KADİM DOSTUM KURRA HAFIZ NURİ AYDIN HOCAM!!!

Mustafa Cemal TOMAR

KADİM DOSTUM "KURRA HAFIZ" NURİ AYDIN HOCAM!!

Dostlardan bahsetmek metlu eder insanı. Dostlarla ilgili yazı yazmak ise bir başka mutlu eder insanı. Kalem tutup yazı yazanlar bu mutluluğun farkındadır.

Çocukluk arkadaşım, köylüm, komşum, çok değer verdiğim kıymetli dostum Nuri AYDIN Hocam, yağmurlu bir hava olmasına rağmen 03.11.2024 tarihinde Ankara'dan memlekete giderken beni de unutmadılar. Samsun'a uğrayarak kısa bir süre de olsa görüşme, konuşma imkânımız oldu. Beni ziyadesiyle mutlu ettiler. Allah Teâlâ ebediyyen gerçek dostlardan razı olsun.

Şunu burada ifade etmekte fayda vardır. Doslarımla ilgili yazdığım yazıları 5. Kitabımda yer alacaktır. 5. Kitabımın da metni bitme noktasına geldi. Yakında eksikleri tamamlayıp basıma vereceğim inşallah. Şurada şu kaleme aldığım bu satırlarım da 5. Kitabımın sonunda yer alacağını belirtmiş olayım.

Nuri Hocamla arkadaşlığımız çocukluk yıllarımıza dayanıyor. Aynı köyün farklı mahallelerinde oturuyorduk. Benim ikamet ettiğim mahalle Turalı İlkokulu'na daha yakın olduğundan kendi köyümün okuluna gidemedim. Turalı İlkokulu'nda okudum. Mahallelerimizin ve okullarımızın farklı oluşu nedeniyle Sayraç Köyü'nün/ mahallesinin merkez camisinin yanında bulunan sıbyan mektebinde, ara tatillerde ve yaz tatilinde tanıştığımızı hatırlıyorum. Sakin, saygılı, zeki ve aynı zamanda çevresinde sevilen bir çocuktu Nuri Hoca.

Her yerde olduğu gibi bizim oralarda da akrabalar arasında bir rekabet vardı. Bu rekabet ortamı bazen gerginliklere de yol açıyordu. Büyüklerimizin bu tutumu bizlere de yansıyordu. Zaman zaman diğer mahallenin çocuklarıyla kavga ettiğimizi hatırlıyorum. Ama Nuri Hoca ile değil kavga, birbirimize karşı nahoş bir cümle dahi aramızda satır olmamıştı. Oranın kültürüyle yoğrulup da böyle güzel örneklere az rastlanır.

Kur'an ile ilgili ilk temel bilgilerimizi sıbyan mektebinde aldık. Kur'an okumayı öğrendik. İmam- Hatip Ortaokulu'na başlarken Kur'an okumayı bilenler listesindeydim. Nuri Hoca'nın yakın akrabası merhum Kutup Hafız vardı. Hafızlık kültürü Kutup Hafız ve Ceferas Hafız sayesinde oluşmuştu. Nuri Hoca'da tâ o çocukluk dôneminde hafızlık yapabilecek cevheri kendi beyanıyle rahmetli babasının anneannesi tarafından keşfetmişti. O'nun teşviki ve tavsiyesiyle hafız olmaya aday gösterilmişti.

Sayraç İlkokulu'nu bitirdikten sonra Trabzon/ Vakfıkebir İlçesi'nde bulunan ve yatılı olan Hacı Ziya Hatiboğlu Kur'an Medresesi'ne Nuri'nin kaydı yapılmıştı. O medreseye seçkin ve zeki öğrenciler alınırdı. Oradaki hocalar daha yaşının 11' inde olan küçük Nuri'deki cevheri fark etmişlerdi. 4 yıllık sıkı bir eğitimin ardından Nuri hafızlığını bitirir, 1984 yılında Trabzon İl Müftülüğü'nün düzenlemiş olduğu icazet merasiminde o zamanki Diyanet İşleri Başkanı olan Tayyar ALTIKULAÇ'ın elinden hafız Nuri Aydın Hafızlık Belgesi'ni alır. O günden itibaren resmi olarak Nuri Aydın, Hafız Nuri AYDIN olur. Biliyor musunuz? Allah Teâlâ'nın kelâmını ezberlemek ne büyük makamdır, müthiş bir mertebedir. Dünyada en büyük isteğim hafız olmaktı. Kişisel olarak çok uğraştım ama bir türlü muvaffak olamadım. Hafız bildiğim tüm hocalarıma ve kardeşlerime "Rabbim bilir ki" büyük saygım vardır.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) de insanlar arasındaki en hayırlı kişilerin Kur’an-ı Kerim’i öğrenen ve öğretenler olduğunu bizlere bildirerek⁶ Kur’an-ı Kerim’e gösterilmesi gereken ehemmiyeti vurgulamıştır.

