Kaderle ilgili gelen soruları bira araya istifade etmeniz için topladık.-
Herkes kendi kaderini kendisi oluşturur.
Allah ise bizim ne yapacağımızı ilim sıfatıyla bilir.
Sorumluluk bize aittir.
SORU: herkesin kendi kaderini oluşturması, yani yaratması.. mutezilenin görüşü değil mi?
CEVAP. Mutezile yaratma fiilini insana bağlar. Biz burada yaratma fiilinden bahsetmiyoruz. Tercihlerden bahsediyoruz. Tercihlerimiz bizim yolumuzu, kaderimizi oluşturur. YANİ Mutezile, insanın kendi fiillerini yarattığını söyler. Ehli sünnet ise insanların tercih yaptığını ve bu tercih doğrultusundaki fiileri Allah'ın yarattığını söyler. İnce çizgi tercih-yartma-bilme ve irade kavramlarında gizlidir.
SORU: seydam tam olarak anlyamadım kader konusunu da ; şöyle diyebilirmiyiz kader:mesela şöyle yaparsan şöyle olucak şunu yaparsan şu olur yani çeşitli kanunlar la sabitlenmiş sebeb ve sonuçlar.kaza da bunlardan hangisini seçtiğimiz ve dolayısıyla sonucunun başımıza gelmesi.e tabi elbette Allah istediği zaman müdahale edebilir.???
CEVAP: Allah bu dünyada herşeyi sebep ve sonuç ilişkisine göre yaratmıştır. Eşyaya da belli özellikler vermiştir. Biz buna sünnetullah veya fizik yasaları diyoruz. Biz bir şeyi istediğimizde o sebep sonuç ilişkisine göre konulmuş olan kanunlar işler ve o fiil gerçkleşir. Allah'ın müdahalesi olur belli zamanlarda. Ayrıca, kişinin dua etmesiyle de bela ve musibetler def edilebilir. Ama Allah kendi koyduğu kanunların aksine bir durumu ancak mucize, keramet veya istidraç unsurlarında muhalefet eder.
Adem Simith Milletlerin zenginliği kitabında serbest piyasa yasalarını anlatırken anlama veremediği ve piyasadaki ani değişimler için görünmeyen el kavramını kullanmıştır. İşte aslında o görünmeye en el Allah'ın mudahalesidir. Allah, Peygamberlerle, felaketlerle ve bazen de sosyal olaylarla mudahele eder. Tarih çok dikkatle okuduğunuzda toplumların ani olarak farklı bir yöne aktığını görürsünüz. İşte burada bir kırılma söz konusudur. Bu bir anlamda ilahi müdaheledir. Sümer uygarlığın ani olarak ortaya çıkması, Yunanistan'da Felsefe ve bilimsel hareketlerin ortaya çıkışı bunlar bir anlamda müdahelerdir. (Peygamerler olarbilir, savaşlar, felaketler ve vb...)
SORU: Kader konusunda Müslümanların ayrıldıkları fırkalar ve görüşler nelerdir.
CEVAP:
1. Cebriye Mezhebinin Kader Görüşü: İnsanın hiç bir seçme ve özgür iradesi yoktur. İnsan rüzgarın önündeki bir yaprak misalidir. Günah ve İyi işlerde bile onun müdahalesi ve karar vermesi yoktur.
2. Kaderiye Mezhebinin Kader Görüşü: Kaderiye ise kaderi inkar etmiş, bütün iş ve düşünce bizim elimizdedir demişlerdir. İnsanların kaderiye ile cebriyeyi karıştırmasının nedeni isimlerinden kaynaklanmaktadır. Kaderciliği kaderiye sanırlar. Halbuki kadireye kaderi inkar eder. Kadercilik cebriyenin savunduğu görüştür....
3. Mutezile’nin Kader Görüşü: Mutezile ise: kaderi inkar etmemiş fakat her şeyi insanın eline vermiş yaratmayı da insana vermişlerdir. Mutezileye göre insan irade ve güç sahibidir ,kendi fiillerinin yaraticisidir. Onlara göre insan, kendi fiillerini yaratirsa ancak hür ve sorumlu olur, ceza ve mükâfat ancak böyle tahakkuk eder.
