İŞLERİMİZİ İHTİYACA GÖRE SIRALAMALIYIZ

Mustafa Cemal TOMAR

İŞLERİMİZİ İHTİYACA GÖRE SIRALAMALIYIZ

İlkokul 1. Sınıf öğrencilerine insanoğlunun ihtiyaçlarının sınırsız olduğunu misaller vererek ifade ederiz. Ardından kişi istediği zaman ya da gerektiğinde ihtiyaçlarını kısabileceğini anlatırız. Arkasından da sosyal bilimcilerin ihtiyaçlarımızı iki ana başlık altında ele aldıklarını belirtir, misallerini veririz.

Temel İhtiyaçlarımız, hayatımız için mutlaka olması gereken ihtiyaçlarımız olduğunu, barınma, beslenme, giyinme,korunma...gibi ihtiyaçlar temel ihtiyaçlarımız olduğunu anlatırız. Öncelikle bu ihtiyaçlarımızı karşılanmanın öneminden bahsederiz. Diğer ihtiyaçlarımız ise; sinemaya gitme, oyun oynama, oyuncak alma, modaya uyarak fazladan elbise alma...gibi deriz.

. Bu bilgileri 1. Sınıf öğrencilerine bile anlatırız. Bisiklet alma, oyuncaklarımız, tablet alma isteği hangi ihtiyaca girer gibi sorular sorarak konunun pekişmesini sağlamaya çalışırız. Bu konu çok önemlidir demek suretiyle konunun ehemmiyetini vurgulamaya çalışıyoruz. "Geleceğin büyükleri, yöneticileri olacaksınız, bu itibarla yönettiğiniz her ne varsa bu hayati bikgileri dikkate alınız" dahi diyoruz.

Bugünki 50 yaş altı yöneticiler benim gibi öğretmenlerin elinden geçmiştir. Eğitim demek öğrenilen bilgilerin uygun ortam bulunduğunda hayata geçirmek demek değil midir? Elbette öyledir.

Dini kaynaklar önemine göre sıralarsak; Kur'an'ı Kerim, Sahih Hadis-i şerifler, bilgisine güvendiğimiz dini ve ilmi kitaplar diyebiliriz. Piramitin en üstünde Kur'an olmalıdır. Okumaya ve öğrenmeye Kur'an'dan başlamalıyız. Bazı tarikatlar ve cemaatler piramiti ters çevirerek işe başlıyor. O zaman ana kaynağa ulaşmaya ömür yetmiyor. Ana kaynaktan beslenmeyen bir din ise hurafelerle dolu oluyor, din olöaktan çıkıyor, her şey gerçek mecrasından çıkmış oluyor.

. Bu bilgileri burada paylaşmamın nedeni bizim siyasilerimiz, halkımızın ihtiyaç listesine göre siyaset ve icraat yapmamalarını eleştirmektir. Henüs temel ihtiyaçlarını temin etmediğimiz milletimize, sosyal tesisler, millet bahçeleri, futbol sahaları, AVM'ler, yürüyüş yolları, lüks oteller, resistanlar...inşa etmenin bir manası yoktur. Gençler diplomalarına uygun iş bulamıyor, halkımız yüksek eflâsyona feveran ediyor, parasızlıktan gençler evlenemiyor, emeklilerin durumu perişan, tarım ve hayvancılık alarm çalıyor, adam kayırmacılık her tarafta kol geziyor, depremzedelerimiz bir an önce kendilerine vaat edilen konutlara kavuşmak istiyor, camilerimiz genç cemaat bulamamaktan şikayetçi...Sizin gündemimizde Can ATALAY var, bir koltuk da seçimlerde ben de kapabilir miyim yarışı var, muhalefetiyle-iktidarıyla devletin imkanlarını kullanarak partilerini ön plâna çıkarma yarışı var, yandaşlarıma biraz daha nasıl zengin edebilirim üzerinde kafa yorma var, hangi lider, diğer lidere neler demiş üzerinde dedikodu yapma var, var da var. Doğrusu gerçek gündem yok. Böylelikle gerçek gündeme gelinecek de değildir.

Her zaman ifade ediliyor. Önce temel ihtiyaçlarımız ele alınmalıdır. Barınma, beslenme, güvenlik, evlenme, sağlık, eğitim konuları bizim temel ihtiyaçlarımızdır. Bu ihtiyaçlarınızın giderilmesi için devlet elindeki kaynakları buralara aktarması gerekmektedir. Ama gel gör ki; bizim yöneticilerimiz bu hizmetleri kısmi olarak yerine getiriyor. Devletin kaynaklarını başka taraflara aktarıyorlar. Bu sefer sefillik, yoksulluk, fakirlik kavramları ve bu kavramların altını dolduran milyonlar ortaya çıkıyor. Mutlu bir azınlık; altlarında milyon dolarlık arabalar, yazlık-kışlık villalar, arsalar, resistanlar, gemiler, holdigler, bankalarda milyon-milyar dolarlar, yurtdışındaki gayrimenkuller, yabancı bankalarda milyon dolarları olan adamlar mevcuttur. Diğer yandan halkın büyük çoğunluğu yoksul-fakir konumuna düşürülmektedir. Kiralık evde oturur, asgari ücretle çalışmaya iş bulduğunda şükreder, temel iltiyaçlarını asgari düzeyde karşılamak için gecesini gündüzüne katarak çalışan milyonlar var. Babanın emeklilik parasıyla baba evinde bekâr kalmak suretiyle hayatını idame etmeye çalışan iki milyona yakın diplomalı gençler var.

Kısaca dünyada bir köle düzeni kurulmuş. Bu köle düzeninin gelişmiş ülkelerde yansımaları az, Müslüman ülkelerde yansımaları çoktur. Öyle bir köle düzeni ki, anlatılması mümkün değildir. Geçenlerde yazmıştım. Burundi'de yıllık milli gelir 876 dolar iken Lüksemburg'ta 146 bin dolar olabilmektedir. Nerde ise 200 kat faha fazla. Bu ve benzeri örnekler köle düzeninin ne kadar dünyada zirve yaptığının an açık göstergesidir.

O köle düzeni devam ettiği sürece yönetenler hiç bir zaman gerçek gündeme dönemeyecekler, temel ihtiyaçları çözemeyeceklerdir. Köle düzenini ortadan kaldıracak, insanlığı dünya ve ahirette huzur ve mutluluğa erdirecek olan yegane din "İslâm Dini"dir. İnsanlığın sorunlarını sıfırlama derecesinde çözecek olan sistem "İslâm Sistemi"dir.

Allâh’a dayan sa’ye sarıl hikmete râm ol

Yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol.

İnananlara selâm olsun. Allah Teâlâ'nın selâmı gönderilen elçilerin üzerine olsun. Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah Teâlâ'yadır.

15.02.2024

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.