gelmiştir. O, makamların icrası için değil, dünyalık makamların geçici olduğunu hatırlatmak için gelmiştir. Sadece dillerde okunmak için değil, gönüllere dokunmak için gelmiştir. Kalplerde korunmak için değil, kırık kalpleri onarmak için gelmiştir.
12- Kur’ân, doğruya ve doğruluğa ulaşma çabasında olanlar için bir rehberdir. Kur’ân, yanlışları düzeltme, hayata dair hataları terk etme ve insanî ilişkilerde yanlış olanı bırakıp doğruyu yakalama gayretinde olanlar için eşsiz bir kılavuzdur.
Kur’ân, sınırlı metinlerle sınırsız sorunları çözüme kavuşturan bir kitaptır. O, bir asrın değil, tüm asırların kitabıdır. Bir nesli değil, tüm nesilleri ihya etmek için gelmiştir.
13- Kur’ân, zorlukların üstesinden gelme kitabıdır. Zor şeyleri emretmez. O, terk edilen insanî hasletlerin ihya edilmesini ister. İnsanda olması gereken duyguların ve davranışların ortaya çıkmasını ister. Paylaşmayı, doyurmayı, giydirmeyi, diğerkâmlığı, cömertliği, vefayı, doğru sözlülüğü ve samimi olmayı ister. Bunlar insanda olan ancak zamanla köreltilen hasletlerdir. Kur’ân tüm bunları filizlendirmek, ortaya çıkarmak, ihya etmek ve geliştirmek için gelmiştir.
14- Kur’ân; dağları yerinden sökmek, yıldızları düşürmek, göğe yükselmek, ölülerle konuşmak ve kulaklara zevk vermek için gönderilmedi. Bilakis kabirde yatan ölüler gibi görmeyen, duymayan ve anlamayan insanların gözünü, kalbini, kulağını ve basiretini açmak için gönderilmiştir.
15- Kur’ân bir şahsın değil, tüm şahısların kitabıdır. Sadece bir şahsa hitap eden bir kitap değildir. O, tüm şahıslara hitap eder. Tek tip insana hitap etmez. Her çeşit insana ve her tip karaktere hitap eder. Bu Kur’ân aç olana da tok olana da hitap eder. Yoksula da zengine de hitap eder. Vatandaşa da yöneticiye de hitap eder. Bekâra da evliye de hitap eder. Herkes kendi durumuna göre bu kitaptan nasibini alır.
16- Kur’ân harekete geçiren bir kitaptır. Yerinde duranı ayağa kaldıran, ayakta olanı yürüten, yürüyeni koşturan ve ölü gibi bir hayat sürenleri ihya eden bir kitaptır.
Kur’ân tarihî bir vesikadır. Her satırı, her cümlesi, her kelimesi ve her harfi önem arz eder. Bir arkeolog için binlerce yıllık bir eşyanın en ufak parçası nasıl önemliyse bir Müslüman için de Kur’ân’ın her detayı önemlidir.
17- Kur’ân akademik bir kitaptan fazlasıdır. O, okunan makamlardan yüce ve satırlardaki yazılardan ötedir. O, tüm mucizliğine ve eşsizliğine rağmen hayatın merkezine yerleşmek için gelmiştir. O, hayata dair binlerce meselenin çözümü için geldi. O, gerçekçi bir kitaptır. O, hayali değil, gerçeği vadeder.
18- Kur’ân; karıyla kocanın, babayla oğlun, komşuyla komşunun ve zenginle fakirin arasındaki ilişkiyi düzeltmek için gelmiştir. O, yaratıcıya karşı günah ve insanlığa karşı suç işleyenlerin nasıl tövbe edeceklerini ve pişmanlıklarını nasıl göstereceklerini öğretmek için gelmiştir.
19- Kur’ân hem kitaptır hem hitaptır. O, canlı bir kitaptır. Hayatın içinde olan bir kitaptır. Hayatın her anında insanla birliktedir. Kur’ân, kitaptan yani söz ve yazıdan ziyade bir hitaptır. İnsanların yazdığı kanun metinleri gibi soğuk ve itici değildir.
20- Kur’ân, güzel ahlaklı gençlerden örnekler verir. İşsizlere çalışmalarını ve iş sahibi olmalarını öğütler. Zekât vermeyi, infak etmeyi, sadaka vermeyi ve dünyayı iyilikle doldurmayı ister. Kur’ân, malın da ailenin de korunmasını ister. Bu uğurda gerektiğinde mücadele etmeyi emreder.
21- Kur’ân, çocuğundan koparılmış peygamber bir babanın halini anlatır. Bir çocuğun nasıl terbiye edilmesi gerektiğini öğretir. Eşlerin birbirlerini sevmelerini öğütler. Kur’ân, yatak odasıyla ilgili emirlerde ve yasaklarda bulunur. Kur’ân; banyoda yanında, abdest alırken yanında; çarşıda, pazarda, sokakta, savaşta, barışta, borçta, samimiyette, ibadette, kavgada ve yemekte yanındadır. Kur’ân’ın hayata dair özellikleri anlatmakla bitmez. Çünkü o hem kitaptır hem hitaptır.
22- Kur’ân bir reçetedir. Manevî açıdan iyileşmek isteyen kişi Kur’ân reçetesinde yazılan ilaçları okumalı ve ona göre bir hayat sürmelidir. Kur’ân ilacını düzenli kullanmayan kişi şifa bulamaz. Reçeteyi ezberleyip iyileşen hiç kimse olmamıştır. Reçetedeki ilaçları alıp ancak onları kullanmayan hiç kimse iyileşmemiştir. Sadece reçeteye bakıp iyileşen olmamıştır. Doktorun, okunması zor olan yazısını temize çekip güzel bir yazıya döken hiç kimse de iyileşmemiştir. Kur’ân müminin ilacıdır. İlacı almadan ve onu hayata geçirmeden iyileşmek mümkün değildir.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Kur’ân okunduğu zaman onu dinleyin ve sessiz olun ki merhamete nail olasınız.” (A’râf 204.) Kur’ân’ı dinlemek ve Kur’ân okunurken susmak bile merhamet vesilesidir.
Murat Padak
Konu Başlıklı ve Açıklamalı Kur'an'ı Kerim Meali