4. Ehli Sünnetin Kader Görüş: Ehl-i Sünnete göre insan, belli ölçülere göre hareket eden hür bir varlıktır. O, işlerini kendi irade ve ihtiyariyle yapar. Zorunlu fiiller dışında kendi isteğine bağlı olarak yaptığı işlerin emir olanlarından mükâfat, yasak olanlarından ceza görecektir. Allah'ın teklifleri, sevap ve ikabını gerektirecek işler bellidir. İnsan bunları seçme ve yapmada serbesttir.
5. Şianın Görüşü: Birisi şiayı soruyor. Şia, akaid konularında genelde mutezilidir.
Kader konusunda tartıştığımız konuların islam mezheplerinde ayrıldıkları dört mezhep ve unsurları bunlardır. Bugünkü konuşanların hepsi bu görüşlerden birisini savunur.
SORU: peki kaderimiz önceden yazılmadı mı?
CEVAP: Önceden yazılan kaderimiz değildir. Bizim dünyada yapıp edeceklerimizdir. Yani Allah ezeli bilgisiyle olaylar olmadan önce bizim hangi kararı vereceğimizi bilmesidir. Yoksa yazılmış olan bir plana veya senaryoya göre biz davranmıyoruz. Allah ilim sıfatıyla benim ne yapacağımı bilmiş ve yazmıştır.
SORU: Külli İrade nedir?
CEVAP: Allah’ın dilemesi ve istemesidir. Biz külli iradeye tabiyiz. Ama kulli iradeye yönelik unsur olan nerede ve nasıl doğacağım, nerede ve nasıl öleceğim. ömrüm, rızkım, ecelim, nesebim, neslim, eşim ve hangi zaman dilimde yaşacağım gibi konular ezeli bir takdirdir.
SORU: Cuzi irade nedir?
CEVAP: Kulun dilemesi ve istemesidir. Yani tercihlerimizdir. Bizim özgür irademizdir. Allah bizlere özgür irade vermiştir. Biz özgür irade sayesinde kararlar alır ve bu kararlardan sorumlu oluruz.
SORU: Kader nedir?
CEVAP: Kaderin tanımı: Rabbımızın, olacakların hepsini, önceden bilip takdir etmesine (ölçüp, biçip belirli kılmasına) KADER denir. Bu, Allah’ın ilim sıfatının sonucudur.
SORU: Kaza nedir?
CEVAP: Kazanın Tanımı: Yüce Allah’ın takdir ettiği şeylerin zamanı gelince, Onun tarafından yaratılıp ortaya çıkmasına ise, KAZA denir.
SORU: Hesap, ceza, asi olup olmayacağımız konusunda ne dersiniz?
CEVAP: Allah bizim asi mi yoksa mü'min mi olacağımızı ezeli bilgisiyle bilmektedir.
Hesap ise; Allah'ın bize vereceği ödül ve ceza konusunu görmesidir. Her varlıkla tek tek ilgilenilecektir. Cehenneme girecek olan kişiler bile verilen cezaya itiraz edemeyeceklirdir. Çünkü o gün bütün uzuvlarımız onlarla ne yapmışsak kendileri söyleyeceklerdir. Dil yalan konuştuğunu, cinsel organlar harama yöneldiğini vb.. söyleyeceklerdir. İnsan verilen cezaya müstehak olduğu konusunda ikna olacak, fakat Allah'tan rahmet ve merhamet dileyeceklerdir. Rahmete ve merhamete ise sadece Allah'a inananlar yani iman sahipleri kavuşacaktır.
SORU: Selef alimleri kader konusunda ne demişlerdir?
CEVAP: Onların görüşlerini şöyle özetleyebiliriz.
Tahavi'den (İbni Ebil İz'in yorumuyla): İnsanların kader meselesiyle ilgili görüş ayrılıkları meşhurdur. Ehl-i sünnet ve’l-cemaat’in kabul ettiği görüş de şudur: Herşey Allah’ın kaza ve kaderi iledir. Kulların fiillerini de yaratan Yüce Allah’tır. Nitekim O şöyle buyurmaktadır: "Muhakkak Biz herbir şeyi bir kader ile yarattık." (el-Kamer, 54/49); "Herşeyi yaratıp, onu inceden inceye takdir ve tayin etmiştir." (el-Furkan, 25/2)
Fıkhı Ekber (Aliyul Kari Yorumuyla): Kadere inanmak iman esaslarındandır. Hayrın faydasının, şer¬rin zararının Allah’tan olduğuna inanmak da kadere imana dahil¬dir. Acının acılığı, tatlının tatlılığı, hayrın faydası, şerrin zararı hep Allah'tandır. Kader değişmez. Allah'ın kaza ve kaderine rıza gös¬termek gerekir. Kader, fayda, zarar, güzellik, çirkinlik ve bunları kaplayan zaman ve mekânla bunlar üzerine terettüp eden sevap ve azab cinsinden yaratıkların hepsini bulunduğu durumda tayin etmektir,
SORU: Fatalizm ile kaderiye aynı değil mi?
