Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Cizre ilçe başkanlığı tarafından, Şırnak'ın Cizre ilçesinde 04.09.2015-12.09.2015 tarihleri arasında uygulanan sokağa çıkma yasağı süresince PKK üyeleri ile kolluk kuvvetleri arasında yaşanan çatışmalar ön rapor haline getirilerek kamuoyuna sunulmak üzere yayınlandı.
Hür Dava Partisi'nin resmi internet sayfasında yayınlanan Cizre olayları ön raporunu olduğu gibi aktarıyoruz.
KONU: ŞIRNAK İLİ CİZRE İLÇESİNDE 04.09.2015-12.09.2015 TARİHLERİ ARASINDA YAŞANAN OLAYLAR VE BUNA BAĞLI GELİŞMELER HAKKINDA ÖN RAPOR - 14.09.2015
GİRİŞ
PKK örgütünün geçen yıl Cizre ilçesinde dindar insanların yaşadığı mahalleler başta olmak üzere sokaklarda abluka, hendek kazma, kimlik kontrolüyle başlayan ve çatışmasızlık döneminin bitirilmesinin ardından kolluk kuvvetlerine yoğun saldırılar şeklinde devam eden sürecin sonrasında 04.09.2015 tarihinde sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir. Şırnak ili Cizre ilçesinde 04.09.2015-12.09.2015 tarihleri arasında uygulanan sokağa çıkma yasağı süresince PKK/YDG-H üyeleri ile kolluk kuvvetleri arasında yaşanan çatışmalar Cizre halkına bir bütün olarak yoğun mağduriyetler yaşatmıştır.
Sokak başlarına kazılan ve bazısı bombalarla tuzaklanan hendeklerin kapatılması ile örgütün alan hâkimiyetinin sona erdirilmesi gerekçesiyle ilan edildiği belirtilen sokağa çıkma yasağı sekiz gün sürmüştür. Bu süre içerisinde öldürülenlerin bir kısmı çatışmalara giren örgüt mensupları, önemli bir kısmının ise iki ateş arasında kalan sivil halktan olduğu anlaşılmıştır. Sekiz gün devam eden sokağa çıkma yasağı ve çatışmalar nedeniyle başta yaşam hakkı olmak üzere halkın sağlık, güvenlik, beslenme ve seyahat etme özgürlükleri ihlal edilmiş; sağlık hizmetlerine ulaşamama nedeniyle biri henüz 35 günlük bebek olmak üzere can ve uzuv kayıpları da yaşanmıştır.
PKK/YDG-H'nin, sivillerin yaşam ve güvenlik hakkını açıkça tehdit edecek, ölümleri kaçınılmaz hale getirecek şekilde hendekler kazıp patlayıcılar yerleştirmesi, çatışmaları sivil yaşam alanı olan ilçe merkezine taşıması, çatışmalarda tahrip gücü yüksek patlayıcılar, roketler ve benzeri silahlar kullanması sivil ölümlerine ve diğer hak ihlallerine davetiye çıkarmıştır. Kolluk güçlerinin de sivil halkın zarar görmemesi için yeterli ve etkin tedbirler almadan operasyonlara başlaması ve şehir merkezindeki bu operasyonlarda tank gibi savaş araçları kullanması sivil ölümlerini ve vahim nitelikte hak ihlallerini netice vermiştir.
Bizler Hür Dava Partisi ilçe teşkilatı olarak, olayların başladığı ilk andan itibaren halkımız ile birlikte bu mağduriyetleri hem yaşadık ve hem de tanıklık ettik. Ön raporumuzu bu aşamada sunmakla birlikte ayrıntılı tanıklık ve tespitlerimizi içeren asıl raporumuzu da halkımız ile paylaşacağız.
GELİŞMELER:
Örgütün özyönetim ilanı ve sonrasında konulan sokağa çıkma yasağı süresince, çatışanların ciddi manada zarar görmediği, en büyük mağduriyeti iki ateş arasında kalan halkın yaşadığı aşikârdır. Sokağa çıkma yasağının uygulandığı 8 gün boyunca devam eden çatışma ortamında sivil halkın can, mal emniyeti başta olmak üzere tüm hak ve özgürlükleri ortadan kaldırılmış, telafisi mümkün olmayacak şekilde mağdur edilmiştir.
