İKİ CAMİ ARASINDA BEYNAMAZ
Hayatta nelerle karşılaşacağımızı bilmiyoruz. Bazen olumlu sürprizler, bazen de olumsuz süprizlerle karşılaşabiliyoruz. Bazen de karar verme noktasında beynimizde bir netlik oluşmadığından alternatifler arasında neyi tercih edeceğimize bir türlü karar veremiyoruz. İşte tam da bu durumu bizim şanla- şerefle yad ettiğimiz atalarımız " iki cami arasında beynamaz" deyimiyle bizlere özetlemişlerdir.
Benim oturduğum evden aynı uzaklıkta iki mescit vardır. Mescit imamlarıyla tanışıyor ve görüşüyorum. Cemaatten de bir kısmıyla hasbihalim vardır. Namaz vakitlerinde hangisini tercih etsem diye karar veremediğim zamanlar oluyor. Buna benzer durumlar ara ara her insan yaşıyor olabilir. Kararsız kaldığında da deyimde ifade edildiği üzere açıkta kalabilir. Bazen fırsatlar ani bir şekilde karşımıza çıkabilir. Fırsatları değerlendirmesini bilmeyenler "havanda su döverler".
Nice yaşı geçmiş namlı şanlı ailelerin kızlarıı- erkekleri karşılarına çıkan nasipleri değerlendiremediler, kararsız kaldılar, nasipleri beğenmeyip "daha iyisi! daha iyisi!" dediler. Sonuçta yuva kuramadılar. Annelik-babalık mertebesine yükselemediler, nesillerini devam ettiremediler. Onlara "anne-baba" diye seslenecek kimse yok artık. Pişman mı? Bir çoğu pişmandır.
. "En kötü karar kararsızlıktan iyidir" derler. Az önce ifade ettim. Yaşı geçmiş bekar kadınlar zamanında en azından kötü kocaya karar verselerdi var sayımından hareketle en azından ulvi makam kabul edilen "annelik" duygusunu yaşarlardı, anne olurlardı, erkekler de baba olurdu.
40 yaşı aşmış gençler var. İşsiz geziyor. Zamanında bir meslek edinmek akıllarına kimse getirmemiş, ya da meslek konusunda karar verememişler. Şimdi bir meslekleri yok. Asalak bir hayat sürüyorlar ya da maraban gibi bir oraya bir buraya ara işlerde düşük ücretle çalışıp duruyorlar. O nedenle plânlı, kararlı olmak gerekir. Özellikle lise döneminde bize uygun düşebilecek bir meslek seçimi yapmak durumundayız. Şimdiden gençleri ilgililer uyarmalı, meslek seçimi konusunda yardımcı olunmalıdır.
Hayatta ne yapacağını bilmeyen, bir amacı bir hedefi olmayanlar " karabalta" işi yapanlar hayatta başarılı olamazlar. Bu dünyaya "mal gelip-mal gitmek" meli insan. İnsanlık şerefiyle şereflenerek dünyaya gelenler, şerefini bırakıp gitmeliler. Yaratılış gayemizi bozmamalıyız. Üretken olmalıyız, insanlara ve çevremize fayda sağlayacak işler yapmalıyız.
. ÖSYM sonuçlarını ele alabiliriz burada. Öğrenciler iki üniversite arasında tercih noktasında yanlış yapabilir. Ya da yanlış tercihten dolayı hayatının akışı değişebilir. Ben sınıf öğretmeni olurum diye bir niyetim hiç yoktu. O zamanlar sınıf öğretmenliğinin bir popularidesi de yoktu. Liseyi daha önce bitiren bir akrabama danıştım. 24. Tercih olarak da "Giresun Eğitim Yüksekokulu'nu da yaz" demişti. Onun bu tavsiyesine uydum. Nasip bu okulmuş. Sınıf öğretmeni oluşumun kısaca hikayesi bu. Hayatımın akışı değişti. Haa!! Mesleğimden memnunum. Bir acziyetim yoktur. Üç -beş yüz tane insanın beynine dokunduğuma inanıyorum. Dokunuşlar önemlidir. En önemli dokunuş beyne dokunuş olduğunu unutmayalım.