Kur’an-ı Kerim’e verilen değerin mütecessim en güzel örneği hiç şüphesiz hafızlardır. Gece gündüz Kur’an-ı Kerim ile hemhal olan, hayat nizamlarını emir bi’l-ma’rûf nehiy ani’l-münker çerçevesinde vahyin çizdiği sınırlara göre tanzim eden hafızlar, Kur’an-ı Kerim’e gösterdikleri ehemmiyetten ötürü Peygamber Efendimizin (S.A.V) de övgüsüne mazhar olmuşlardır.

Resulullah (S.A.V) bir hadis-i şerifinde “Yaşlanmış bir Müslümana, aşırı gitmeyen ve ahkâmıyla amel etmekten geri durmayan Kur’an hafızına ve âdil hükümdara saygı göstermek, Allah’a duyulan saygı ve tazimden ileri gelir.”⁷ buyurmuşlardır. Bunun tam zıddı olarak ezberinde Kur’an’dan bir şey bulunmayan kimseyi de Resulullah, harabeye dönmüş bir eve benzetmektedir.⁸ Çünkü kalpler ancak Allah’ı anmakla mutmain olur.⁹ Peygamber Efendimizin (S.A.V) “Kim Kur’an’ı öğrenir, ezberler ve onu muhafaza ederse Allah o kimseyi cennete koyar ve ailesinden cehennemlik olan on kişiye de şefaatçi kılar.”¹⁰ hadis-i şerifi de, hafızların, Allah katındaki değerini bizlere göstermektedir.

Bizim Nuri Hoca': doğuştan Cenab-ı Hakk'ın kendisine lütfettiği özel yetenekleri vardır. Ses-nefes mükemmel, taklit yapma kabiliyeti yüksek, halk ve sanat müziği söyleme becerisi sanatçı endamında, ilâhi söyleme, mevlüt okuma becerisi yüksek, ezber kabiliyeti fevkalâde bir insan.

Benim bildiğim öğrencilik yıllarında girdiği Kur'an'ı Kerim'i Güzel Okuma Yarışmalarında il birinciliği, bölge birinciliği ve Türkiye ikinciliği başarısı elde etmiştir. Bu başarılar Tonyamız adına ve köyüm adına bir onurdur, gururdur. Değeri bilinmelidir.

Hafız-ı Kelâm Nuri, 1984 senesinde kaydını Tonya İmam-Hatip Ortaokulu'na yaptırır. Kendisinden 2 yaş büyük olmam ve bu arada 4 yıl hafızlık yaoması nedeniyle ben de aynı okulun son sınıfındaydım. Nuri 1. Sınıfta iken ben 7. Sınıftaydım. Tonya'da o zamanlar imkânlar sınırlıydı. Hücre gibi odalarda kiracı olarak kalıyorduk. Tonya'da o yıllarda bir yılımız ağabeyi- kardeş endamında geçti. Hem aynı köylü oluşumuz hem de aynı okulda oluşumuz bizim için ayrıcalıktı. Bilgi ve tecrübelerimizi zaman zaman birbirimizle paylaşırdık.