Bu olaylarda örgütün, halkı canlı kalkan olarak kullanmak amacıyla kazılan hendeklerin ve kurulan barikatların başına toplaması, medyaya yansıtılan bazı görüntülerde de müşahede edilmiş, sivil halka silahlı nöbet tutturularak çatışmalara sokulması sivil ölümlerini ve halkın mağduriyetini artırmıştır.
Sivil halkın mağdur edilmemesi, canına, malına zarar gelmemesi için gerekli tedbirleri alınmamış, bu konuda bir hassasiyet gösterilmemiştir. Hatta sivil kayıplar ve oluşan mağduriyetler üzerinden siyasi kazanımlar elde etmenin hesabı içine girilmiştir. Sivil halkın maruz kalacağı mağduriyetten siyasi rakibini veya hasmını sorumlu gösterme ve propaganda malzemesi olarak kullanma gayreti içine girilmiştir. Bu nedenle de sivillerin zarar görmemesi için yeterli önlemlerin alınmadığı, gerekli özenin gösterilmediği, hatta kasıtlı olarak, bilerek ve hedef gözeterek halka ateş edildiği veya hedef haline getirildiği, algısı kamuoyunda oluşmuştur.
A- GEÇMİŞ ARKA PLAN BİLGİSİ:
Bu süre zarfında meydana gelen olayları hakkıyla anlayabilmek için sadece sokağa çıkma yasağının uygulandığı süre içindeki olaylara bakıp tahlil etmek ve değerlendirmede bulunmak eksik ve yanlış olacaktır. Durumu anlayabilmek ve sağlıklı bir sonuç çıkarabilmek için bu olayların öncesine gitmek; olayları bu noktaya taşıyan ve büyüten saiklere bakıp tümünü beraber incelemek gerekmektedir. Zira Cizre benzer olayları daha küçük çapta da olsa iki-üç yıldır yaşamaktadır. Durumu bu noktaya getiren nedenlerden bazıları aşağıda sayılmıştır.
1- Mevcut şekliyle sonuca varmayacağı malum olan ve taraflarınca suiistimal edilen Çözüm (Çatışmasızlık) Süreci: Örgüt, var olan çatışmasızlık sürecinden istifade ile yeni eleman temin etmiş, şehirlere kadar üyelerini hatta sempatizanlarını silahlandırmıştır. Çatışmasızlığın verdiği güvence ile kırsalda ve yerleşim yerlerinde silahlı propaganda faaliyetlerini artırarak halkı yanına almak için her türlü şiddet ve baskı yolunu fütursuzca kullanmıştır. Bunun sonucunda da savunmasız halk ve muhalif yapılar sindirilerek kırsalda ve şehirlerde alan hâkimiyeti sağlamıştır.
2- Örgütün bu süreçte çatışmaları şehir merkezlerine taşımak için hazırlık yapması: Örgüt Suriye Kürdistanı'nda şehir savaşı tecrübesi edinmesi sonucu strateji değiştirmiş ve kırsal alanın yanında yerleşim yerlerinde de silahlı örgütlenmeye ağırlık vermiştir.
3- Yine örgütün rutin zamanlardan farklı olarak çatışabilme gücünü artırma anlamında çok ağır tahribatlar yapan ağır silah ve mühimmatlar temin ederek şehir merkezlerinde cephanelikler oluşturmuştur.
4- Devlet ve bağlı kolluk güçleri, üç yıl boyunca tüm bunları gördüğü, takip ettiği, mazbut olarak kayda geçtiği halde müdahale etmemiş, görmezden gelmiş, çözüm süreci zarar görmesin düşüncesiyle sadece seyretmekle yetinmiştir.
5- Devletin bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın anlayışını strateji olarak kabullenmesi: Bu strateji gereği, örgütün halka yönelik her türlü baskısı ve saldırısı görmezden gelinmiştir. Örgütün, öldürme, kundaklama, tehdit, alternatif mahkemeler kurarak halkı sorgulaması, cezalandırması, hatta toplu katliam girişimleri gibi faaliyetlerinin tamamı görmezden gelinmiş; olayların failleri tanındığı ve bilindiği halde hiçbir şekilde müdahale edilmemiştir.