CEVAP: Wikipedia'da FATALİZİM ŞÖYLE ANLATILMAKTADIR: Fatalizm, yazgıcılık, kadercilik, tüm eylemlerin ya da olayların evrendeki yasaların boyunduruğunda olduğunu vurgulayan bir felsefi öğretidir. Fatalizm genel olarak şu anlamlardan herhangi birine gelebilir:
Yapmakta olduğumuz şeyden başka bir şeyi yapmaya gücümüzün olmadığı görüşü. Buna göre, insanın ne geleceği ne de kendi eylemlerini belirlemeye gücü yetmez.
Gelecekteki ya da kaçınılmaz olduğu düşünülen olaylar karşısında boşvermişlik benzeri bir tutum. Friedrich Nietzsche yazgıcılığın bu biçimini Türk yazgıcılığı olarak adlandırır.
Eylemler özgürdür, ancak kaçınılmaz bir sona doğru işler. Bu inanç uzlaşmacı yazgıcılığa çok benzer.
Yazgıcılığı kabullenmek, kaçınılmazlığa direniş göstermekten daha uygundur. Bu inanç bozgunculuğa çok benzer.
SORU: Kaderle ilgili belli başlı ayet veya hadisleri söyler misiniz?
CEVAP: "şüphesiz ki biz, her şeyi bir kader (ölçü) ile yarattık." (Kamer/49),
"Allah her şeyi yaratmış ve her birine belirli bir nizam vererek, onun kaderini tayin ve takdir etmiştir." (Furkan/2),
"Yeryüzünde ve sizin başınıza gelen her hangi bir olay yoktur ki, biz onu yaratmadan önce o, kitapta bulunmasın. Doğrusu bunu bilmek Allah'a kolaydır." (Hadid/22),
"Ölümü aranızda biz tayin ettik..." (Vakıa/60),
"Bu sebeple yıllarca Medyen halkı içinde kaldın. Sonra da bir takdire göre buraya geldin ey Musa!..." (Taha/40),
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)den Hz.Ömer (r.a.)ın rivayet ettiği, Cibril hadisi diye bilinen hadis-i şerifte, iman, İslâm ve ihsanın ne olduğunu Cebrail’e anlatırken iman konusunda şu ifadeyi kullanmıştır: "İman, Allah'a, meleklerine, kitaplarına, Peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, hayrın ve şerrin Allah'tan olduğuna inanmaktır." (Müslim/İman),
SORU: Bazı insanlar bana şöyle demeye çalıştılar. "bu ihmaller olmasaydı, korunma odaları olsaydı, o işçiler kurtulacaklardı" ben de dedim ki, ecelleri geldiği için, ölümleri önlenemezdi bir şekilde yine ölürlerdi. ama beni anlayamadılar sanırım nasıl anlatmak gerekir?
Cevap: Şimdi bize düşen sebeplere sarılmaktır. Yani devsini bağlamayıp tevekkül yaptığını söyleyen bedeviye hz. ömer deveni bağla ondan sonra tevekkül et demiştir. Biz de burada sebepleri yerine getireceğiz. Elimizden geleni yapacağız. ondan sonrası takdiri ilahi. Sebepleri yerine getirmeyip kendi hatalarımızdan kaynaklanan sonuçlar ortaya çıktığında bunu kadere yükleyerek açıklamaya kalkışırsak cüzi iradeyi yok saymış oluruz. imtihan olmaz.
