İnsanlar arasındaki aşk ve muhabbet değerlendirmesi gerekirken,insanın kalbinde çıkan aşk ve sevgi hep kötü yünde kulanmakla birlikte büyük günahlar içinde boğulan ve dalan olmuştur.
Aşk ve sevgi Allahın birer ayetleri olup ve inkar edilecek herhangi bir yünü yoktur.Allah aşk ve sevgiyi insanın içine doğmasaydı insanlar çoğalmaz ve vahşi hayvanlardan hiç bir farkı olmazdı.
Allah, Rahmeti, Aşkı, sevgiyi ve vicdanı bir arada verdiği zaman büyük bir muhabbet doğar.Bu muhabbet dediğimiz sevgi meydana getirir.sevgi ise aşk duygusunu hem teori ve hemde duygulu veya hayata birer iki fidan yeşermesi gibi yaprağı açılır.
Bu aşk ve sevgi Allahın rahmetinden tecelli ettiğinde vicdana sözederek,vicdansa bu duygu sayesinde heyecanlanınca vücut elektirikleme alır ve kalb Rahmani bir aşk ve sevgi ister.Ama Nefis ise bazen şeytani bir aşk ve sevgi ister.
şeytani aşk ve sevgi insanı delalete sörükleyerek insanın güzüne perde koyar ve vicdan sızlamaz. Akıl ve kalbin emri yerine gelmediği sörece bu hınzır nefis korkmadan o insanı hep günah dalmasını ister.
Halbuki,aşk ve sevgi Allahın bir ayeti olduğunu ve rahmani bir duygu olduğunu döşünecek yerine, Nefsini kendine ilah yaparak helalı harama çevirmiş olur Allahın azabını haketmiş oluyor.
Aşk Hz. Yusuf ve züleyhanın hikayesine bir göz atarak örnek alabiliriz.Züleyha Yusuf'a nasıl aşık olduğunu bunu kısaca anlatmak istersem.şöyle demişlerdir:
Yûsuf'u konu alan hikâyelerde ise kendisinden söz edilerek yaptıklarından dolayı âdeta mâzur görülmüş, sevdiğine kavuşmak için her şeyi göze alan bir âşık kimliğiyle takdim edilmiştir. Nitekim çok güzel olan ve nazla büyütülen Züleyha daha Mağrib Hükümdarı Taymus'un kızı iken rüyasında Yûsuf'u görerek ona âşık olur.
Mustafa özyurt şöyle kaleme almıştır:
Birgün Yûsuf aleyhisselâm atına binmiş, maiyyetiyle birlikte Züleyhâ’nın hânesinin önünden geçmekteydi. Züleyhâ hemen evinden çıktı ve Yûsuf’un yolu üzerinde yüksek sesle şöyle dedi:
“Tesbîh ederim o kudreti ki, sultanları günahları sebebiyle köle eder; köleleri de Hakk’a kullukları sâyesinde sultân eyler!..”
Allâh’ın emri ile rüzgâr bu sesi Yûsuf’un kulağına eriştirdi. Yûsuf da tanıyamadığı Züleyhâ’nın hâlini sordurdu. Züleyhâ, ancak Yûsuf’un kendisine derman olacağını söyleyerek O’nun huzûruna çıktı.
Yûsuf a.s.’dan eski güzelliğinin ve gözlerinin kendisine verilmesi için duâ etmesini, ardından da kendisiyle evlenmesini taleb etti.
Yûsuf a.s., onun ilk iki arzusunu yerine getirdi ve Allâh’ın izni ile Züleyhâ’ya gözleri ve önceki güzelliği tekrar verildi.
Ancak üçüncü talep husûsunda Yûsuf aleyhisselâm başını önüne eğdi ve murâkabeye daldı. O sırada Cebrâîl geldi ve Yûsuf aleyhisselâm’a:
“–Ey Yûsuf! Rabbin sana selâm ediyor ve kadıncağızın talebini reddetmemeni emrediyor! Onunla izdivâc eyle; zîrâ o, dünyâda ve âhirette senin zevcendir!”
Bu emir üzerine Yûsuf a.s. Züleyhâ’yı kendisine nikâhladı. Daha sonra Yûsuf a.s. ellerini semâya kaldırarak şöyle duâ etti:
“Ey bana bunca nîmeti ihsân eden merhametlilerin en merhametlisi olan Allâh’ım! Sana nihâyetsiz hamd ü senâlar olsun!