Hafız-Kelâm- talebe Nuri, İki yıl Tonya'da okuduktan sonra kaydını Vakfıkebir İmam- Hatip Lisesi'nin orta bölümüne aldırır. İyi de yapmış. Her yönüyle Tonya'ya göre Vakfıkebir'in imkânları daha iyiydi. Yıllar geçer, Vakfıkebir İmam-Hatip Lisesi' ni bitiren hafız Nuri, Güzel Kur'an Okuma Yarışmas'ında Türkiye 2.liği olduğundan sınavsız İmam-Hatip sıfatıyla Tonya İskenderli Merkez Camii' ne atanır. Orada bir kaç yıl görev yapar. Görev yaptığı zamanlarda, memlekete gittiğimde cuma namazlarını Nuri Hoca' nın görev yaptığı camide kılardım. Ben de o zamanlar yılların öğretmeni olmuştum. Aynı kulvardan geçmiştim. Nuri Hoca'nın kıraatini ve hitabetini çok beğenirdim ve taktir ederdim. Bu alanlarda kendim çok becerikli olmasam bile birini test etme hususunda mahur olduğumu söyleyebilirim.

Bu sene yazın da Nuri Hocamla ebeyce bir beraberliğimiz oldu. Yıllar ônce görev yaptığı camide bir cuma günü Nuri Hoca, hutbeyi ve namazı kıldırdı. Bize de cemaati olmak nasip oldu.Bu arada beraber çok gezdik. Gezi hatıralarımızı ayrıca yazmıştım.

Nuri Hoca çok genç yaşta merkezi camide görev alınca cami cemaatiyle ilgilendiği kadar çevredeki gençlerle de ilgilenmiş, gençlerin bir kısmının da cami cemaatine katılmasını sağlamıştı.

Bu arada şunu da itiraf edeyim. Bizim o bölgede dini görev icra etmek de zordu. Küçük bir çevre olduğundan herkes İmamla uğraştırdı desem yeridir.

Nuri Hoca, bir kaç yıl camide görev yaptıktan sonra gôrevinden istifa ederek Rusya'ya gider. 13 yıl Rusya'da bir inşaat şirketinde, işçilikten başkayarak, kalfalık, şeflik, yöneticilik, şirketin genel koordinatörlüğü gibi aktif işlerde çalışmış, özel ticaret yapmıştı. Orada bir işçinin asla kazanamayacağı paralar kazanmış, memleketteki ailesine ve kardeşlerine büyük çapta maddi destek sağlamıştı. Tüm kardeşlerinin okumalarına öncülük etmiş, maddi destek sağlamıştı. O yıllarda köyünüzde sayılı sayıda araba varken Nuri Hoca bir kaç kardeşinin altına arabalar çektiğini hatırlıyorum.

Yılda bir Nuri Hoca izne gelirdi. Bir defasında İskenderli'de bir çay ocağında Ahmet Öztürk isimli öğretmenimizle oturuyorduk. Her ikimize hitaben: " Ben Moskova'dayım. Biletinizi alın gelin Moskova'ya. Oradaki tüm masraflar benden.Moskova' yı ve çevresini baştan sona sizi gezdireyim. Bu bir fırsattır" demişti. Gerçekten de bir fırsattı. Fırsatları değerlendirmezsen elden gider. Biz de değerlendiremedik.

Biz devlet memurları o zamanlar bir ay boyunca bütün tasarrufi tetbirlerimize rağmen ayda elli dolar kenara koyamazken Nuri Hoca Türkiye'ye izne geldiğinde on binlerce dolarla gelirdi. Elini hangi cebine atsa dolar çıkardı. Tâ o zamanlar araba kiralar, bizim o bölgede çevresindeki onlarca kişiyi gezdirir, yedirir, içirirdi. Yaptığım telefon görüşmesinde bir aylık izin bana 20-25 bin dolara maloluyordu demişti.

Rusya'da 13 yıl kalmak direk olay. Orada Nuri Hoca Rusçayı güzel öğrenir, ayrıca Moskova Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne girer ve fakülteyi de bitirir.

Bu arada Rusya'da çok badireler de atlatır Nuri Hoca. Hukuksal sürecler yaşamış, hapishanelere kadar uzanan bir süreç. Çok hukuksal mücadeleler vermiş anlaşılan. O boyutları çok bilmiyorum tabi ki!

Rusya'daki 13 yıllık yoğun süreçten sonra Türkiye'ye dönmeye karar vermiş. Kadar verme sürecinde hafızlık hocası yanısıra, benim de hocam olan emekli müftümüz sayın Ahmet TOKDEMİR Hocamızın "katkıları çok olmuştu" dedi.

