Geçen haftaki yazımda özet olarak beden sağlığımız kadar, ruh ve sosyal sağlımızın öneminden bahsetmiş ve yönlendirme tekniklerini uygulayabilmek için de ruh sağlığımızın yerinde olması gerektiğini dile getirmiş, uymamız gereken lüzumlu maddelere de kısaca göz atmıştık.
Bu hafta ise, yönlendirme tekniklerinde başarılı olabilmenin en önemli maddesi olan güdümleme üzerinde duracağız.
Güdümlemeyi kısaca; bir görüş, kanı veya inancı benimsetme çabası, insanları belli bir amaca yönlendirme gayreti olarak tarif edebiliriz.
Güdümleme yaparak insanları yönlendiremeyiz. Güdümleme yerine kendimizi sevdirmeye ve insanlarla etkileşim kurmaya çalışmalıyız. Nitekim Hadis-i Şerifte Peygamber Efendimiz (sas) “İmanı en kuvvetli mümin, güzel ahlaklı olandır. Yanına herkes kolayca yaklaşır, geleni gideni çok olur. Herkesle iyi geçinir. Çevresi ile iyi geçinemeyen de hayır yoktur.” [Taberani] buyurmaktadır.
Günümüzde düştüğümüz en önemli hatalardan birisi, eşimizi veya çocuğumuzu kendimizden bir parça olarak gördüğümüz ya da emrimiz altında çalışanları bizim her dediğimizi yapmak zorunda olarak düşündüğümüz için, onlarla iletişim kurmak ve onları ikna etmek yerine, genelde baskı kurarak istediklerimizi yaptırmaya çalışmak olarak söyleyebiliriz. Oysa Nahl Suresi 125. Ayeti Kerimede Rabbimiz “Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et! Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete erenleri de çok iyi bilir.” buyurarak insanlar arası iletişimizde nasıl davranmamız gerektiği hususunda bizlere yol göstermektedir. Bir insanın annesi, babası, patronu vs. olabiliriz, ancak insanın her şeyi değiliz. Yani onların kimlik kartları biz değiliz.
Peki, ne yapmalı o zaman?
Sorunu sorun sahibine çözdürme ilkesini benimsemeliyiz. Burada sorunu çözerken başka unsurlardan, hocası, arkadaşı veya sözünü dinleyeceği herhangi bir kişiden yardım alabiliriz. Belki bizim bir ömürde yıllarca uğraşıp çözemediğimiz bir mes’eleyi pekâlâ bir başkası tereyağından kıl çeker gibi kolaylıkla çözebilir.
Emir vererek zorla iş yaptırmak yerine, sorunu sorun sahibine çözdürme metodu daha güzel değil mi? Kumaşın yırtık yerini kendi ipliği ile dikmiyor muyuz? Tıpta bile kişinin kendi dokusundan alınan bir damar bir başka yerine dikilmiyor mu?
O halde yönlendirme teknikleri varken niçin bunlardan faydalanmayalım?
Büyüklerimizden Mehmet Zahid Kotku ra. çevresindeki insanlarla iletişim kurarken; “Şöyle yapsak nasıl olur?” diye hitap ederek, onları isyan etme ya da karşı gelme durumuna düşürmez imiş.
Özellikle negatif kişilere yaklaşım tarzımız; emir cümleleri yerine, soru cümleleri kullanarak olmalıdır. Unutmayalım ki huyuna gidilirse, en vahşi hayvanlar bile insana hizmet etmektedir.
Aç bir insanı her defasında doyurmak yerine, balık tutma yöntemlerini öğretip, balığı kendisinin tutmasını sabırla beklemek daha güzel değil mi?
Hadis-i Şerifte “Sabır imanın yarısıdır” buyrulmuştur.
Mevlana “Maksada sabırla erişilir, aceleyle değil.” demiştir.
Endüstride dahi iş veriminin artırılmasında güdümleme yapmak yerine, çalışanlardan teklif isteme metodu vardır. Çünkü en büyük sıkıntıyı, soruna neden olanlar çekmektedir.
Sorunların çözümünde başarısız olmamız durumunda ümidimizi yitirmemeliyiz. Unutmayalım ki her kazdığımız kuyudan petrol çıkmaz.
Mü’min ancak elinden geleni yapmakla ve Allah’ın rahmetini ümit etmekle yükümlüdür.