İlâhî! Üzerimdeki nîmetini tamamlamanı, bana babam Ya’kûb’un yüzünü göstermeni, beni de ona göstermekle onun da gözlerini nûrlandırmanı ve kardeşlerimin de benimle görüşme yollarını açmanı Sen’den dilerim Rabbim! Sen duâyı kabûl edensin, Sen her şeye kâdirsin!
Bir kaynak ta Hz. Yusuf ve züleyha hakında şöyle yazılmıştı:
Yusuf Peygamber'in on bir erkek kardeşi vardır. Olağanüstü bir güzelliğe sahip olan Hz. Yusuf babası tarafından çok sevilmektedir. Onu kıskanan kardeşleri gezinti için kıra götürürler ve kuyuya atarlar.
Babalarına ise kanlı elbiselerini gösterip, onu kurdun yediğini söylerler. Yoldan geçen bir kervan, su çekerken Yusuf'u bulur ve Mısır'da Hazine Bakanı olan Aziz'e köle olarak satarlar.
Sarayda ihtimamla yetişen Hz. Yusuf'a Aziz'in karısı Züleyha aşık olur ve onu yasak ilişkiye çağırır. Hz. Yusuf ona şöyle cevap verir: "Allah'a sığınırım. Efendim bana iyi baktı.
Doğrusu zulüm yapanlar kurtuluşa eremez." Yüce Allah, o sırada Hz. Yusuf'un da Züleyha'yı arzuladığını, ancak samimi bir kul olması yüzünden bu kötülük ve fuhuştan kaçındığını belirtir.
Eşinin haksız olduğunu tespit eden Aziz, olayın hiçbir şey olmamış gibi kapanmasını arzulasa da, dedikodunun önünü alamaz. Bunun üzerine Züleyha dedikodu yapan hanımları yemeğe davet ederek meyve ikram etmiş, Hz. Yusuf'un güzelliği karşısında şaşıran hanımlar meyve bıçakları ile ellerini kesmiştir.
Bununla, aşık olmakta haklı olduğunu göstermeye çalışan Züleyha, Yusuf'un kendisine ilgi göstermemesi üzerine onun hapse atılmasını istemiştir.
Güzel bir kadının meşru olmayan isteklerine uymak yerine yıllarca hapiste kalmayı tercih eden Hz.Yusuf şöyle dua eder: "Rabbim, bana göre zindan, bunların beni çağırdığı şeyden iyidir. Eğer onların düzenini benden savmazsan onlara kayarım ve cahillerden olurum." Rabbi onun duasını kabul etti ve onların düzenlerini ondan savdı.
Mısır hükümdarı bir gece rüyasında yedi zayıf ineğin yedi semiz ineği yediğini ve yedi yeşil başakla yedi kuru başak gördü. Yorumcular bu rüyaya anlam veremediler.
Bu arada zindanda bulunan Hz. Yusuf isabetli rüya yorumları ile ün yapmıştı. Kral onu yorum için saraya çağırdı. Ancak Yusuf, Züleyha konusunda iftiraya uğradığını, bu eski davanın görülerek sonuca bağlanmasını istedi. Böylece temize çıktıktan sonra rüyanın yorumunu yapabileceğini söyledi.
Sorguya çekilen Züleyha ve dedikoducu kadınlar doğruyu söylediler. Hz. Yusuf belge ve delillerle temize çıkınca rüyayı şöyle yorumladı:
Yedi yıl çok bolluk, ondan sonra da yedi yıl kıtlık yılları gelecek. Kral, tedbir olarak ne yapmak gerektiğini sorunca Hz. Yusuf, ekonomik ve mali işlerin başına kendisi getirildiği takdirde bu kıtlık ve darlık yıllarına çare bulabileceğini söyledi.
Bu göreve getirilen Hz. Yusuf, ilk bolluk yıllarında halkı tasarrufa teşvik etti, tüm fazla hububatı depolara yerleştirdi. Bu arada, halk ellerindeki altın, gümüş gibi değerli eşyasını da Hz. Yusuf'un emanet depolarına teslim etmişti.
Rivayete göre Mısır Melik'i Hz. Yusuf'a taç giydirmiş, kılıç kuşatmış ve inci ile yakut işlemeli bir taht yaptırmıştır.