Nur mahallesindeki partili üyelerimize yapılan kuşatma, 27 Aralık 2014 günü 12 saat boyunca devam eden imha operasyonu, diri diri yakma girişimleri buna en çarpıcı örneklerdendir. Yine bu süreçte öldürülen onlarca muhalif, yakılan yüzlerce işyeri ve araç, zorla toplanan milyonlarca TL haraç gibi olayların faillerine de dokunulmamıştır.
Çözüm sürecinin ısrarla sürdürülmesi isteği, devlete saldırılmadığı, devletin askerine polisine kurşun sıkılmadığı müddetçe sivillere yönelik saldırıların görmezden gelinmesinin en önemli nedeni olarak görülebilir. Hâlbuki devletin askeri-polisi ile sıradan vatandaşı arasında hiçbir farkın olmaması gerekirdi.
Yine bu olaylara en önemli örneklerden biri de 6-8 Ekim Kobani bahaneli olaylarda tüm bölgede meydana gelen yıkım, cinayet, katliam ve saldırılardır. Hükûmet bu olaylara bigâne kalarak şehirlerin örgütün hâkimiyetine girmesinin kapısını açmıştır.
Tüm bu sebepler, Cizre olaylarını hazırlayan, bu noktaya taşıyan durumlardır. Dolayısıyla şu an ki sonuç sürpriz değil kaçınılmaz olmaktadır.
B- CİZRE'DE OLAY TARİHLERİNDE YAŞANANLAR:
Bir taraftan mahallelere, sokak aralarına, halkın evlerinin önüne hendek kazıp mayın ve bomba döşeyen PKK; diğer taraftan mahallede yaşayan halkın zarar görmemesi için yeterli ve etkin tedbirler almadan döşenen bomba ve mayınları imha eden, ağır silahlarla operasyon düzenleyen devlet görevlileri halkın güvenliğini ve maslahatını gözetmemişlerdir. Devlet operasyona başlayacağı zaman orada yaşayan halkın can ve mal güvenliğini temine yönelik bir takım tedbirlere gidebilir, çatışmalar sırasında da sivil halkı gözetebilir, sivil halk – silahlı örgüt üyesi ayırımı yapabilirdi. Ancak bunun yapılmadığı anlaşılmıştır.
Devlet de, PKK de çatışmalara herhangi bir dahli olmayan sivil vatandaşların ölümlerinden müştereken sorumludurlar. Hayatını kaybeden siviller, ya devlet ya da PKK'nin kurşun ve bombaları ile öldürülmüş ya da çatışmaların ve sokağa çıkma yasağının kesintisiz sekiz gün sürmesinden dolayı sağlık hizmeti alamadıklarından vefat etmiştir.
Halkın arasına karışarak, kalabalıkların arasından, ailelerin oturduğu evlerin damlarından, avlularından asker ve polis ile çatışan PKK mensupları, oradaki sivil ve masum halkın asker/polis kurşunları ve bombaları ile ölüp yaralanmalarına bilerek ve isteyerek neden olmuştur. Yine aynı şekilde asker ve polis de mahalleyi boşaltmadan sivil halkın zarar görmemesi için tedbir almadan meskûn mahallerden, evlerin önünden, PKK militanları ile çatıştığından birçok sivil insanın ölümüne, yaralanmasına, evlerinin tahrip edilmesine neden olmuştur. Bahattin SEVİNİK ve yardıma giden komşusu Suphi SARAK zırhlı aracın geçişinde bu araca yapılan saldırı sonucu hayatlarını kaybetmişlerdir.
Sokağa çıkma yasağının ve vur emrinin olduğu Cizre'de HDP milletvekilleri ve yöneticileri sivilleri çoluk çocuk yaşlı demeden sokaklara çağırarak, PKK/YDGH de meskûn mahallerde kazdığı hendeklere koyduğu mayın ve bombalarla sivil ölüm ve yaralanmalarına zemin hazırlamıştır.
Sivillerin ölüm ve yaralanma hadiseleri şu şekilde meydana gelmiştir;
04.09.2015 Cuma günü saat 18:45 civarında sokağa çıkma yasağının saat 20:00'de başlayacağı duyurulur duyurulmaz Cizre'de GSM operatörleri ve internet hatları hemen, akabinde de elektrikler kesilmiştir. Bu durum halkta büyük bir panik oluşmasına sebep olmuştur.
