KARA TABLO ÇİZME HASTALIĞI
Her yapılanlara olumsuz çerçeveden bakıp değerlendirme yapmak ve kara tablolar çizmek tek kelime ile kronikleşmiş bir ruh hastalığıdır. Böyle kara tablolar çizen yazarları ve konuşmacıları dinledikçe bizim de içimiz kararıyor, hayattan ümidimizi kesme pozisyonuna düşüyoruz adeta. Olaylardan ve olgular üzerinde sürekli kara tablolar çizenlerden uzak durmak en iyisidir.
Başta iktidara muhalif olan siyasiler olmak üzere muhalif gazeteciler de aynı kervanın yolcularıdır. Her iki kesimin amacı, iktidarı ele geçirmektir. Hal böyle olunca iktidarlar için yaptıkları konuşmaları ya da yazılan yazılara itinalı yaklaşmak durumundayız. Bu çerçeveden bakıldığında ne iktidarın dedikleri hep doğrudur, ne de muhalefetin eleştirileri. Nasılsa siyasette politika yapmak serbesttir. Yani yerine göre yalan konuşmak caizdir, caiz hale getirilmiştir. Siyasetçi iktidara geldiği zaman verdiği vaatleri yerine getirmezse cezası bir dahaki seçimde onlara oy vermemekmiş, bunun adı da demokrasiymiş.
Vatandaş olarak birine söz verip de o kişiyi zarara uğrattığımızda indi ilâhide büyük vebali vardır, toplum nazarında amiyane tabirle itibarınız yok olur, kişiye ya da topluma verilen zarar ne ise ödenmelidir. Modern hukuk sisteminde de yargılanmayı gerektiren bir durumdur.
Peygamberimiz sav'in Hadis-i şerif'ine,verilen sözün yerine getirilmemesi durumu " münafığın alâmetlerinden" kabul edilmiştir. Münafıkların durumu Kur'an'ı Kerim'de hükmü bellidir. Vatandaşa yalan konuşmak haram, verilen sözü gerine getirmemek münafıklık, siyasetçiye ve bizi yönetenlere serbest. Öyle mi dersiniz?
Kara tablo çizme hastalığı zaman zaman toplumu oluşturan fertler arasında da görülmektedir. Ekonomik durumu iyi, sorduğunda geçim sıkıntısı çektiğini söyler, hayırlı evlâtları vardır, sürekli onların aleyhinde honuşur, sağlıklıdır esasen, sorduğunda on tane hastalık sayar size, ticarette iyi para kazanır, kazandığı parayı doyurucu bulmaz, akıl alma adına bir mes'ele sorarsın, sorduğuna pişman eder seni, yemek ikram edersin,tabağın altını sıyırır, yemeğin hiç iyi olmadığını söyler, ektiği tarla iyi ekin verir, başkası daha çok ürün aldığını söyler, çalıştırdığı insanların işini beğenmez...vs hulâsa böyleleri hamd-şükür anlayışından uzaktır. Böyle insanlar toplumda nekatif insanlardır. Hiç bir ni'mete doymazlar, hiç kimseyi de doyurmazlar. Bunlara yaklaşanların hayatı da negatifleşir. Pozitif yayan insanlara yaklaşmak getekir, insan için daha iyi olur kanaatindeyim
Diğer taraftan yaptıkları yanlışları görmezden gelip hep pembe tablolar çizenler de var. Kimisi iktidarını sürdürmek için böyle yapar, kimisi de kabahatlerini örtmak için. Ne yapsın! yaptıklarının iç yüzünü anlatsa rezil olacak, söylediklerini yapsa ise aziiz olacaktır. Dünyada bir şekilde yaptığımız kötülükleri kamuoyunun gözünden örtbas edebiliriz. Ancak "sinelerin özünü bilen, kadiri mutlak olan Allah Teâlâ'dan saklayamayız. İyi ki ahiret var, iyi ki Mahkeme-i Kübra vardır. Orada ilâhi adalet tecelli edecektir. Herkes amelince hesap verecektir.
Hulâsa bize pozitif enerji veren, olumlu ve umut dolu konuşmalarıylâ kalbimize su serpen, alnı secdeye varıp secdeli simanın nuru ile etrafı aydınlatan, hayata ve çevresine korku değil güven veren, kara günde hey yanı başımızda duran, olduğu gibi görünen göründüğü gibi olan gerçek dostlara ihtiyacımız var.
Baki’ye sorarlar:
-Kaç çeşit dost vardır?
-Üç çeşit dost vardır.
Biri gıda gibidir, sen onu her gün ararsın.
Biri ilaç gibidir, gerektiğinde ararsın.
Biri de hastalık gibidir, o seni arar bulur.
Allah dostların eksikliğini vermesin.
Selâm ve Dua ile...
16.11.2023
M.Cemal Tomar.