Ancak Hz. Yusuf son ikisini kabul etmekle birlikte, taç giymeyi kendisinin ve atalarının giydiklerinden olmadığını söyleyerek reddetmiştir. Ülke kısa sürede Hz. Yusuf'un adaletli yönetimi ile onun nüfuz ve iktidar alanına girmiştir. Bu arada Hazine Bakanı Aziz vefat etmiş, Züleyha da Melik tarafından Yusuf'la evlendirilmiştir.
Bunun üzerine Yusuf Züleyha'ya "Bu şekilde meşru olarak evlenmemiz senin haram olarak istediğinden daha iyi değil mi?" demiştir.
Sevgi dini İslam Muhabbet, sevgi demektir. Kur'an'da "Müminlerin Allah'a karşı pek şiddetli sevgisi"nden bahsedilir. (Bakara, 2/165).
İnananlar Allah'ı sevdiği gibi Allah da kullarını sever. İlk adım Allah'tandır. Önce Allah kulunu sever sonra da kul O'nu... Nitekim bir ayet-i Kerime'de ideal müminler için "Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler." (Maide, 5/54) buyurulmaktadır.
Kuran'da Allah'la insan ve insanla diğer mahlukat arasında sağlam bir sevgi tesisini sağlayacak pek çok ifade yer almaktadır. Allah'ın 99 isminden çoğu Allah'ın kullarına olan sevgisinin bir ifadesidir.
Sözgelişi, O'nun isimlerinden biri Rahman'dır; O kullarına merhametle muamele eder. Merhamet sevginin bir ürünüdür. Sevmeyen merhamet etmez. O, kulu Hz. Muhammed (a.s.)'i de "Alemlere rahmet olarak" göndermiştir. (Enbiya, 21/107).
Allah bilinmeye olan muhabbetinden dolayı mahlukatı yaratmıştır. Hz. Peygamber de Habibullah, yani Allah'ın sevgili kuludur. Onda bizim için güzel örnekler vardır. (el-Ahzab, 33/21). Ona uymak, Allah'a karşı duyulan sevginin bir göstergesidir. (Al-i İmran, 3/31). Allah onu sevdiği gibi onu sevenleri de sever.
İslam, sevgi dini, İslam medeniyeti de bir sevgi medeniyetidir. İslam'ın ilk yıllarında atılan bu medeniyetin tohumları çok kısa sürede yeşerip dal budak salmıştır.
İslam, insanlığın kalbine sevgi tohumları ekmiştir. Bu nedenle, İslam inanç ve düşüncesinin merkezine sevgiyi yerleştirmek yanlış olmaz.
Biri hakiki, diğeri de mecazi olmak üzere iki çeşit sevgiden bahsedilebilir. Hakiki sevgi ve aşkın konusu Allah'tır. Mecazi sevginin ve aşkın konusu ise insandır. Asıl önemli olan Allah'a karşı duyulan sevgi olmakla beraber, temiz duygulara dayanan beşeri sevgi de ilahi sevgiye götüren bir vasıta olabilir.
Ahlakçılar, bütün erdemlerin uğruna yapıldığı en yüksek erdemin ne olduğu konusunda farklı görüşler öne sürmüşlerdir. Konuyla ilgili en çok kabul gören kavramların başında sevgi gelir. Bir gönül adamı "Hak Teala'ya giden yolun aslı ve esası muhabbettir" der.
Bütün iyi hal ve hareketler sevgi ile ilgilidir.
Gerçek sevgide herhangi bir çıkar veya karşılık beklentisi olmaz. Böyle bir sevgi eza ve cefa ile azalmaz, iyilik ve ikramla çoğalmaz.
İnsanlar birbirini sevince aralarındaki problemleri aşmaları kolaylaşır. Her türlü kişisel çıkar düşüncesinden uzak bir sevgi, bütün ahlaki erdemlerin, toplumsal birlik ve beraberliğin, huzur ve saadetin de teminatıdır.
Seven sevdiğini kıracak, incitecek söz ve davranışlardan kaçındığı gibi sevdiğinden gelen her cefaya da katlanır. Sevdiklerini incitmemeye ve onlardan incinmemeye çalışır. İncitmemek kolaydır. Çünkü insanın kendi elinde ve iradesinde olan bir şeydir. İncinmemek ise zordur. Bu durumun nerede, ne zaman ve nasıl ortaya çıkacağı belli olmaz.