KOLOPNA-KADIRGA- ALACA YAYLASI GEZİSİ

Mustafa Cemal TOMAR

KOLOPNA- KADIRGA- ALACA YAYLASI GEZİSİ

Bir pazar sabahıydı. Gökyüzü bulutsuz ve berrak görünüyordu. Uzun yıllar Doğu Karadeniz ve dolayısıyla Tonya ve çevresinin yaylaları böyle berrak hava görmemişti. Tarih 04.08.2024'ü gösteriyordu. Saat 9.30' u gösteriyordu. Tonya- Sayraç Mahallesi'nin Toyfa mevkii'nden yayla gezisine start verdik. Toyfa'dan Tonya istikametine doğru dostum Ali KARA ile harekete geçtik.

Gün boyu yapacak olduğumuz gezinin yönünü rotasını, istikametini ve faliyetleri tertip eden, plânlayan, ekip başımız her zaman olduğu gibi Nuri Hoca idi.

Nuri Hoca Trabzon'un Of ilçesinden ağır bir misafiri vardı. Sabahleyin Of'a giderek misafirini aldı, 10.15 gibi Tonya'ya teşrif ettiler. Tabi ki ekip başımızın misafiri bizim de misafirimizdi. Hoşbeşten sonra misafirimizle arabada tanıştık. Misafirimiz kimdi? Sorusu merak konusu tabi ki!

Misafirimiz Trabzon- Of doğumlu, siyasetçi- eğitimci, ekonomist- ilahiyatçı Halim ALTUNKAL Hoca'mızdı. Uzun yıllardan beri Ankara'da ikamet etmektedir. Siyasette etkin olduğunu öğrendim. Çok düzgün konuşan, saygılı, mütevazılı, islâm davası ile dertlenen, hak yolda mücadele vermeye çalışan biri olduğu her halinden belliydi.

İlk edapta istikametimiz Trabzon İli/ Düzköy İlçesi/ Çayrbağı Beldesine bağlı Kolopna Yaylası'ydı. Bu yaylanın ismini doğrusu hiç duymamıştım. Bu yaylada Nuri Hocamızın Ankara- Ulus Zincirli Cami'inden selefi Muharrem Çimşit Beyin yaylasındaki evinin kamelyasında bize ikram ettiği kahvaltıya katıldık. Orada çok değerli isimler vardı.Kahvaltıda;

Ankara Hacı Bayram Cami-i İmam -Hatibi Kurra Hafız Nuri Aydın Hocamız, Vakfıkebir Devlet Hastahanesi Başhekimi Doc.Dr. Aydın Kant, İlahiyatçı- İktisatçı, Siyasetçi Halim Altunkal ağabeyimiz, Ticaretçi ve İş İnsanı Ali KARA kardeşim, Ak Parti Vakfıkebir İlçe Başkanı Ahmet Sevinç Bey, yaylanın muhtarı ve bize kahvaltı ikramında bulunan Muharrem Cimşit Hocamız vardı.

Muharrem Hoca'nın kamelyası derenin üstünde bir tepecik üzerinde, direkler üzerine kurulu, tamamiyle ahşaptan yapılmış, geniş bir balkonu andıran, çam ağaçlarını kucaklayan, çatısı olup dış yüzeyleri olmayan bir serenderi andırıyordu. Bir taraftan çam ağaçlarının havaya kattığı oksijeni soluyor, diyer taraftan kuş ve kargaların muhteşem müziğini dinliyor, bir taraftan da derenin içinde akan suyun şırıltısı müziğin sesine melodi katıyordu. Gökyüzü masmavi, hava berrak, güneş ☀️ gökyüzünde çok parlak ve muhteşem görünüyordu. Bütün muhteşem doğa güzellikleri yanında makam- mevki gözetmeksizin aynı mekanda ve aynı sofrada sıcak insanlarla bir arada olmak bir başka güzeldi. Sofrada; çiftiçisinden, tüccarından, eğitimcisinden, hocalarından, doktorundan, daire amirinden kimseler vardı. Ortak kültür insanları bir arada buluştu. Birbirini tanımayanlar da vardı. Birbirimizle tanıştık.