SORU: benim dediğim, ben bu insanlar ecelleri geldikleri için öldüler dedim. ama karşımdakiler bana işte ihmal olmasaydı yaşarlardı diye savunma yapmaya çalıştılar
CEVAP: nasıl ki öldürülen bir insanın zaten eceli gelmişti. ben bir şey yapmadım diyeren katil kendini kurtaramazsa ihmali olanlar da ecel ve kadere sığınarak kendilerini kurtaramazlar. Hırsızın biri hz. Ömer’in karşısına çıkartılır. Hz. Ömer’e kaderim böyle olduğu için çaldım der. Hz. Ömer hırsıza had cezası ve 30 kırbaç vurulmasını emreder. Sebebini sorduklarında, had cezası hırsızlık için, kırbaç cezası da Allah’a iftira ettiği için der. Yani herkes kendi yaptıklarından sorumlu. Çünkü bunun kararını biz vermişisizdir.
sonuçta eceli gelen kişi vefat eder, bu kaza da olur ihmal de olur. ama biz bunu bilmediğimiz için elimizden geleni yapacağız.
Allah bizim ihmalimiz veya kastımıza göre bizi hesaba çeker. Allah kulları bazen niyetine göre hesaba çeker
Bazen bazı şeyler muallaktar. bazı sebeplere bağlıdır. bu gerçekleşirse olur. Allah'ın ezeli bilgisinde bizim ne yapacağımız bilinsede levhi mahfuzda bu böyle yazılmayabilir.
SORU: karşımdaki insanlara, onların eceli geldiği için öldüklerini söyledim. başka yerde olsalardı yine öleceklerdi dedim.
CEVAP: bunu söyleme
bu sözle insanların sebeplere yapışmasını engellemiş olursun
bu tıpkı ecelim gelmemise ben buradan atlasam bir şey olmaz sözü gibi olur
insanlar iyi şeyler yapmak için gayret etsinler
sonra tevekkül etsinler
sonra Allah'ın takdirini beklesinler
ama yine de sebeplere sarılmayı tavsiye etmek gerekir
siz elinizden geleni yapın sonunda kader sizi bulur. Yani bizim yaptıklarımız sonucu belirler. Ama ölüm ve dirimler külli irade ile belirlenmiştir.
biz ne yaparsak yapalım sonunda hz. ömerin dediği gibi Allah'ın kaderinden yine Allah'ın kaderine kaçıyoruz. fakat bu bizim kaçmamızı engellememeli... tedbir bizden takdir Allah'tan
SORU: böyle bir tartışmanın içinde olduğumuzda şu şekilde söyleyebilir miyiz? ihmal edenler suçlu, eğer ihmal olmasaydı, o insanlar kurtulabilirdi. yani ALLAH, ezeli ilminde o insanların yapılacak bir koruma odasına gireceğini bilerek, onların ecellerini farklı bir zaman ve mekan için takdir etmiş olabilirdi. ne zaman olurdu bilemeyiz ama belki bugünden daha ileriki bir zamanda. böyle demek doğru olur mu?
CEVAP: Biz sadece üzerimize düşeni yapmakla mükellefiz. Kitap ve sünnete göre yaşamakla mükellefiz. Takdir Allah'ın. Ama biz tercihimizi Allah'ın koyduğu kural ve prensiplere göre yaptığımızdan imtihanı başarıyla vermiş oluruz.
SORU: adam bana diyor ki, eğer tedbir alınsaydı o insanlar ölmezdi
CEVAP: tedbir alınsaydı alınmasaydı olmuş olan olaylar için söylemek boş
ama zahire bakarız. Sebeplere göre o orda olmasaydı ölmeyecekti diyebiliriz.
ama eğer ölecekse bir şekilde orda olur
adam peygambere geliyor ve cinsel ilişki sırasında koruma yapabilir miyim diye soruyor
peygamber evet diyor fakat kıyamete kadar gelmesi mukadder olan kim varsa ne yaparsanazı yapın gelecektir diyor
bir kaç ay sonra adam geliyor karım hamile diyor. tedbir alacağız ama Alah'a tevekkül edeceğiz
SORU: şöyle demek doğru olur mu bu durumda; eğer tedbir alınsaydı, bunu ezeli ilminde bilen ALLAH, o işçiler için farklı bir zamanda ecel takdir etmeyi murad edebilirdi. yani o zaman dediğin kesin olmamakla birlikte doğru olabilir, diyebilir miyiz
CEVAP: bunları bilemeyiz. fakat peygamber sılahi rahim yapın ömrünüz uzasın diyor., aynı şekilde dua edin bela ve musibetler ortadan kalksın diyor...