Şehir merkezindeki bazı mahallelerde sokağa çıkma yasağının sürdüğü 4-12 Eylül tarihleri arasında 3-4 gün boyunca elektrikler kesik kalmıştır. Cudi mahallesinin bir kısmında 4-5 gün, Yafes mahallesinde de aynı şekilde elektrik kesintileri olmuştur. Fakat Nur Mahallesi yasak boyunca elektriksiz kalmıştır. Hazırlıksız yakalanan halkın evlerinde bulunan gıda ürünlerinin de elektrik kesintileri ile birlikte bozulması, açlık sorununu da doğurmuştur.
Cizre'de zaten halka haftada sadece bir gün verilen şebeke suyu sokağa çıkma yasağı süresince hiç verilmemiş bu durum ciddi mağduriyet ve sıkıntılara neden olmuştur.
Sekiz gün boyunca şehirde sadece iki fırının ekmek çıkarmasına izin verilmiştir. Can derdine düşen halk, bu fırınlara da ulaşmakta da sorunlar yaşamıştır. Olaylar boyunca ekmeksiz, yemeksiz kalan halk evlerinde mevcut hazır veya kuru gıdalarla yetinmek zorunda kalmış, yeterince gıda stoğu bulunmayanlar açlık çekmiştir. 40-50 fırın ve 6-7 ekmek fabrikasının normal zamanlarda ancak ekmek yetiştirdiği şehirde 8 gün boyunca sadece iki fırının kapasitesinin 120 bini aşkın nüfusa yeterli gelmeyeceği açıktır.
Sağlık noktasında yaşanan sıkıntı belki de mağduriyetlerin en önemlilerindendir. Şehirde 70 civarında diyaliz hastası mevcuttur. Bunlar haftanın üç günü diyaliz makinasına bağlanmak zorundadırlar. Ancak olaylar sırasındaki yasak ve çatışmalar nedeniyle bu hastalar hastanelere gidememiş, gitmelerine izin verilmemiştir. Gerginlikler nedeniyle kalp krizi geçirip hastaneye gidemediği için vefat eden kişilerin olduğu bilgisi ulaşmıştır. Olayların ikinci günü hastane yanında da bir çatışma yaşanmış, bu çatışmada hastane de taranmıştır. Bu nedenle hastane personeli doktor, hemşire ve diğer sağlık çalışanları da can güvenlikleri olmadığı için hastaneyi terk etmek zorunda kalmışlardır.
Perşembe günü kaymakamlık emri ile acile bir doktor, hastaneye de bir göğüs doktoru gitmiştir. Çatışmalar sırasında halktan yaralanan onlarca sivil de hastanelere götürülememiş, gitmelerine izin verilmemiş, ambulanslar çıkarılmamıştır. Evinin içinde nereden geldiği belirlenemeyen bir kurşunla diz kapağından yaralanan bir vatandaş tedavi edilemediği için bir bacağını kaybetmiştir. Çok ağır yaralı veya diyaliz hastalarından bazılarının seyyar satıcıların kullandığı tekerlekli tablalarla hastaneye yetiştirilmeye çalışıldığı müşahade edilmiştir.
Aşk Tepesi diye tabir edilen tepeye konuşlanan özel harekât birimleri ve keskin nişancılar, sokaklarda kimi bulmuşlarsa ateş etmiş, onlarca masum yaralanmış veya öldürülmüştür. Bu atışlar nedeniyle parti üyelerimizin çocukları olan Mehmet Karaalp kolundan, Mahmut Akçakaya da kalçasından yaralananlar arasındadır. Bunların hiç biri hastanelere gidememiş, hatta sağlıkçı olan komşularının gelerek kendilerine bir pansuman yapmalarına bile müsaade edilmemiştir.
Bu keskin nişancılar tarafından sadece sokaklara çıkanlara değil, kendi evlerinin avlularında bulunan insanlara da ateş etmiş, tepeden gördükleri avlu içlerine dahi kimsenin çıkmasına izin verilmemiştir.
Polislerin hem Nur mahallesinde hem de diğer sokaklarda onur kırıcı anons yapmaları halkta büyük tepkilere sebep olmuştur. “Ermeniler! Dışarı çıkın ermeni piçleri” gibi anonslara partili üyelerimizden biri bizzat şahit olmuştur.
