Kıbrıs’ın alınması üzerine Papa V. Pius’un gayretleri sonucu Venedik, Malta ve İspanya arasında bir ittifak yapıldı (25 Mayıs 1571). Mukaddes ittifak adı verilen ve Osmanlıları Avrupa’dan çıkarmayı amaçlayan bu ittifaka ayrıca, Papalık, Toskana, Ceneviz, Parma gibi devletler de katıldı. Donanma komutanı İspanya kralının kardeşinin oğlu Don Juan d’Autriche’di. Osmanlılar, Raguza Cumhuriyeti ve kendi istihbaratı aracılığıyla yapılan hazırlıkları öğrenmişlerdi.
Osmanlı donanması, aldığı istihbarat üzerine Akdeniz’e çıktı. Birçok yeri vurmasına rağmen düşmanla karşılaşmayınca İnebahtı’ya geldi. Burada birçok askerine izin verdi. Bu sırada düşman 300 gemiyle geldi.
Osmanlıların gemileriyse 240 kadırga 40 kalyon ve 20 küçük çektiriden oluşmaktaydı. Komutanlar denizcilikten anlamıyorlardı. Ayrıca, tecrübeli denizci Uluç Ali Reis’in sözü de dinlenmedi. O, açık denizlere çıkılmasını istemesine rağmen, diğer komutanlar düşmanı küçümsediğinden açık denizlere çıkmadılar. Yapılan savaşta, asker ve komutanlar denizcilikten anlamadıklarından yenildiler. Sadece Uluç Ali Reis ve onun komuta ettiği 4 kadırga kurtuldu.
Osmanlılar 30.000 kişi kaybettiler. Hammer’e göre; Türkler 224 gemi kaybettiler. Bunların 94’ü karaya vurmuş, diğerleri de müttefikler arasında paylaşılmıştı. Hristiyanlar 117 küçük çapta, 156 top ve 3468 esir aldılar. Don Kişot’un yazarı Cervantes de yaralı Hristiyanlar arasındaydı ve sol kolunu kaybetmişti.
Bu yenilgi, Avrupa’da büyük bir sevinç yarattı. Bu zafer, Osmanlılara karşı sürekli yenilen Avrupalıların kendilerine olan güvenlerini kazanmalarını sağlamıştır. Fakat Avrupalılar bu başarılarından gerekli şekilde yararlanamadılar.
Halbuki Osmanlı donanması yok edilmişti. Onlar, Akdeniz’de yollarına devam etmiş olsalardı karşılarına çıkacak ciddi bir güç olmayacaktı. Fakat müttefik orduların kumandanları arasındaki ihtilaf, onların dağılmalarına neden olmuştur.
Osmanlı donanması yok edilmiş olduğundan, büyük bir hızla yeni bir donanma inşa edilmeye çalışıldı. Özellikle Padişah’ın da yoğun gayretleriyle bu yeni gemiler yapıldı. Osmanlı’nın bu konudaki gücünü Sokullu’nun Venedik elçisine söylemiş olduğu şu söz güzel bir şekilde özetlemiştir: “Biz sizden bir krallık yer (Kıbrıs) alarak kolunuzu kestik. Siz ise donanmamızı mağlup etmekle sakalamızı traş etmiş oldunuz. Kesilmiş kol yerine gelmez, lakin tıraş edilmiş sakal daha gür olarak çıkar!” Bu azimle bir kış içerisinde 200 kadırga hazırlandı. Avrupalılar birkaç yıl Osmanlı donanmasını Akdeniz’de göremeyeceklerini düşünürken ertesi yıl Osmanlıları denizde görmeleri sevinçlerinin sürmesini engellemiştir (1572).
Tarihten bir yaprak
İnebahtı Deniz Savaşından Sonra Osmanlı’nın Yeni Bir Donanma Yapmaları
Osmanlı Devleti, 1571 yılında korsan yatağı haline gelmiş olan Kıbrıs adasını Venediklerden alınca Papa’nın öncülüğünde bir haçlı donanması oluşturuldu. Bu donanma, İnebahtı’da Osmanlı donanmasını ani bir baskınla yok ettiler. Sadece Uluç Ali Reis’in komutasındaki gemiler kurtulabilirdi. Osmanlı Devleti, geniş topraklara ve sahillere sahipti. Bunları korumak için güçlü bir donanmaya sahip olması gerekiyordu. Şimdi bütün donanması yok edilmiş, sınırları düşman saldırılarına açık hale gelmişti.