Sofrayı kuranlar, sofraya oturacak olanları çok sıcak karşıladılar. Bahsettiğim mekana vardığımızda her şey servise hazırdı. Dikdörtgen yüzeyli masada yerimizi aldık. Sofrada yöresel yemeklerimiz mevcuttu. Aklımda kalanları sıralamaya çalışalım. Başta kamelyanın sağ tarafında köşede senaverde çay vardı. Selelerin içinde dilimlenmiş Vakfıkebir ekmeği, saçta yeni pişirilmiş ve dilimlenerek üst üste konulmuş üzerine de doğal dere yağı sürülmüş bezleme, tere yağında pişirilmiş köy yumurtası, kalipresi iri ve kaliteli zeytin, yöremize ait peynir ve çökelek, yöremize ait el yapımı reçel çeşitleri, tere yağı ve bal vardı. Sol tarafımda dostum Ali, sağ tarafımda doktor, hemen karşımda Ak Parti İlçe başkanı Ahmet Bey ve kahvaltıyı bize ikram eden Muharrem Çimşit Bey oturuyorlardı. Nuri Hoca, masanın başında oturup gerekli hizmeti sağlamaya çalışıyordu.

Bilindiği üzere toplumda en çok konuşanlar siyasetçilerdir. Zira işin başındalar ya da işe talipler. Kahvaltı boyunca siyasetçi Ahmet Bey ile sofrayı kuran ve bizi misafir eden Muharrem Bey'in sohbetini dinledik. Trabzon'un eski belediye başkanı ile şimdiki başkan üzerinde konular konuşuldu. Kıyaslamalar yapıldı. Trabzon Büyükşehir Belediye'sinde Sosyal Hizmetlerden sorumlu daire başkanı olan Muharrem Bey de alanı ve hizmetleri hakkında bilgi verdi.

Kahvaltı bitmek üzere iken Abdulkadir Şehidoğlu'nun ezan okuyuşu banttan caminin hoparlösüne verildi. Ezan sesinin böyle bir mekanda verilmesi, dağlara, taşlara, kuşlara ve bütün nebadata sunulan emsalsiz bir mesajdı.

Kolopna Yaylasının muhtarı, Kolopna yaylasında 40 civarında hane bulunduğunu, 20 civarındaki hanenin orada yayla yaptığını, diğerlerinin ise ara sıra gidip geldiklerini ifade etti. Ayrıca yaylanın merkezi sayılabilecek yerde, içi ve dışı ahşaptan kaplı çok güzel camii inşa edildi. Camiye bitişik oturma salonu ile imam lojmanı da yapılmıştır. Oldukça lüks yapılan bir camidir. Googleye Çayırbağı Kolopna Yaylası Camii yazıldığında caminin resmi görülmesi mümkündür. Malum böyle yerlerde cemaat pek olmaz.

Namazı cemaatle kıldık. Namaz çıkışında camiye gelen bir kaç cemastle tanıştık. Resimler çekip etrafa bakındık. Etrafa bakınırken Halim Hoca; etrafı ağ gibi saran çam ağaçlarını görünce şu ifadelerde bulundu. " Etrafında orman olup da yerine göre yüksekçe olan yerlere "mezra" ormanı olmayıp da yerine göre daha yüksek olan yerlere de "yayla" derler dedi. KOLOPNA denilen yere mezra dense daha iyi olur demek istedi. Coğrafi bilgi olarak hocanın dediği doğrudur.

Oradakilere ilgilerinden dolayı teşekkür ettikten ve vedalaştıktan sonra istikametimiz "Beypınarı" Yaylası oldu.

Beypınarı Yaylası, Trabzon ilinin Düzköy ilçesine 30 kilometre uzaklıkta konumlanmış bir yayladır. 3 kilometrekarelik bir alanı kaplayan yayla, en yakın idari birim olan Çayırbağı mahallesine 18 kilometre uzaklıktadır. Yayla hayvancılık amacıyla kullanılmaktadır.