Olayların yaşandığı günlerde şehrin hiçbir camisinde ezanlar okunmamıştır. Cuma namazı büyük oranda engellenmiş, sadece birkaç camide halkın bir kısmı Cuma namazına gidebilmiştir.
Dicle Mahallesi çevik sokakta bulunan ve mütedeyyin kimliğiyle bilinen Hacı Sait AKGÜÇ'ün evinin önünden köprüdeki polislere ateş açan gruba polislerin karşılık vermesi neticesinde AKGÜÇ'ün gelini ve küçük oğlu yaralanmıştır.
Bunların dışında da isimleri henüz tarafımızdan tespit edilememiş ve kendi imkânları ile evlerinde tedavi olan birçok kişinin yaralanmış olduğu tarafımıza bildirilmiştir.
Nur mahallesi, Özkan caddesi ile Kurami caddesi başta olmak üzere Dayar Sokak, Kent Sokak, Özgür Sokak, Uzun Sokak, Eser Sokak, Meçhul Sokak, Botaş Caddesi ve Akaydın Caddelerinde onlarca ev, işyeri kullanılamaz hale gelirken birçok ev tamamen yıkılmış, birçok trafo da patlatılmış, onlarca araba pert olmuş durumdadır.
Yafes ve Cudi mahallesindeki birçok evde büyük hasarlar meydana gelmiştir.
Bu hasarlar: tankların top atışlarından isabet alarak yanması, hendeklere konulan mayın ve bombaların patlatılması, zırhlı araçların mahallelerin içlerine girmeye çalışırken evlerin bahçe duvarlarını yıkarak yoluna devam etmesi sonucu ve kurşunlarla isabet alma sonucunda meydana gelmiştir.
Yine onlarca araç da örgüt tarafından alıkonularak yollara barikat kurulmasında kullanılmaları sonucunda yanmış, yakılmış, tahrip olmuştur.
C- OLAYLARDA HAYATINI KAYBEDENLER:
1. Ali Bey mahallesinde Hacı Ata BORÇİN (70 yaşında): kalp krizi geçirmiş hastaneye götürülemediğinden hayatını kaybetmiştir.
2. Ali Bey mahallesinde Gatban BÜLBÜL (65 yaşında): evinde kalp krizi geçirmiş, hastaneye götürülemediğinden hayatını kaybetmiştir.
3. Nur Mahallesinde Muhammet Tahir YARAMIŞ (35 günlük bebek): Hastalık nedeniyle tedavi görmekte iken sokağa çıkma yasağından sonra hastaneye götürülemediği ve tedavisi devam ettirilemediğinden hayatını kaybetmiştir. Valilik de bunu doğrulamıştır.
4. Nur Mahallesinde Bahattin SEVİNİK (50 yaşında): zırhlı araca atılan roketin evine isabet etmesi sonucu yaralanmış, hastaneye götürülemediğinden hayatını kaybetmiştir.
5. Nur Mahallesinde Suphi SARAK (48 yaşında): Yaralanan komşusu Bahattin SEVİNİK'e yardıma giderken uzun namlulu silahlarla açılan ateş sonucu hayatını kaybetmiştir.
6. Nur Mahallesi Mehmet ERDOĞAN (75 yaşında): nereden geldiği belli olmayan bir kurşunla hayatını kaybettiği belirtiliyor.
7. Nur Mahallesi Mehmet Emin LEVENT (21 yaşında): polisle girdiği çatışmada öldürüldüğü belirtiliyor.
8. Nur Mahallesi Sait ÇAĞDAVUL (20 yaşında): polisle girdiği çatışmada öldürüldüğü belirtiliyor.
9. Cudi Mahallesi Cemile ÇAĞIRGA (14 yaşında): Nerden geldiği belli olmayan kurşunlarla hayatını kaybetmiştir.
10. Cudi Mahallesi Osman ÇAĞLI (18 yaşında): polisle girdiği çatışmada öldürüldüğü belirtiliyor.
11. Cudi Mahallesi Seyit Eşref ERDİN (60 yaşında), Eşi Maşallah (35) ve gelini Zeynep (18 yaşında): Evlerine isabet eden bomba sonucu hayatlarını kaybetmişler.