İşte burada Osmanlı’nın nasıl güçlü ve disiplinli bir devlet olduğu ortaya çıktı. Bunu Sokullu Mehmet Paşa’nın Uluç Ali Reis’e söylediği şu sözden daha iyi anlıyoruz. “Paşa Hazretleri! Sen henüz Osmanlı Devletini bilmiyorsun. Bu devlet öyle bir devlettir ki istese tüm donanmanın direklerini gümüşten, iplerini ibrişimden ve yelkenlerini atlastan yapabilir.” Gerçekten de Sokulunun dediği gibi oldu. Hammer şöyle anlatır: Osmanlıların felaketli zamanında bile Sokullu Mehmet Paşa ile Müftü Ebussud Efendi’nin sebatkar faaliyetleri sayesinde ne kadar servet ve ma’muriyet içinde bulunduğunu meydana koymuştur.
Osmanlı büyük bir azimle o yıl çalıştı. Amaç, yaza kadar yeni bir donanma yapmaktı. Çünkü eğer o yaz Akdeniz’e yeni bir donanma gönderilmese bütün sahiller ve İstanbul boğazı düşman donanması tarafından tutulacak, Osmanlı devleti kötü bir barış antlaşmasına zorlanacaktı. Bütün ulus, tehlikenin farkındaydı.
Nasıl Hazırlandılar?
Osmanlı Devleti büyük bir fedakarlıkla o kış çalıştı. Hatta Padişah, kendisine ait olan has bahçenin bir kısmını bile donanmaya verdi. Böylece daha fazla gemi yapılmış olunacaktı. Donanma inşası için sadece İstanbul değil, Karadeniz’de; Sinop, Amasra, Kandıra, Kefken, Midye, Varna, Ahyolu, Süzebolu, Burgaz Marmara Denizinde; İzmit, Gemlik, Biga Gelibolu, Doğu Akdeniz’de Edremit, Rodos, Antalya ve Alaiye ve diğer bazı limanlarda gemi yapımına başlandı. Yani, bütün Osmanlı ülkesi o kışı gemi yapımı ile geçirdiler. Sahil şehirleri olmayan, yani iç şehirlerde bu yapıma katıldılar. Yani onlarda kumaş yapımı, direkler, keresteler, yelken bezi, kürek, zift ve donanma inşası için gerekli olan diğer malzemeleri hazırlamakla geçirdiler kışı. Ülke, büyük bir tehlikeyle karşı karşıyaydı ve halk da bununun bilincindeydi. Denizlere egemen olmayan yok olmaya mahkûmdu.
Malzemelerin dışında gemiyi kalafatlamak için kalafatçıya, kürekçiye ve deniz askerlerine ihtiyaç vardı. Yani dört bir yandan hazırlanıyordu Osmanlı. Devletin adı boşuna Devleti Aliye-i Osmaniye değildi.
Bu sırada Venedik elçisi Osmanlı donanmasının yok edilmesinden dolayı Sadrazam’ın yanına gelerek onun bozulmuş durumunu görmeye geldi. Sokullu, elçinin ne amaçla geldiğini anladığından ona; “Biz sizden Kıbrıs’ı alarak kolunuzu kesmiş oldu. Siz donanmamızı yakarak sakalımızı traş ettiniz. Kesilen kol yerine gelmez ama kesilen sakal yerine gelir,” diyerek tarihe geçen cevabı verdi.
Bu arada Osmanlı Devleti 250 gemiden oluşan bir donanma yaparak 1572 yılının Haziran ayında Akdeniz’e çıktı. Yani söylenen sözlerin boş olmadığını göstermiş oldu. Osmanlı Devletinin birkaç yıl Akdeniz’e çıkamayacağını düşünen haçlılar, o yaz Osmanlı donanmasıyla karşılaşınca denize çıkamadılar. Kaptanı Derya Uluç (Kılıç) Ali Reis, bütün bir yaz Akdeniz’i dolaştı. Devletin ne kadar güçlü olduğunu ve başarının sadece askeri bir güçle değil, halk desteği, teknik bilgi ve iman gücüyle olduğunu göstermiş oldu. Bize düşen de bu olaydan ders alarak devlet ve halkla birlikte yeni bir silkinme hamlesi gerçekleştirmek ve tüm ulusça büyük bir çalışmayla başarıya ulaşmaktır.
Bizim Osmanlı’nın bu azim ve çalışmasını günümüzde örnek almamız lazım. Bazı konularda milli bir seferberlik ilan edip tüm yurtça çalışmamız gerekir ki batının saldırısından korunmuş olalım. Eğer l. Dünya savaşında bizim donanmamız güçlü olsaydı en azından müttefikler Çanakkale’ye saldıramaz, onları denizde yenerdik. Ayrıca asker sevkiyatında denizi kullanır ve Askerlerimizin yollarda yıpranmasını önlerdik. Bir yarımadada olan ülkemizin acilen denizlerden askeri ve sivil açıdan yararlanması gerekir.