Orada bir otel, çay ocakları, et yeme yerleri ve lokantalar bulunmaktadır. Oraya vardığımızda kendimize uygun çay bahçesi bulduk. Yerimize oturup çaylar masaya gelince;

Nuri Hoca, telefonu çevirdi, birini arıyordu. Aradığı kişi meğersem yakınımızdaymış. İki adımda yanımıza geldi.

- Nuri Hoca "çay paralarımızı verecek adam arıyoruz" deyince;

Adam bize yaklaştı ve masanın üzerine 100 lira attı. "Üstünü de için" dedi. Mertlik böyle olur. Kaç lira burada hesap var demedi. Bazıları zoraki bir çay söyler, hemen parayı çıkarıp verirken " daha içer miydiniz?" der. Bu durum dolaylı yoldan size zoraki bir çaydan fazla söyleyemem manasındadır.

Masaya 100 lira koyup üstünü için diyen adam yabancımız değildi. Kumyatak Vadisi'nin içinde bulunan köylerden birisi olan İskenderli Köyü/ Mahallesi'nden Mustafa AYDIN ağabeyimizdi. Bizimle ve misafirlerle ilgilendi sağolsun. Yemek ikramı teklifinde de bulundu. Bizi arabamıza kadar uğurladı.

İstikametimiz Kadırga Yaylası'ydı. İki ağır misafirimiz Doc.Dr. Aydın Bey ile, Halim Hocamız o bölgeyi hiç görmemişlerdi.

Derinoba Yaylası üzerinden geçtik. Derinoba Yaylası, Trabzon ilinin Düzköy ilçesine bağlı bir yayladır. 1 kilometrekarelik bir alanı kaplayan yayla, Çayırbağı mahallesine 23 kilometre uzaklıktadır. Yayla, eşsiz doğası ve temiz havası ile doğaseverler için bir cennet niteliğindedir. Çevresine göre vadide yer almaktadır. Oradan Mandagözü Yaylası üzerinden Kadırga Yaylası'na ulaştık. Uzaktan Honeftire Obasını da gördük. Nihayetinde Kadırga Yaylası'na vardık.

Kadırga Yaylasında 556 yıldır ayakta duran çatısız camii;

Gümüşhane ve Trabzon sınırında yer almaktadır. , Yaylacılık kültürünün yaşatıldığı ender bölgelerden olan Kadırga Yaylası'ndaki namazgahı görmeye ve Cuma namazı kılmaya her yıl binlerce vatandaş geliyor.

Fatih Sultan Mehmet'in de namaz kıldığı rivayet edilen Kadırga Yaylası Açık Camisi'nde, yüzyıllardır binlerce insan, açık havada çimenler üzerinde ibadet ediyor.

Orada iki rekeat "tahiyyatul mescid" namazı kıldık. Caminin girişinde Halim Hoca Peygamberimiz sav'den nakledilen bir rivayetten bahsetti. Özet olarak; " Kim ki farz namazları tatili erkana riayet ederek kılar, diğer farz ibadetlerini de yerine getirir, bir de elde edilmesi gereken kazanımları hayata yansıtırsa Allah' Teala'nın izniyle cennete girecektir" dedi. Orada Facebook aracılığı ile kısa canlı yayın da yapmış olduk. Fotoğraflar çektik.

Oradan istikametimiz Alaca Yaylası'ydı. Erikbeli, Sazalanı istikametinden dar-rampa ve virajlı yolları aşarak Alaca Yaylası'na vardık. Kısa bir bilgi verelim yayla ile ilgili