12. Cudi Mahallesi Selman AĞAR (10 yaşında) Nerden geldiği belli olmayan kurşunlarla hayatını kaybettiği belirtiliyor.
13. Yafes Mahallesi Meryem SÜNE (53 yaşında): Nerden geldiği belli olmayan kurşunlarla hayatını kaybettiği belirtiliyor.
14. Dağkapı Mahallesi Bünyamin İRCİ'nin zırhlı araca ateş açtığı, zırhlı aracın karşılık vermesi sonucu öldüğü belirtiliyor.
15. Sayit NAYİCİ (17 yaşında): Sivil mi çatışan mı olduğu tespit edilememiştir.
16. Mehmet Emin AÇIK (70 yaşında): Nerden geldiği belli olmayan kurşunlarla hayatını kaybettiği belirtiliyor.
17. Mehmet DİKMEN (70 yaşlarında): Nerden geldiği belli olmayan kurşunlarla hayatını kaybettiği belirtiliyor.
Yukarıda belirtilenler dışında, çatışmalarda öldürülen bazı örgüt militanlarının olduğu ve cesetlerinin örgütçe kaçırıldığı belirtilmektedir.
Güvenlik güçlerinden de basına yansıdığı kadarıyla bir polis hayatını kaybetmiş, üç kişi de yaralanmıştır.
SONUÇ OLARAK
1- Silahlı çatışmaları şehir içine taşıyan PKK'de, operasyonlarda tank gibi harp silahları kullanan ve sivillerin zarar görmemesi için tedbir almayan, kolluk güçleri de meydana gelen ölümlerden ve yaşanan tüm mağduriyetlerden sorumludur.
2- Bu çatışmalarda halk iki ateş arasında bırakılmış, can ve mal emniyeti ihlal edilerek mağdur edilmiştir. Vatandaşlarının her türlü güvenliğini sağlamak ve korumak devletin sorumluluğundadır. Bu nedenle, mağdur edilenlerin maddi ve manevi tüm zararları biran önce tespit edilerek tanzim edilmelidir.
3- Sokağa çıkma yasağının kalkmasından sonra özellikle de çatışmaların yaşandığı mahallelerde ikamet eden halkın her şeyini geride bırakarak şehirden ayrıldığı görülmektedir. Şehri terk edenlerin geri gelmesi ve yeni göçlerin olmaması için vatandaşın can ve mal emniyeti mutlaka sağlanmalıdır.
4- Çatışmasızlık süreci nedeniyle örgüt militanlarının şehirlere inmesine ve mahallelere ağır silahlarla yığınak yaparak cephanelikler kurmasına seyirci kalan devlet yetkilileri de sorumludur. Bu süreçte örgütün eylem ve faaliyetlerine kayıtsız kalarak güvenlik ve istihbarat zafiyeti oluşmasına sebebiyet verenler tespit edilerek yargılanmalıdır.
5- HDP/DBP yetkilileri örgütün stratejine hizmet amacı taşıyan ve halkta hiçbir karşılığı olmayan içi boş özerklik/özyönetim ilanlarından vazgeçmelidir. Örgüt, 1980 öncesinin kurtarılmış mahalle mantığıyla sokak ve caddeleri hendek ve barikatlarla kapatarak halkı rehin almaktan ve canlı kalkan olarak kullanıp güvenliklerini tehlikeye atmaktan vazgeçmelidir.
6- Devlet, yerleşim yerlerindeki şiddet olaylarına müdahale ederken veya örgüt militanlarıyla çatışmaya girerken çevredeki sivil halkın zarar görebileceği müdahale şekillerinden uzak durmalı ve her türlü güvenlik tedbirlerini almalıdır.
7- Devlet, bölgede meydana gelen olaylarda klasik güvenlikçi yaklaşımını terk etmelidir. Halkın meşru taleplerini ve yasal hak arama gösterileri ile örgütün ideolojik taleplerini ve şiddet eylemlerini birbirinden ayırmalıdır. Haklı ve meşru talepleri karşılamalı, legal protesto eylemlerinde zor kullanmaktan kaçınmalıdır.
8- Bölgedeki sivil toplum kuruluşları ve kanaat önderlerinden oluşturulacak adil ve tarafsız bir araştırma ve inceleme komisyonu kurulmalıdır. Benzer hadiselerin bir daha yaşanmaması için sivillerin can kaybı ile ev ve işyerlerinin zarar görmesinin sorumlularını tespit etmeli, kamuoyuna teşhir ederek mahkûm etmelidir.