İFRAT ve TEFRİT MESELESİ
Bu başlığı duyanların vardır. Gene de hatırlatalım istedim.
İfrat ve tefrit, sözcükleri aşırılık ifade etmektedir. İfrat, gereğinden fazla acele, fazla doldurma ya da bir hayvanın gücünü aşacak yükleyerek sınırı aşmak anlamları taşımaktadır. Tefrit ise; ihmal, geri kalmak ve acizlik durumlarını içermektedir. Her iki sözcükte olağan dışı davranışları içermektedir.
Dini literatürde ise;
Peygamberimiz sav'e imanda ifrat, onu ilahlaştırmak ya da insanüstü ya da insan dışı bir varlık gibi görmektir. Tefrit ise baside indirgemek, Hz. Peygamberimizi sadece elçi olarak görmek, vahiy getirdiğinde elçi, onun dışında diğer insanlar gibi görmek, sünnetini hafife almaya kalkmaktır.
Bir başka açıdan olaya bakalım:
İki ton yük taşıma kapasitesi olan bir arabaya beş ton yük atarsan, araba en fazla birkaç gün idare eder, ondan sonra bozulur hiç yük taşıyamaz hale gelir ki bu ifrattır. Aynı arabaya on kilo yük atıp aynı yola sürmekte tefrit olur ki, bu da zararına çalışmak demektir. Arabaya kapasitesi kadar, yani iki ton yük atıp uzun yıllar arabayı çalıştırmak ve bu arabadan kâr etmek vasat oluyor. İbadeti bu misale tatbik edebiliriz...
Dinde ifrat ve tefrit, ancak sünnet ölçülerinin dışına çıkmak ile olur. Mesela Peygamberimiz (a.s.m) yılın belli aylarında ve günlerinde oruç tutmuş iken, bizim yılın tamamını oruç ile geçirmemiz ifrat, gereğinden az oruç tutmak da tefrit olur.
Gün boyunca hep ibadetle meşgul olup çoluk-çocuğun nafakasını ihmal etmek ifrat, sadece dünya malı için çalışıp hukukullah dediğimiz Allah'ın hakkı olan ibadeti terk etmek tefrittir.
İbadet yapmakta da ifrat tefrit olur. Az ibadet etmek tefrittir. Gece gündüz insan takatini aşacak bir şekilde hep ibadet etmek de ifrattır.
Gücünün yetmediği şekilde ibadet etmeye çalışmak, mesela geceleri hiç uyumadan namaz kılmak, gündüzleri hep oruç tutmak, hanımından uzak kalmak, et, süt, tatlı gibi şeyleri hiç yememek, ifrattır, aşırı gitmektir.
Bazı hususi şahısların hususi ibadet ve takvaları onlar açısından ifrat olmayabikir, ama bu hususi halleri herkese teşmil etmek ifrat olur, kabul edilemez.
"Şeytan ifrat ve tefritte gezer.", hayırlı bir ameli insana öncelikle yaptırmamaya çalışır, buna engel olamaz ise bu sefer o ameli aşırılıklarla (ifrat ya da tefrit ile) ifsad etmeye çalışır.
Bazı anlatımlarda örneğin: İmam-ı Azam Ebu Hanife'nin kırk yıl yatsı abtesiyle sabah namazını kıldığını söylenilmesi ifrattır. Abartıdır, gerçekle hiç bir ilgisi yoktur. Gerçeklerle çelişen bir durumdur. Bu tür şeylere bilgi denmez. Kafanızdan atın bence.
Diğer yandan bir ilahiyatçı Prof. Ramazan sohbetlerinde Hz Osman (ra) ile ilgili, o kadar haya timsali idi ki, ömür boyu " haya yerlerine" hiç bakmamıştır diyerek hoca aslında kendi hayasızlığını ortaya koymuştur. Böyle edepsiz bir cümle milyonların önünde sarfedilir mi?
Ankatımlarda ifrat- tefri neden yapılır sorusu akla geliyor.
Sultanını ilâhlaştırma meselesi. İnsan Yüce Allah Teâlâ'ya şüphesiz iman ettiği zaman kimseyi ilâhlaştırmaz. İmanında zaafiyeti olanlar başka ilahlar edinirler. Çünkü kalpteki boşluk bir şekilde doldurulması gerekir. Ülkemizdeki Atatürkçülüğü çoğu insan ilahlaştırmış, Atatürk'ü kendine Rabb edinmiş, haberi yok.
Halbuki Mustafa Kemâl bizim gibi bir insandı. İnsan olarak, komutan olarak, saygı duymak insani görevdir. Yaptıklarının doğruluğu- yanlışlığı demokratik ilkeler çerçevesinde tartışılır. Allah Teâlâ'nın ayetleri, peygamberinin sünneti tartışılır da Atatürk neden tartışılmazsın? Bazıları bu noktada Atatürkçülüğü öyle bir kafasında tapulaştırdı ki, bu konuda olumsuz bir cümle kursan ya da eleştiri getirsen " cahil hatta vatan haini" oluyorsun..
Dediğim gibi sultanını yüceltmek inanç zaafiyetidir. İnançlarınızı sorgulayınız.
Diğer bir husus birini yüceltmek ya da aşağıların aşağısına çekmek nefse hoş geliyor. Kişi sevdiğini ne derece överse o derece mutlu olur. Kızdığı ve nefret ettiği kişiyi ne kadar yererse nefsi o derece rahatlar. Bu her kişinin halinde vaki olan bir durumdur ve kişiyi bağlar. Lâkin tetbirli olmalıyız.
Bütün bunların yanında bir ifrat- tefrit meselesi daha var ki o da kasıtlı olarak yapılmaktadır. Bu en tehlikeli olanıdır. Bir amaca matuftur. Özellikle dinimiz üzerinde oynanan bir oyundur.
Peygamberimiz sav ' i itibarsızlaştırma ya da ilahlaştırma neselesidir. Her ikisi de çok tehlikelidir. Günümüzde her iki alanda da büyük bir rekabet vardır. Bu iki yol da yol değildir.
Dinimizde en iyi yol orta yol olandır.
Peygamber Efendimizin bu konu ile ilgili buyurduğu birçok hadis-i şerif bulunmaktadır. Bunlardan bazılarına örnek verecek olursak:
İfrat ve tefritten uzak durun. (Buhari)
İfrat ve tefritten uzak dur, vasatı tercih et; çünkü işlerin en hayırlısı orta olanıdır. (Beyhakî)
Orta yolu tutun, istikametten ayrılmayın! Aşırı giden helak olur. (Müslim)
İlim amelden efdaldir. Amelin efdali de orta yolda olmaktır. Allah Teâlâ’nın dini ifrat ve tefrit arasındadır. İkisinin ortası sırat-ı müstakim, yani doğru yoldur. (Beyhakî)
Hadislerde de görüldüğü üzere ifrat ve tefrit konusu her Müslümanın dikkat etmesi ve hayatından uzak tutması gereken bir konudur.
Selâm ve dua ile....
09.11.2924
Başmuallimin kaleminden