demek ki bazı şeyler bazı şeyleri etkilioyr
ama fazla dalmamak gerekir
SORU: Tedbir alınsaydı o insanlar kurtulabilirdi diyen kişilere nasıl cevap vereceğiz o zamna
CEVAP: Bakın ben cevap vermeye çalışıyorum. siz dönüp sürekli tedbir alınsaydı kurtulurmuydu kurdulmaz mıydı sorusunu soruyorsunuz. bunu bilemeyiz. Bize düşen tedbir almak. tedbirsizliğimizi Allah'a ve kadere yüklememek... kurtulurmuydu kurtulmazmıydı bilmeyiz. ama eceli gelmişse bir şekilde ölürler... fakat olay gerçekleşmeden önce biz bunu bilemeyiz. bu nedenle olmuş olan olaylar için bunu sormak yanlış... tedbir almayanlar ihmal edenler cezalandırılır. ölenlere rahmet dilenir.
SORU: Ecel nedir?
CEVAP: ECEL
Ecel; Belli bir zaman parçası ve bu parçanın sonu; vakit ve son demektir. Bir şey için belirlenmiş zaman dilimine ecel denir. İnsanın veya herhangi bir canlının eceli, kendisine tâyin edilen ömürdür. "Ecelin gelmesi" ise, tâyin edilmiş bulunan ömrün son bulması, yani ölümdür.
Allah indinde her canlı için tâyin edilmiş bir ecel vardır. Eceli geldiğinde dünya hayatı son bulur. "Eğer Allah, insanları, yaptıkları her haksızlıkta cezalandırsaydı, yeryüzünde tek canlı bırakmazdı. Fakat onları takdir edilen bir süreye kadar erteler. Ecelleri (süreleri) geldiği zaman da bir an dahi ne geri kalırlar, ne de ileri geçerler."
"Eceli geldiği zaman bir kimsenin ölümünü Allah geciktirmez" Ecel, kazâ ve kaderle ilgili bir meseledir. Nasıl diğer olayları Allah, geçmiş ve geleceği kuşatan ilmiyle belirlemişse, eceli de ilmiyle takdir etmiştir. "Öldürülen kişi de eceliyle mi ölmüştür? Öldürülmüş olmasaydı daha bir müddet yaşayacak mıydı, yaşamayacak mıydı?" gibi sorular ister istemez akla gelmektedir
"Bir canlıya ömür verilmesi de, ömründen kısaltılması da mutlaka bir kitapta (yazılı)dır"
Selefiyye, Mâturidiyye ve Eş'ariyye'den oluşan Ehl-i Sünnet âlimlerine göre ecel daha çok, "Allah'ın canlıların öleceğini bildiği zaman" diye tarif edilir. Buna göre ecel, hayat süresi ve ölüm için takdir edilen zamanı ifade ettiğinden kaderle ilgili bir konudur. Bu sebeple canlıların her birinin yaşayacağı ecel, tek olup kesinlikle değişmez. Hiçbir canlı kendisi için takdir edilen zamandan önce hayat bulamayacağı gibi, hakkında takdir edilen ölüm vakti gelmeden de ölmez
Ecelin ileri alınması ya da geriye bırakılması mümkün değildir. “Bir canlının eceli gelip çatınca, Allah onu asla geri bırakmaz; Allah işlediklerinizden haberdardır.” Her insanın bir eceli olduğu gibi her ümmetin (topluluğun) de bir eceli vardır. “... Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri geldimi, bir an ne geri kalırlar, ne de ileri giderler.”
"Her ümmetin (takdir edilmiş) bir eceli vardır. Ecelleri gelince ne bir an geriye atabilirler, ne de bir an ileriye alabilirler (Allah'ın takdir ettiği vakitte yok olup giderler)."
EVLİLİK
SORU: hocam bu evlilk işi bizim neye giriyor.yav basmıyor.bizim kafa.