Rusya sayfası kapanmış, Nuri Hoca için yepyeni bir süreç başlamıştı. İlk olarak Ankara'nın Çubuk İlçesi'nin bir köyüne İmam-Hatip olarak atanmış, orada iki yıl görev yaptıktan sonra Çubuk Merkez Cami'sine nakli yapılmış, yaklaşık 6 yıl Çubuk'ta kalmış. O süre içerisinde camide vaazlar, Kur'an sohbetleri, talebe okutma ve yetiştirme çalışmaları, İmamlara ve Kur'an Kursu Hocalarına talim ve aşere-i takrip dersleri Nuri Hoca tarafından verilmişti. Nuri Hoca, ayrıca iki ramazanda da Çubuk Merkez Camii'nde hatimle teravih namazı kıldırmış. Hatimle teravih namazı kıldırabilmek hafızlıkta zirve yapabilmek demektir. Kur'an'nın 114 Suresi'ni Fatiha Suresi gibi okuyabilmek demektir.

Ayrıca Çubuk Merkez Camii'nde görev yaparken Ankara Kocatepe Camii'nde haftada bir ezan okuma görevi kendisine verilmişti. Yıllarca bu görev devam etmiş.Nuri Hoca, Çubuk ilçesi görevinden sonra Ankara Ulus'taki Zincili Camii' ne tayin olur. Bu bilgileri o zamanlar benle paylaşır. Daha önce Ulus ve çevresini gezmiştim. Camisini anımsar gibiydim. 7-8 yıl önce yolum Ankara'ya düşer. Nuri Hoca'ya haber vermeden bir ikindi namazında camisine gittim. Namazı kıldıktan sonra caminin avlusunda sürpriz yapmak için bakliyordum hocayı. Dışarı çıkmayınca merak ettim, sordum soruşturdum, caminin yan tarafında mutfakları varmış, oraya beni yönlendirdiler. Kapıyı çalarak içeri girdiğimde Nuri Hoca sofraya arkadaşları ile oturmuş vaziyette iken ayağa fırlayarak kalkar. " Sen miydin gelen! Hoşgeldin!Sefalar getirdin! Şeref verdin! diyerek bana sarılır, seni burada mı, dışarda mı ağırlayayım" der. Oradaki sofranın bereketinden nasiplendim. Özel odasına geçtik. O arada Hacı Bayram Camii emekli imamlarından Fikret Latifoğlu gelir, Hacı Bayram Camii müezzini gelir, güzel bir sohbet ortamı oluşur. Ben de Isparta'da dönmüştüm. Her birine "gül suyu" hediye etmiştim.

Oradaki sohbet esnasında Nuri Hoca'ya; "bunca yıl Kur'an'dan uzak kaldın, Kur'an'ı tekrar etmedin, hafızlığına halel gelmedi mi?" diye sordum.Hoca'nın verdiği cevap kayda değerdir: " Elbette hafızlığımı unutma aşamasına geldim. Lâkin küçüklüğümde aldığım sıkı eğitim sayesinde Kur'an hafızama iyice yer etmişti. Böyle durumlarda ezber kolay kolay insanın hafızasından gitmez. İkinci husus ise, bir insan küçüklüğünde iyice bisiklet sürmeyi öğrenir, sonra yıllarca bisiklete binmez, sonra da bisikleti eline aldığında bir iki antremandan sonra bisikleti sürebildiği gibi bizim durum da ona benzer" demişti. " Çok şükür yoğun bir çalışmanın ardından kaybolma aşama noktasına gelen hafızlığımı geri kazandım, Rabbimi ne kadar şükretsem azdır" demişti.

Nuri Hocamız Ankara'nın ikinci protokol camii olan Melike Hatun Camii'nde Ramazan ayında hatimle namaz kıldırmada görev almakta, hem de Hacı Bayram Camii bünyesinde, başta tecvit-talim dersleri hafız yetiştirme, aşere-i takrip derslerinde Nuru Hocamızın koordinesinde hizmet verilmektedir. Kendisi de bu hayırlı hizmetlerde üst seviyede dersler vermektedir. Bunun yanısıra ülkemizi yönetme aşamasında bulunan üst bürokratların çoğunu tanır, bir vesile ile dostluklar kurar, dostluğunu devam ettirir. Kısa zamanda Ankara ve çevresinde iş adamından, doktorundan, emniyet teşkilatından, bürokratından, siyasetçisine kadar dostlar edinmiş çevresini genişletmiştir. Kendi ifadesiyle " en az diyanet mensuplarını tanırım" diyor. Ankara'ya işi düşen hemşerilerine elinden gelen yardımı yapmaktadır.

