İMAMİ ŞAFİİ HAYATI

Mehmed Sıddık ALADAĞ

İMAM ŞAFİİ'NİN HAYATI
İmam Şafii'nin doğduğu yerin tayininde ihtilaf edilmiştir ve bu ko­nuda birkaç görüş vardır.

1. Şam'ın Filistin bölgesindeki Gazze

2. Filistin'in Askalan şehri

3. Yemen

4. Mekke

Tabakat yazarlarının çoğu İmam Şafii'nin Gazze'de doğduğu görü­şünde ısrar etmektedirler. Rivayetler ise Hicretin 150. yılında doğduğunda ittifak etmektedirler ki bilindiği üzere İmam Ebu Hanife bu yılda vefat etmiştir.

İmam Şafii'nin nesebi ile ilgili olarak tabakat âlimlerinin çoğunluğu, onun Benû Muttalib soyundan geldiğini söylemektedirler. Nesebi, Muhammed b. İdris b. Abbas b. Osman b. Şafii b. Saib b. Ubeyd b. Abduyezid b. Haşim b. Muttalib b. Abd'ul-Menaf şeklindedir.

Görüldüğü gibi İmam Şafii'nin nesebi Hz. Peygamber'le Abd'ul-Menafta birleşmektedir. İmam Şafii'nin dedesi Muttalib Abd'ul-Menafın dört oğlundan (Muttalib, Haşim, Abduşşems ve Nevfel) biridir. Haşim Rasûlullah'in, Abduşşems Emevîlerin, Muttalib İmam Şafii'nin, Nevfel de Cübeyr b. Mut'irn'in dedesidir.

İmam Şafii'nin dedesi Muttalib'in kardeşi Haşim'in oğlu Şeybe'yi Medine'den dayılarının yanından Mekke'ye getirdiğinde, Şeybe'nin üs-tübaşı perişan olduğundan ötürü her sorana kölesi olduğunu söylemiş ve bu nedenle Şeybe'ye Muttalib'in kölesi mânâsına gelen Abduimuttalib adı verilmiştir.

İmam Şafii'nin nesebi neseblerin en şereflisidir. Bidayetinden beri MuUaliboğullanyla Haşimoğulları birdirler. Cahiliyye döneminde Abduş-şemsoğu 11 arına karşı hep bir yumruk gibi olmuşlardır. İslâm'da da bunun etkisi şu iki şekilde görülmüştür.

1. Kureyşliler Hz. Peygamber'e ve Haşimoğullan'na ambargo uygu­ladıkları zaman, Muttaliboğullan'nın hem kâfirleri hem de mü'minleri Hz. Peygamber'in ve Haşimoğulları'nm yardımına koştular, onlarla beraber eziyetlere göğüs gerdiler.

2. Hz. Peygamber Kur'an-ı Kerim'de geçen 'Aldığınız ganimetlerin beştebiri Allah içindir ki Peygamber'e, yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlaradır...' (Enfal/41) ayeti muvacehesinde Muttalibo-ğulları'nı ganimetin beştebirinde Haşimoğulları'na ortak kılmıştır. Fakat Abduşşemsoğullan ile Nevfeloğulları'na ganimetin beştebirinden pay. vermemiştir.

Cübeyr b. Mut'im'den şöyle rivayet edilmiştir: "Hz. Peygamber Zcvu'l-Kurba (=en yakın akrabalar)ın payını Hayber ganimetinden çıkarıp ITaşinıoğulIanyla MuttaliboğuIIarı'na dağıttığı zaman Osman b. Affan ile birlikte kendisine şöyle sorduk: 'Ey Allah'ın Rasûlü! Hasimoğulları'ndan olan yakınlarına bir itirazımız yok; zira onların fazileti inkâr edilemez ve Allah seni onlardan kılmıştır.

Ancak siz MuttaliboğuIIarı'na pay verdiniz, bize ise (Abdüşşemsoğullanyla Nevfeloğulları'na) birşey vermediniz. Oysa size akrabalık derecemiz onlarla birdir1. Bunun üzerine Hz. Peygamber 'Onlar (Muttaliboğulları) ne cahiHyye döneminde ne de İslâm döneminde bizden ayrılmadılar. Haşimoğullarıyla Muttaliboğulları şunun gibidirler' dedikten sonra iki elinin parmaklarını birbirine geçirdi".

Bu nedenle İmam Şafii de ganimetin beştebirinden zevi'l-kurba ol-. mak itibariyle pay istemiş ve bu isteği kabul edilmiştir.

İmam Şafii'nin annesi Ezd kabilesindendir. Annesinin Kureyş'ten geldiğini bildiren rivayet ise şazzdır. Çünkü İmam Şafii'nin soyu hakkında gelen tüm rivayetlerde annesinin Ezd kabilesinden olduğu yazılıdır. Açıkça ortaya çıkmıştır ki İmam Şafii Kureyş soyundan gelmiştir ve fakir bir ailedendir.

O daha küçük bir çocukken babası vefat etmiştir. Annesi onu alıp asıl memleketi olan Mekke'ye getirmiştir. O her zaman oğlunun soyunun kaybolmasından korkardı.