Bizim kültürümüz gerçekten çok zengindir. Her konuda tecrübe edilerek yazılan, çizilen, söylenen yüzlerce doküman vardır. "İki cami arası beynamaz" deyimi de bunlardan birisidir. Bizim kültürümüzde "hayırda yarış" vardır. İlerde ihtiyaç olur diye gereksiz gibi görülen yerlere de cami yapıldığını görüyoruz.Onların mahallesi'nde var da bizim mahallede niye yok diye cami yapan binlerce örnek var bizim medeniyetimizde. Şu anda namaz kılanlara göre kıyaslama yapıldığında cami sayısı çok fazla olduğu görülüyor. Bazı köy ve mahalle camilerinde nerde ise hiç cemaat yok. Lâkin orada görevli vardır. Cami de olsa fazlalıklar israf kapsamına girer. Zira oralara harcanacak paralar daha önemli ihtiyaçlara harcanması gerekir. Tabi konumuz şimdilik bu değil.
. Her yaşanmışlık olaylar kendi lisanıyla bize hatırlatmalar yapıyor. Önemli olan o olaylardan dersler çıkarabilmektir. Dersler çıkarabilmek için de sosyal olayları doğru bir şekilde okuyabilmekle mümkündür. Hani dijital okuyazarlılık gibi diyelim. Girdileri ve çıktıları doğru sentezleyip sonra da analiz etmekle mümkündür. Böyle bir toplum elde etmenin yolu, eğitimdir. Eğitim de uzun bir süreçtir. Bir memleketin ne kadar çok eğitimli insanları varsa o toplum o derece gelişir. Gelişmelere uyumu kolaylaşır. Hatasında ısrar etmez. Hak ve hakikati daha rahat kavrar.
Yazımın nihayetine geldim. Halk arasında çokça kullanılan ve içinde "iki" rakamı geçen deyim ve atasözler paylaşarak satırlarımı bitirmek istiyorum.
İki karılı bitten, iki analı sütten ölür.
" İki gönül bir olunca samanlık seyran olur."
Birbirini seven ve evlenmek isteyenler için ev-bark söz konusu değildir. Onlara samanlık bile saray gibi gelir.
" İki el bir baş içindir".
Yüce Allah, insanları geçimlerini sağlayabilecek bir güçle donatmıştır. Bu gücü kullanan insan, başkalarına muhtaç olmadan yaşayabilir.
"İki çıplak bir hamamda yakışır."
Evlenecek çiftten biri yoksul ise ötekinin az çok bir şeyleri bulunmalıdır ki için de barınabilecekleri bir ev açabilsinler.
" İki çanak bir yerde tıngırdar!"
Çokluk olan yerde tartışma, farklı görüş ve anlaşmazlık muhakkak olur anlamındadır.
"İki cambaz bir ipte oynamaz."
Kurnazlıkta eşit olan iki kimse bir iş üzerinde birlikte çalışamazlar; birbirlerini aldatmak, saf dışı bırakmak için uğraşırlar.
"İki baş bir kazanda kaynamaz."
Fikirleri, eğilimleri ve davranışları birbirinden farklı olan iki kişi belli bir konuda, bir iş üzerinde uyuşamazlar; görüş ayrılıkları yüzünden ortaya uyuşmazlıklar çıkar.
İki at bir kazığa bağlanmaz.
Kendi başına buyruk, kimseden izin almaksızın dilediği gibi davranan iki kişi, aynı iş üzerinde görevlendirilip çalıştırılamaz. Her an aralarında anlaşmazlığın sonucunda tehlikelik durumlar çıkar ortaya.
"İki aslan bir posta sığmaz."
Bir ülkede iki baş egemen olmaz. Böyle iki baş bulunursa geçinemezler, kavga ederler; biri ötekini ortadan kaldırır. Selam ve dua ile...
16.07.2024