İslam ekonomisinin önemli bir enstrümanı olan katılım bankalarının elbette ‘sharia compliant’-İslam hukukuna uygun- çalışması gerekir. Temel ayırt edici özelliği budur zaten… Kullanılan ürünlerin çoğunun güncel olması bu ürünlerin kullanımına dair zaman zaman tartışmalara yol açsa da, bir şeyin caiz olması mutlak ittifakı gerektirmemektedir. Elbette konu ile ilgili üst kurul eksikliği mevcuttur. Bu eksiklik aslında sadece Türkiye’de değil, diğer İslam ülkeleri bakımından da söz konusudur. Şunu söylemek istiyorum; Türkiye ya da dünyanın diğer bazı ülkelerinde herhangi bir ürünün caizliğini tartışan-hüküm veren kişi ya da kurullar yok değildir. Ancak bunlar birbiriyle ilintili olarak çalışmamaktadır. Konu ciddi düzeyde uzmanlığı gerektirmektedir. Hüküm verebilecek; güncel ekonomi ve temel İslam hukuku bilgisi anlamında donanıma sahip müçtehit düzeyinde ilim ehli sayısının çok da fazla olmadığını gözardı etmemek gerekir.
Ayrıca da birbirinden bağımsız verilen hükümlerin farklı uygulamalara yol açtığını görmezlikten gelemeyiz. Burada asıl çözüm, konu ile ilgili uluslararası bir üst fetva kurulunun kurulması olacaktır. Ancak maalesef kısa vadede bunu beklemek pek de olası gözükmemektedir. Zira müslümanların ‘birlik’ düzeyi bu konuda bize ip uçları vermektedir. Aynı gün Ramazana başlayamayan, aynı gün bayram yapamayan sözümona bir islam dünyasından bahsediyoruz. Bu yüzden şimdilik elimizdekilerle yetinmek gibi bir durumla karşı karşıyayız. Yine de; birbirinden bağımsız da olsa verilen bu hükümler önemlidir ve uygulamada katılım bankalarının bu hükümlere göre işlem yapması, eğer haklarında şüphe varsa bu şüpheyi gidermeleri gerekmektedir. Zira verilen hükümlere bu kurumların ne kadar uyduğu sorusu ve sorunu var ortada...