CEVAP: bazı şeyler takdiri ilahidir. yani ezelde takdir edilmiştir.
bazı şeyler ise imtihandır
her şeyin adalet üzerine olması gerekmiyor, çünkü burada imtihan var.
ayrıca onun adalet anlayışıyla bizimkisi çok farklı
sabır, şükür ve dua ile hem imtihan başarılı sonuçlanır ve hem de gelebilecek daha zorlu sorulara karşı önlem alınır, ya da o imtihanlar gelmeden dua kalkanıyla yok edilir
şükür var iken değil
aslında sufiler yok iken şükür yapar
çünkü köpekler de bulduğunda yer, bulamadığında sabr eder
sofiler ise bulamadığında şükreder
bulduğunda dağıdır
şunu unutuyoruz
biz buraya imtihana geldik
zevk ve eğlenceye gelmedik
dolayısıyla tüm saldırılar bir imtihan
buna da sabır, şükür, tevekkül dua gibi kalkanlarla ve zırhlarla baş ederiz.
istersen bunu yayınlayabilirsin
adalet anlayışı bizimkinden farklı derken yanlış anlama
yani biz eşitliği adalet olarak görürüz
ama onun indinde eşitlik adalet değildir
biz dünyadaki ödül ve cezaları görürürüz
ama onun indinde hayatımız bu dünyayla sınırlı olmadığından öbür dünyada ödül veya ceza vererek olayı sonuçlandırır.
çünkü hesap gününe kadar defterimiz kapanmaz.
hepimiz imtihandayız
kimimiz varlıkla
kimimiz yoklukla
SORU: Tevekkül Nedir?
CEVAP: Tevekkül, müslümanların kadere olan inançlarının bir sonucudur. Tevekkül eden kimse, Allah'a kayıtsız şartsız teslim olmuş, kaderine râzı kimsedir. Fakat, nasıl kadere inanmak tembel tembel oturmayı, herşeyden el etek çekmeyi gerektirmiyorsa, tevekkül de tembellik ve miskinliği gerektirmez. Gerçek mütevekkil, çalışmadan kazanılamayacağını, ekmeden biçilemeyeceğini, amelsiz Cennet'e girilemeyeceğini, ihlâsla ibâdet ve tâatte bulunmadan Allah'ın rızâsına kavuşulamayacağını bilir.[2179]
Tevekkül bu anlamda, bütün çalışmaları yaptıktan, bütün görevleri yerine getirdikten sonra duyulan bir iç huzur ve doyumluluk, bir yönden de Allah’ın vereceğine râzı olma ahlâkıdır. ‘Tevekkül’, güçlü bir iman ve Allah’ın emrine uymada sürekli bir kararlılıktır. Tevekkül eden (mütevekkil), yaptığı tevekkülle bir faydayı elde eder, bir zarardan kurtulur. Onun hakkıyla yapacağı tevekkül ona böyle bir sonuç kazandırır ki, böyle bir sonucu başka bir şeyle elde etmek mümkün değildir. Allah’a tevekkül, O’nun yardım ve desteğine güvenmedir, en uygun çalışmayı yapan, kulluk görevlerini yerine getirenlere iyi sonuç vereceğinden emin olmaktır. Kulun tevekkülü, Allah’ın o kuluna yeterli oluşunun bir sebebidir. Kur’an, mü’minleri tıpkı takvâda olduğu gibi, böyle bir tevekküle teşvik ediyor.[2181] Tevekkül, hakka tam bağlılık, azimli ve kararlılık sahibi olma unsurları ile güçlenir, yerine getirilir. Mü’minler yalnızca Allah’a tevekkül ederler.[2182] Onlar sürekli olarak ‘Hasbuna’llahu ve ni’me’l-vekîl; Allah bize yeter, O ne güzel vekildir’ derler.[2183] Kur’ân-ı Kerim’de “azm” kelimesi ve türevleri toplam 9 yerde geçer. Tevekkül kelimesinin türediği “v-k-l” ve türevleri ise toplam 70 yerde kullanılır.
SORU: Çocuğun cinsiyetin önceden belirlenmesi işi kadere müdahale midir?
CEVAP: Ben hz. Ömer'in cevabıyla cevaplayayım. "Allah'ın kaderinden yine Allah'ın kaderine kaçıyoruz." Yanı yaptığımız her şey bizim kaderimiz olur. Hastalıktan kaçarsak başka bir kaderden başka bir kadere kaçmış oluruz. Çünkü kader bizim kararlarımızdır.
Hocam, yaptığınız her şey kaderdir. Cinsiyeti ister siz belirleyin ister belirlemeyin. İster çocuk doğmasın diye önlem alın ister almayın hepsi kaderdir. Kaderden bu anlamda kaçış yok. sadece bir halde diğer bir hale kaçmış oluyoruz. Çünkü kader bizim seçimlerimizle oluşur.