Hülâsa demem o ki; gaflete düşmemek gerek!
Hülâsa demem o ki; KEŞKE keşkeler olmasaydı...
Hülâsa demem o ki; yavaş yavaş acele etmek gerek...
Hülâsa demem o ki; Arif insanın hali de bir başka oluyor hani...
Hülâsa demem o ki; yürüyen KERVAN, duran kervandan iyidir.
Hülâsa demem o ki; Bazı şeyleri ifadede EDEBİYAT yetersiz kalır.
Hülâsa demem o ki; Yorularak DİNLENMEK herkese nasip olmazmış...
Hülâsa demem o ki; mizahtan ve espriden anlayan insanları çok seviyorum.
Hülâsa demem o ki; çok şey olmaya gerek yok... Sadece 'insan' olmak yeterli...
Hülâsa demem o ki; Ve bir gün gelecek, kıyamet kopacak herkes ettiğini bulacak
Hülâsa demem o ki; zor dostlar, hem de çok zor... Çok bilenlerin işi haddinden fazla zor...
Hülâsa demem o ki; hiç kimse kendisini başka bir şey sanmasın... Herkes ne ise sadece odur.
Hülâsa demem o ki; Ben gidiyorum, o gidiyor; O gidiyor, ben gidiyorum. Birlikte gidiyoruz işte...
Hülâsa demem o ki; hayatta rahat yaşamak için korkudan arınmak ve korkuyu korkutmak gerek...
Hülâsa demem o ki; çok bilenler, bazen bilgi zehirlenmesine maruz kalabiliyorlar... Allah korusun.
Hülâsa demem o ki; imama inanmadığı halde cenazesine istemeyen bir DELİKANLI daha çıkmadı.
Hülâsa demem o ki; en kötü zehirlenme 'bilgi zehirlenmesi'dir ve tedavisi de hemen hemen yok gibidir.
Hülâsa demem o ki; sabahtan beri söyleyeceğim sözü hatırlayamıyorum. Bir dost hatırlatsa ne iyi olacak... Ne söyleyecektim?
Hülâsa demem o ki; bazı insanlar vardır, temel özellikleri başkalarına iyi bir köle olmalarıdır. Kula kulluk edene yazıklar olsun.
Hülâsa demem o ki; bazı insan görünümlü varlıklar, vehimleri ve korkuları içinde ömürlerini tüketirler... Bunu 'yaşamak' sanırlar...
Hülâsa demem o ki; durup dururken, çok küçük bir nükteden alınganlık duymak, ciddi bir psikiyatrik rahatsız göstergesi olabilir.
Hülâsa demem o ki; bizde eleştiri ince ince, nezaket çerçevesinde olur. Kaba eleştiri bizde olmamalıdır... (Biz kimi diye sormayın)
Hülâsa demem o ki; her derdin bir çaresi vardır, yeter ki arayın... Her arayan çareyi belki bulamayabilir, ama bulanlar hep arayanlardır.
Hülâsa demem o ki; herkes kendilerinin 'oldukları gibi' kabul edilmelerini bekliyor, ama onlar başkalarını, 'oldukları gibi' kabul etmeye yanaşmıyorlar... Ne garip değil mi?
Hülâsa demem o ki; korkak akademisyenler var ya... Duruma göre pozisyon alıyorlar, buna da bilimsel bir tabir ile "ilm-i siyaset' diyerek kılıf buluyorlar... Bir insan dostunu ilm-i siyaset uğruna harcıyorsa o dostluk, dostluk değildir.
Hülâsa, Hülâsa, Hülâsa…