İmam Şafii keskin zekası sayesinde Kur'an-ı Kerim'i kısa bir sürede hıfzetmiş ve Kur'an'ı ezberledikten sonra Hz. Peygamber'in hadîslerini ezberlemeye koyulmuştur. O her zaman muhaddislerin meclislerine gidip hadîs ezberlerdi.

Sonra unutmamak için çamurdan yapılmış taşlara ve bazen de derilere ezberlediği hadîsleri yazmaktan geri kalmazdı. Bununla beraber fasih Arapça'yı öğrenmek için sürekli gayret göstermiş ve bu itibarla Mekke'yi terkedip, çölde ikamet eden Huzeyl kabilesinin içinde birkaç sene kalmıştır. (İbn Kesir onun çölde 10 sene kaldığını belirtmektedir.)

İmam Şafii'nin Hayatı :

Kendisinden rivayet olunduğuna göre İmam Şafii İki hedefim vardı. Birincisi ok atmak, ikincisi ilim öğrenmekti. Nitekim ok atıcılığını sonunda altığımı kesinlikle vuracak derecede öğrendim' der ve sonra sükut eder. Bunun üzerine huzurda bulunanlardan biri 'Vallahi sen ilimde daha faz­lasını öğrenmişsin' der.

Zamanında Mekke'de bulunan fakihierden ve muhaddislerden ilim aian İmam Şafii sonunda öyle bir mertebeye varmıştı ki hocası Müslim b. Halid ez-Zencî kendisine T.y Ebu Abdullah! Fetva vermek zamanın geldi. Artık fetva verebilirsin' demiştir.

İlim aşkı onu hiçbir şekilde durdurmadı. Nitekim İslâm âleminin her tarafına şöhreti yayılmış olan İmam Mâlik'in haberi kulağına gitmişti. İmam Şafii Medine'ye gitmeyi tasarlıyor ama İmam Mâlik'in ilminden habersiz de oraya gitmeyi istemiyordu.

Mckkeli bir zatın yanında İmam Mâlik'in Muvatta adlı eserinin bulunduğunu ha­ber alınca, eseri ariye yoluyla aldı ve okudu- (Bazı rivayetlerde 'ezberledi1 şeklindedir). Daha sonra da Medine'ye giderek İmam Mâlik'in rahle-yi tedrisinde diz çöktü.

Büyük bir firaset sahibi olan İmam Mâlik, İmanı Şafii'yi görünce kendisine 'Ey Muhammedi Allah'ın kahrından kork ve günahlardan sakın! Çünkü ileride senin de büyük bir şântn olacaktır. Allah senin kalbine bir nıir bırakmış, ola ki onu günahlarla söndürmeyesin!1 şeklinde tavsiyede bulunur ve sözlerine şöyle devam eder: 'Yarın sen ve sana kitabımı okuyan kişi birlikte gelini'

İmam Şafii hâdiseyi şöyle anlatır: "Ertesi gün İmam'ın huzuruna vardım. Kitab (Muvatta) elimde olduğu halde okumaya başladım. İmam Mâlik'in heybetini üzerimde hissettiğim her an okumayı bırakmak istedim.

Çünkü i'rabımın ve kıraatimin hoşuna gidip gitmediğini düşünüyordum. İmam da her defasında 'Ey genç! Biraz daha oku' diye emretti ve böylece birkaç günde eserin kıraatini bitirdim".

İmam Şafii Muvatta adlı eseri böylece kendisinden rivayet ettikten son>-a onun fıkhından da öğrenmeye devam etti. Zaman zaman biraraya geliyorlar ve bazı meseleleri birlikte tahlil ediyorlardı. İmam Mâlik Hicretin 179. yılında vefat edinceye kadar münasebetleri sürdü.

imam Şafii hocası İmam Mâlik'in yanında iken zaman zaman sefer- . lere çıkıyor, gittiği beldelerdeki âlimlerle görüşerek onlardan halkın du: namlarını öğreniyor ve o. âlimlerin ilimlerinden istifade ediyordu.

Bazen , de Mekke'ye gidip annesini ziyaret ediyor, annesinin hayır dualarını alıyordu. İmam Mâlik'in yanında durması kendisini şahsî işlerini yapmak­tan hiçbir zaman alıkoymadı.İmam Şafii Bağdad'a ikinci kez (H. 195'de) gittiğinde, oraya berabe­rinde Usûl'ül-Fıkıh ilmini de götürmüş ve bu defasında cr-Risale adlı kıymetli eserini de telif etmişti.

Âlimler, fakihler, muhaddisler ve Ehl-i Rey etrafında halka olmuşlardı ve onun ilminden istifade ediyorlardı.

Mısır'a gidişi Hicretin 199. yılında gerçekleşmiş ve orada yine Hicretin 204. yılında 54 yaşında iken vefat etmişti.

İmam Ahmed b. Hanbel şöyle demektedir:

İmam Şafii dört şeyde tebahhur etmişti: 1. Arab dilinde, 2. Halkın ihtilaflı meselelerinde, 3- Mânâlarda, 4. Fıkıh'ta

İmam Şafii Hadîs'te Hafız mertebesinde olduğu gibi, Fikh'ı da en üst derecede biliyordu.

Ömrünün tamamı bu yolda geçmiş olan imamımızdan Allah razı ol­sun ve Mısır'da bulunan kabri nûr dolsun!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.