Küresel virüs salgınının ülkemiz için de yıkıcı hale gelmesiyle gündeme gelen tedbir paketi içinde İnfaz düzenlemeleri dikkat çeken bir gelişme olarak karşımıza çıkıyor. Kamuoyu ile biraz önce paylaşılan pakette terör, cinsel saldırı ve tekraren işlenen suçların kapsam dışında tutulacağı anlaşılıyor.
Henüz yasalaşmadığı için bu listeye eklemeler yapılabileceği gibi, bir kısmından da vazgeçilebilir. Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlüleri ilgilendiren bu paket gündeme geleli beri toplumda bir hareketlenme başladı. Kapsam konusu birtakım çevrelerde yoğun biçimde tartışılıyor. Süreçte benim dikkatimi en fazla çeken ilgi ve alaka Davutoğlu ve partisi ile alakalı olanı. Israrla ve kararlılıkla KHK konusunu gündeme getirme, mahkûmiyet kararı almayan KHK’lıların tamamının görevlerine iadesini savunma konumundalar.
Ayrıca medya ve sosyal medyada konuyu gündemde tutma konusunda oldukça istikrarlılar. Taraftarı olan gazete ve yazarları mütemadiyen KHK meselesini canlı tutuyorlar. Herkesi aklama derdindeler.
Gelecek partisi ne yapmaya çalışıyor? Siyasi yelpazede kendilerini nereye konumlandırdıkları, kimlerden oy almak üzere hesap yaptıkları anlaşılıyor. Düne kadar parti üyesi, partinin tüm kademelerinde görev yapmış, başbakanlık görevine uygun görülmüş birinin böylesi bir tavır içine girmesi gerçekten ilginç.
Bunu yadırgadığımı ifade etmem gerekiyor. Kendisi tam da bu süreç, yani 17 – 25 Aralık tartışmaları ile yıldızı parladı. MGK kararı ile terör örgütü olduğu ilan edilen yapılanma ile mücadele görevi kendisine verilmiş bir siyasi figürdü. Mücadelede Ağustos 2014 – Mayıs 2016 arası dönem, yani Davutoğlu’nun başbakanlık süresi en kritik aşama idi. 15 Temmuz’a gidilen dönemde demek ki yeterince çalışmamış; beklenen performansı sergileyememiş, mücadele etmemiş/edememiş. Hak etmiş görevinden alınmayı, anlayacağınız.
Bugün koro halinde KHK’lıların kamu görevine döndürülmesi konusunu, görevinden uzaklaştırılan sağlık personeli üzerinden dillendiriliyorlar. Şahsen bunu ahlaki bulmadığımı ifade etmeliyim. Sağlık Bakanı ve hükümeti köşeye sıkıştırarak, ‘korona ile mücadelede bu elzem’ diyerek yürütmek sağlıklı bir tutum değil. Sağlık Bakanına geçtiğimiz gün sorulan KHK ile kamu görevinden çıkarılan X isimli şahsın aşı üretimi için tekrar göreve iadesi düşünülüyor mu, mealindeki soru da ‘çanak’ gibi geldi.
Parti yetkililerinin KHK’lı olup da takipsizlik vs. kararı alınması nedeniyle yargı süreci tamamlanan kişilerin otomatik olarak göreve iadesi meselesi de bu kapsamda değerlendirilmelidir. OHAL komisyonunun çalışmasını eleştirseler anlayabilirim, kararlarda isabetsizlik bulunduğunu iddia etseler tartışabilirim ama herkesi iade etme yaklaşımını şiddetle reddediyorum.
Yandaş gazetede yazan ve bir zamanlar Ak Partili/partisiz toplumun tüm kesimlerinin ‘saygı’ duyduğu kalemlerin bu yaklaşıma verdikleri desteğin boyutu beni daha da derinden düşündürtüyor. Bu adamlar ne yapmaya çalışıyor, demekten alamıyorum kendimi.
Çıldırmış olmalılar…
Davutoğlu kendine ve çevresine yazık ediyor. Tavsiyem dükkânı kapatsın, akademik çalışmalarına dönsün…
Gözümüzün içine baka baka söylediği şeyler kendini inkârdan öte, terör örgütü lehine algı oluşturma boyutlarına ulaşıyor.
Milletin kaynakları ile millete silah doğrultan bir zihniyete kim güvenebilir? Önce bir pişman olsunlar, tövbe etsinler, yaptıklarından nedamet getirsinler, sonra toplum/devlet durumu değerlendirsin.
Fetö’cülerin hepsi demeyeyim ama kahir ekseriyeti pişman değil; yaptıklarının doğru olduğuna iman derecesinde inanıyorlar…
Gelecek partisi siyasi yelpazede kendisine çok dar bir alanda yer bulma yolunu seçti; %1’i hedef, %99’u karşısına aldı. Ölü doğmuş bir hareket olarak siyasi tarihte kendine yer bulmaya çalışacak.
Davutoğlu aynı hatayı başbakanlık görevinden uzaklaştırıldığında da yapmıştı. Ak Parti içinde kalsa, eleştirilerini uygun kanallar aracılığıyla yöneltse, muhtemelen Erdoğan sonrası parti liderliğine gelebilirdi.
Resmen intihar ediyor, milletle ve devletle beraber yürümüyorlar...