Özgür-Der son günlerde İslami Camialara yapılan haksız tutuklamalara karşı bir basın açıklaması yayınladı.
Basın Açıklamasının Tam Metni:
Keyfi Gözaltı ve Tutuklamalar Daha Ne Kadar Devam Edecek?
5 Kasım 2015
1 Kasım seçimlerini etkilemeye dönük birçok provokasyon girişimine tüm kamuoyu şahit oldu. Ankara’da 10 Ekim’deki bombalı eylem provokasyonunun ardından özellikle PKK, sol ve paralel medyanın çığırtkanlığıyla tam bir cadı avı başlatılarak Türkiye’nin birçok şehrinde gözaltı ve tutuklama operasyonları yapıldı. IŞİD’e yönelik olduğu söylenmesine rağmen söz konusu örgütle hiçbir alakaları olmadığı gibi bu örgütün söylem ve eylemlerinin tam karşısında olan pek çok kişi gözaltına alındı.
Yaşanan mağduriyetlere biran önce son verilmesi beklenirken ne yazık ki zincire yeni halkalar ekleniyor. Bu hukuksuzluğun yoğunlaştığı illerden biri de Erzurum. Bu ildeki operasyonlar neticesinde 12 Ekim tarihinde kamuoyuna el-Kaide operasyonu olarak yansıtılan gözaltı süreçlerinin yarattığı mağduriyet devam ediyor. Erzurum’da İslami faaliyet yürüten camiaların yakinen tanıdığı birçok Müslümanın, şafak baskınlarıyla derdest edildiği sözde “terör” operasyonu adeta sistem karşıtı kimliğe sahip tüm Müslümanları terörize eden bir cadı avına dönüşmekte.
“Suriye’de faaliyet gösteren ve el-Kaide’ye yakınlığıyla bilinen Nusret Cephesi’ne adam toplamak, yakın ilişki içinde olmak” vb. iddialarla düzenlenen operasyonlarda polisin aşağılayıcı, onur kırıcı tutumları hala tartışılırken, bu sabaha karşı, içlerinde Medeniyet Vakfı üyelerinin de olduğu 7 kişi daha apar topar gözaltına alındı.
Bu operasyonlarda birçoğu açık adresiyle esnaf olarak bilinen, üniversitede öğrenci olan ve en basit bir tebligatnameyle zaten kendileri ifade vermeye gelecek olan Müslümanların bazılarının daha kapıyı açmasıyla beraber yere yatırılıp başlarına silah dayanmış, hatta yatak odalarına kadar hiçbir mahremiyet gözetmeden girilmeye çalışılmıştır. Şafak vakti tüm komşuları ve mahalle halkını korkutacak şekilde yüzü maskeli onlarca silahlı polisin kapılarını kırarak evlere girmelerinin, suçsuz insanlara eşleri ve çocuklarının gözü önünde açıkça terörist muamelesi yapılmasının manası ne olabilir?
Mağdurlardan A.A ve O.K’nın gözaltına alındıktan sonra bırakılmaları ve kısa bir süre sonra yine aynı şekilde apar topar gözaltına alınmaları soruşturmanın keyfiliği hakkında açık bir fikir vermektedir. Daha vahim bir örnek ise A.Ç’nin yaşadığı hadisede karşımıza çıkmakta.
12 Ekim tarihinde ailesiyle beraber Konya’da bulunan ve hakkında gözaltı kararı olduğu için Erzurum’daki evinin kapısı kırılarak girildiği haberini alan A.Ç, Konya Emniyet Müdürlüğüne bizzat giderek kendisi hakkında arama kararı olduğunu, evine baskın yapıldığını söyleyip ifade vermek istediğini beyan etmiştir. Konya’daki emniyet görevlileri A.Ç’ye bu konuda bilgileri olmadığını ve evine gitmesi gerektiğini söyledikten bir gece sonra Konya’da ikamet ettiği evin kapısı kırılıp silahlı baskın yapılarak gözaltına alınmış, kendisine nezarette 24 saat yiyecek ve içecek dahi verilmemiştir.
Aynı şekilde gözaltına alınan başka bir kişi ise, hakkında terör soruşturması olduğu gerekçesiyle, çalıştığı özel şirketten ilişiği kesilerek mağdur edilmiştir.
İfade sürecinde hakimin bazı sanıklara sorduğu sorular ise aslında suçlamaların ne kadar keyfi olduğunu ele verir türdendir. Gözaltına alınanlardan Y.D’ye ifade sürecinde, telefondan attığı mesajda “Arkadaşlar bugün Abdurrahman Gazi’de kıymalı menemen yapacağız” yazdığını, burada neden normal menemen değil de “kıymalı menemen” yaptıkları sorulmuştur. Yine bir başka telefon mesajında “bu akşam Bakara Suresi’ni işleyeceğiz” yazan Y.D’ye “Bakara Suresi çok uzun değil mi? Nasıl işleyecektiniz?” benzeri tuhaf sorular sorulmuştur.
Bu günlerde gözaltı kapsamı genişletilerek devam etmiş ve benzeri soyut suçlamalarla bu kez Medeniyet Vakfı üye ve gönüllülerine yönelik hukuksuz gözaltılar başlamıştır. Ne acıdır ki, kamuoyunda tebliğ çalışmalarıyla tanınan Müslümanların Suriye’de Esed ve İran katliamları karşısında tepkili olmaları, mazlum Suriye halkına maddi manevi yardım etmeyi bir sorumluluk olarak görmeleri adeta yasadışı örgütsel ilişki suçu olarak lanse edilmektedir.
Türkiye’de yıllardan beridir tevhidi kimliğiyle bilinen, sisteme muhalif Müslümanların, Batı kaynaklı dayatmaları bertaraf etme mantığıyla adeta kurban seçildiği, sudan bahanelerle el-Kaide operasyonları adı altında sindirildiği ve gözaltına alınıp aylarca mağdur edilenlerin ezici çoğunluğunun delil yetersizliğinden serbest bırakıldığı kamuoyunun malumudur. Bu keyfi tutuklamalar sayısız insanın aile düzenini sarsmış, maddi sıkıntılarını artırmış, çocuklarının psikolojisini bozmuş ve bu insanların toplum nezdinde dışlanmaları tehlikesini de beraberinde getirmiştir.
10 Ekim’de Ankara’da yaşanan bombalı saldırının hemen ardından tüm ülkede teröre karşı başlatılan gözaltı ve tutuklama operasyonları kampanyası çerçevesinde yürütülen ve birçok mağdur üreten bu operasyonların soruşturulması gerektiğine inanıyoruz. Keyfi tavırların altında paralel bağlantılı savcı ve hakimlerin ya da İslami olan her şeyi düşman kategorisine sokan geçmiş yıllarda devamlı karşılaştığımız polis, savcı ve diğer bürokratların olup olmadığı kuşkusunu taşıyoruz.
Mağdur edilen Müslümanların bir an önce serbest bırakılmasını ve İslami faaliyetlerinden ötürü hedef seçilen insanlara dönük cadı avının derhal sonlandırılmasını bekliyoruz.
Musa Üzer
Özgür-Der Genel Sekreteri