Alaca Yaylası, Trabzon ilinin Şalpazarı ilçesine 20 kilometre uzaklıkta konumlanmış bir yayladır. 21 kilometrekarelik bir alanı kaplayan yayla, en yakın idari birim olan Kuzuluk mahallesine 7 kilometre uzaklıktadır. Yayla kayın, kızılağaç ve ladin ağaçlarından oluşan ormanlık bir bölgede bulunur. Kışın yolları kapalıdır. Nisan-Kasım ayları arasında yaşam sürülmektedir. Yaylanın üzerinde ağaç yok, eteklerinde ağaçlar mevcuttur. 2.300 m yükseklikte bir yerdir. Yaylanın zirvesine çıktık. Görüş mesafesi çok fazladır. Sis Dağı Yaylası karşımızda adeta bize el sallıyordu. Bu yayladan Gümüşhane tarafı da görünmektedir. Tek kelime ile muhteşem bir yerdi. Manzarayı seyrettik, resimler çekindik, soğuk sularından içtik, derin vadiler içinde yer alan yerleşim yerlerine bakındık. Gökyüzünü ve onun muhteşemliğini seyrettik. Yerin ve göğün yaratılışının emsalsiz olduğunu fark ettik Tam da burada Ali-İmran Suresi'nin 190. Ayet-i Kerime'sini hatırladım. Cenab-ı Hak; 190 - Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için gerçekten açık, ibretli deliller vardır. Buyurmaktadır.

Dünya' da dev zenginlerden bahsediliyor. Yaylaların zirvesinden bakıldığında Cenab-ı Hak'kın mülkünün yanında bütün insanlığın mülkünü bir araya getirseniz bir hiç hükmünde olduğunu anlarsınız. Ben gerçekten orada bunu düşündüm, yanımdaki Ali kardeşime de söyledim.

Evet yaylanın bütün güzellikleri orada mevcuttu. Camisiyle, lokantalarıyla, alış-veriş yerleriyle güzel bir yerdi. Tabi böyle yerlerde Allah Teâlâ'nın verdiği rızıklardan da istifade etmek gerekir. Ben aslında yenileni, içileni çok yazmayı ve paylaşmayı çok sevmem. Lakin merak edenler için yazmakta fayda görüyorum. Soınuçta bu bir gezi -gözlem yazısıdır.

Orada zaten bir kaç tane lokanta görünüyordu. Izgara ve köfte oranın meşhur et yemekleridir. Beş kişiydik. 2 kg kuzu eti ızgara, 1 kg köfte siparişi verdik. Izgaranın kilosu 1200 lira, köfte 1.000 liraydı. Salatası, kızartılmış biber ve domates de hesabın içindeydi. Lokanta sahipleri ellerinden geldikçe hizmet ettiler. Et de köfte de güzeldi. Et ve köfte fazlasıyla bize yetti.

Ekip başımız ve kaptanımız Nuri Hoca çay içmek üzere 5-10 km aşağıda bulunan Damlıköyde, kaynanası ve kayınının evinde çay içeceğimizi söyledi. Oraya vardığımızda her şey hazırdı. Ahşap evin balkonunda oturduk. Nuri Hoca, misafirlere, ev sahiplerini tanıttı. Kayını Şuayıp Hoca, 95 yaşlarında olan kaynanasının (Rabbim sağlık sıhhat versin) elini öptük. Bizi çok güzel karşıladılar. Çayın yanında tatlı ikramında bulundular. Hane halkına teşekkür ederek oradan da ayrıldık.

Gezimizin sonuna yaklaşıyorduk. İstikametimiz Tonya'ydı. Erikbeli üzerinden Foleya Otelin yanından Kalınçam Köyü/ Mahallesine vardık. Oradan da Çayıriçi- Biçinlik mahallalerinden geçerek Tonya' ya vardık. Misafirlerin yolu devam ediyordu. Ayak üstü birbirimize teşekkür ettik. Helallaşarak misafirlerle vedalaştım.

Ben burada geziye iştirak edenlere , gezide bize ikramda bulunanlara, özellikle bu geziyi tertip eden Nuri Hocama ve okuyucularına teşekkür eder, sevgi ve saygılar sunarım.

Belki de benim için en kapsamlı gezi yazısını yazmışımdır. Eksiklikler, aksaklıklar olabilir. Elimden geldiğince özetlemeye çalıştım. Okuyucularına fayda sağlayacağını umuyorum. Yazarları ayakta tutan okuyuculardır. Okuyunuz ve yorumlayınız ki bize destek ve ilham kaynağı olsun. Selam ve dualarımla....

08.08.2024

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.