Kıbrıs ve Türkiye’nin Yeni Sorunu; CHABAD

Sadi ÖZGÜL

Kıbrıs sorununa sözde bir çözüm önerisi gibi sunulan 2004 Annan Planı, Türkiye’yi adadan çıkarmak ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni (KKTC) feshetmek gibi iddialı hedeflere sahipti. Bu plan rafa kalmış gibi görünse de toprak satışı ve alımı ile aslında devam ediyor…

Rum tarafının Annan Planını referandumda reddetmesiyle hayata geçirilemeyince, KKTC için geniş kapsamlı sonuçlar doğuracak bir olaylar zinciri başladı. Beklenmedik sonuçlardan biri yabancıların, özellikle de radikal Chabadist Yahudilerin Kuzey’e akın etmesiydi. Adada düzinelerce Yahudi şirketi kuruldu ve bu şirketlerhiç vakit kaybetmeden binlerce dönüm arazi satın aldı. Yatırımlarının ölçeği şaşırtıcıydı. Devasa konut siteleri mantar gibi çoğalmaya başladı. Adaya taşınması hedeflenen yeni yerleşimci dalgasını barındırmak için tahminen 35-40 bin ev inşa edildi. Daha da endişe verici olan ise, KKTC nüfusunun üçte biri kadar yabancının Yahudi şirketlerinin inşa ettiği ve sattIğı bu evleri satın almasıydı. Bu inşaatların yaklaşık %85’i yabancılara satılmıştır.

Ani yabancı akınının meydana getireceği tehlike küçümsenemez. Yerel ada halkı ile bu yeni yerleşimciler arasındaki hem kültürel hem dini farklılıklar hem de art niyetli olmaları bölgede bir huzursuzluk ve gerilime neden olmuştur. Halihazırda kendi kimliği ve uluslararası tanınırlığı ile mücadele eden KKTC, şimdi kendisini yeni bir zorlukla boğuşurken buluyor.

O da gün geçtikçe büyüyen bu radikal Chabadist Yahudi topluluğudur. Bu topluluğun tüm üyelerinin basit radikal inançlara sahip olmadığı iyice ortaya çıkmıştır artık. Bu da şüphesiz yerel halk arasında endişelere yol açmıştır. Çoğunluğu Müslüman bir bölge olan KKTC, şimdi de kendi kültürel mirasını koruma zorluğuyla karşı karşıyadır.

Dahası, bu akının etkileri ve Yahudi şirketlerin büyük çaplı arazi alımları, arazi mülkiyeti ve kontrolü konusunda soru işaretlerine yol açmıştır. Chabat merkezli yabancı şirketlerin adada daha fazla etki ve güç kazanmasıyla birlikte bu durumun KKTC’nin egemenliğini ve bağımsızlığını kaybetmesine yol açabileceğinden korkuyor.

CHABAD’ın KKTC de temsilcilik açılması ve bu grup için önemli bir dönüm noktası olmuştu. Bu gelişmeyle birlikte, bölgedeki varlıklarını daha da sağlamlaştırmak amacıyla KKTC Hahamı atanmıştı. CHABAD üyeleri için bir ibadet ve cemaat yeri olarak hizmet verecek bir sinagog açma hazırlıkları da devam etmektedir. Bu gelişmeler Chabat’ın adada işbirlikçi bazı siyasilerin desteğiyle artan etkisini ve genişlemesini de vurgulamaktadır.

Bunun yanında Kıbrıs Rum kesimi ile İsrail arasında ittifaklar kuruldu ve ortak askeri tatbikatlar yapılmaya başlandı. Bu ittifak, İsrail’in Güney Kıbrıs ve Yunanistan arasında derinleşen ve bölgesel dinamikler üzerinde potansiyel etkileri olan bir ilişki anlamına geliyor. Ortak askeri tatbikatlarda, ortak çıkarlarının ve güvenlik işbirliğine olan bağlılıklarının bir göstergesi niteliğindedir.

Bir diğer önemli gelişme ise İskenderun Körfezi’ne bakan Karpaz da Gate Marina adında stratejik dev bir yat limanının inşa edilmiş olmasıdır. Bu marina yat sahipleri için lüks bir destinasyon olmanın yanı sıra konumu itibariyle stratejik bir öneme de sahiptir. Akdeniz’e erişim sağlamakta ve bölgedeki denizcilik faaliyetleri için bir merkez görevi görmektedir.

Ancak bu gelişmelerin ortasında, CHABAD ile bağlantılı olan Rus ve Ukraynalı Oligarkların kara paralarının aklandığıda ortaya çıkmıştır. Bu yasadışı faaliyetin ise genişleyen inşaat sektöründe gerçekleşmektedir. Bunların ortaya çıkması ise yerel ekonomi üzerindeki etkisi konusunda endişelere yol açmaktadır.

CHABAD’ın KKTC deki hedefleri doğru anlamak, bu gelişmelerin önemini değerlendirmek açısından çok önemlidir. Bazı KKTC siyasileri ise iş sahaları açarak adanın zenginleşmesine katkı sağlamak amacıyla stratejik ortaklıklar kurduklarını savunsalarda bu doğru değildir. Gerçekte ise CHABAD’ın art niyetlidir ve eylemleri bölgenin ve Türkiyenin çıkarlarına asla uygun değildir.

Sonuç olarak, CHABAD ile işbirliği içinde olmak bir zorunluluktan ziyade bir tercih meselesi olarak görülmelidir.
Bu durum KKTC’li bazı siyasilerin yarım kalan Annan Planını hayata geçirmek amacıyla çalışan bu grubu destekleme ya da karşı çıkma konusunda karar verme yetkisine sahip olduğunu göstermektedir. CHABAD’ın hedeflerini anlayamayanlar ya gerçek niyetlerine karşı kördürler ya da aktif olarak onlarla işbirliği yapıyorlardır.

Bu çokta karmaşık olmayan ve deşifre olan CHABAD meselesinde Türkiye’nin ulusal ve bölgesel dinamikleri etkili bir şekilde yönlendirebilmek için doğru bilgi sahibi olmak ve tetikte kalmak çok önemlidir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.