Nuri Hoca eskiden beri memleketini seven, her fırsatta memleketin yolunu tutan birisidir. Köyümüzün en gözde yerinde rahmetli babasından kalan bahçe içinde iki katlı muhteşem bir villa yapar. Yaz tatillerini bu villasında geçirir. Bugün bu villanın (evin) maliyeti 20 milyon liradan aşağı değildir. Yılda en fazla 40 gün bu evi kullanabilmektedir.

Köyümüzün genel durumunu esas alarak " bu villaya" bu derece yatırım yapmanızı nasıl buluyorsunuz? diye sormuştum.

Vaktiyle Hoca'sını kendisine söylediği bir sözle bana cevap verdi

Hocası diyormuş ki!

Nuri Hoca!

- Sen Tonya'ya sığmazsun. Yani Tonya sana dar gelir. "Hocama hak veriyorum. O kadar yatırım yapmamalıydım. Bunu sonradan fark ettim" dedi.

Nuri Hocamız insanlık duyguları her daim üst plândadır. Sevdiğini Allah için sever ve sevgisini belirtir, sevmediği insanlardan da uzak durur, onlara hiç yaklaşmaz. Dobradır, gizli saklı yanı yoktur, sevinç ve üzüntülerini dostlarıyla paylaşır. Darda, zorda, yolda olanların yardımına koşar. Bu arada Tonyalılık damarı da bazen belirtilerini verir. Ne de olsa oranın ekmeğini yiyerek ve suyunu içerek büyüdük.

Yöremizin kültürünü yansıtan onlarca hatıraları yeni yaşanmış gibi anlatır ve dinleyenlerin dikkatini çeker. Bazen çalıştığı kurumdan latife olsun diye anlatımlar da yapar.

Bana son zamanlarda telefonda konuştuğumuzda bir anekdot anlatmıştı. Sırası gelince notlarının arasına onu yazacağım dedim.

Ne idi o anekdot:

Nuri Hocamı Ankara'da görev yaptığı camide emekli bir müftü ziyaret eder. Konu dônüp dolaşıp kıskançlığa gelir.

Müftü der ki;

Haset yüz ise 99' u din görevlilerindedir. Din görevlileri bu rakamı az bularak itiraz etmişler ve;

" O geri kalan yüzde birlik (1/100) kısmında da bizim payımız var" demişler.

Nuri Hoca sahasında uzman ve aynı zamanda cemaati olan tıp doktoru (Prof, Dr ) ile tanışır. Hoca, bazı rahatsızlıklarını dile getirir. Doktor hocaya doğal bir tedavi yöntemi önerir.

Nasıl mı?

Nuri Hocam şöyle tarif eder:

"Her gün bir kaç kilo elma sıkılmalı elma suyu yarım saat bir kapta bekletilmeli, ardından aç veya tok içilmelidir. Doktorun bu önerisini uyguluyorum günlerden beri. Vücudumda ağrı kalmadı" dedi. İlgili kişilere tavsiyemizdir.

Nuri Hoca'yı ne kadar anlatsam azdır. Gerçek dost din kardeşlerinin de hep iyi olmasını ister. Bu bağlamda hayır yolunda bende gördüğü gayreti hep takip etmiş, teşvik etmiş, yol yordam göstermiştir. Yazılarımı takip etmiş yararlandığını ifade etmiş, dualarını benden esirgememiştir.

Ayrıca kızımın 4-6 yaş grubu Kur'an öğreticiliği mülakat sınavında başarılı olması için uzaktan whatsap aracılığı ile bir aya yakın ders vererek başarılı olmasına katkı sağlamıştır.

Nuri Hocama bu katkılarından dolayı tekrar tekrar teşekkür ederim.

Nuri Hocam ile ilgili anlatacak çok şey vardır. Ben özetinin özetini sunmaya çalıştım. Bu satırlar kitap sayfaları arasına geçecek, gelecek nesillere bu vesile ile ulaştırılmış olacaktır inşallah. Bütün dostlara ve din kardeşlerimize selâm olsun.

05.11.2024

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.