HELÂL VE TEMİZ LOKMA
Bir ziyafet sofrasına davet edilmiştik. Kahvaltı sofrasıydı o sofra. Masanın etrafında İlahiyat Fakültesinde tahsil gören öğrenciler de vardı. Yemeğe başlamadan önce Av. İsmail MUTLU ağabeyimiz haziruna dönerek;
- Allah Teâlâ Kur'an'ı Kerim'de "helâl ve temiz rızıklardan yiyiniz" buyurmaktadır. Bunun anlamı nedir? Görüşlerinizi merak ediyorum diye sordu. Konu ile ilgili enteresan görüşler ortaya kondu. Benim için de bu soru bir konu başlığı oldu. Şimdi bu konuyu irdelemeye çalışacağım inşallah.
Soru soran kişi Bakara Suresi 168. Ayetten bahsediyordu aslında. Cenab-ı Hak;168﴿ Ey insanlar! Yeryüzünde bulunan maddelerin helâl ve temiz olanlarından yiyin; şeytanın peşinden gitmeyin, çünkü o apaçık düşmanınızdır.
169﴿ O size ancak kötülüğü, çirkinliği, Allah hakkında bilmediğiniz şeyler söylemenizi buyurur. Buyurmaktadır.
Ayet-i Kerime'de "helal-temiz" kavramları geçmektedir. Farkında iseniz önce helâl kelimesi, ardından temiz kelimesi gelmiş.Demek ki önümüze konulan yiğeceğin önce helâl yiyecek mi yoksa değil mi? Ona bakmalıyız. Öncelikle sofraya konulan yiyeceklerin dinimizce yemenin caiz olduğu yiyeceklerden midir? Sorusuna cevap aramalıyız. Cevabımız evet ise bu sefer bu yemeğin kaynağı nereden geldiğine bakılmalıdır. Zira Resulullah sallallahu aleyhi selamdan rivayet edilen Hadis-i Şerife göre;
Fahr-i Kâinat -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in oruçlu olduğu, uzun ve sıcak bir yaz günüydü. Şeddâd bin Evs’in kız kardeşi Ümmü Abdullah -radıyallâhu anhâ-, iftar vaktinde Efendimiz’e bir kâse süt gönderdi.
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, sütü getiren kişiyi Ümmü Abdullâh’a geri gönderip;
“–Bu sütü nereden buldun?” diye sordurdu.
Ümmü Abdullah;
“–Kendime ait olan koyundan…” şeklinde cevap gönderdi. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, tekrar;
“–Bu koyunu nereden buldun?” diye sordurdu.
Ümmü Abdullah da;
“–Onu kendi paramla satın almıştım.” diye cevap gönderdi.
Allah Rasûlü bu cevaplardan sonra sütü kabul etti.
Bu rivayete göre şüphe duyduğumuz ikramların kaynağını sormamız gerektiği mesajını alıyoruz. Davede icabet etmeden önce de araştırma yapmak mümkündür. Bilgilerine güven duyduğumuz ihlâslı müslümanların beyanı esas kabul edilir.. Helâl dairesindeki yiyeceklerin geldiği kaynak da sağlamsa hikaye bitmiyor. Bu sefer hijyenik kurallara uyularak hazırlanıp hazırlanmasına bakılmadır. Tarihi geçmiş, GDO'lu, iyi pişmemiş, bozulmaya yüz tutmuş, hijyenik ortamda hazırlanamamış yiyecekler temiz yiyecekler kategorisinde düşünülmemektedir. Affedersiniz helâl yiyecekler lâkin iğrenç hazırlanan ve sofraya konulan yiyeceklerin çoğu mideler almıyor. Bazı yiyecekler de temiz olsa da çevre kirliliğinden temizliğini koruyamamaktadır. Çorba kazanının içine sinek düşmesi, ekmeklikte fare izlerinin olması, çorbanın içinde saçın görünmesi, bir ağacının altında hayvan pisliklerinin olması, yemeklerin konulduğu kapların kirliliği temiz olan yiyeceklerleri kirletiyor.
Geçmiş zamanda büyüklerimizden birisi, farkında olmadan bakraçtaki temiz ayranı paslı meşrebeye dökerek bize içirmeye çalıştı. Bu durumu farkedince kk; katiyyen o ayrandan içmedim.
Doğuda çalışırken bir köye arkadaşın birisiyle uğramıştık. Kadın kazanda kaynattığıı süt kazanını yere koyuyor. Kedi oradan geçerken kuyruğu kazanın içine sarktığını gördüm. Sonra o sütten bize ikram etmek istedi. Ben kadının bütün ısrarına rağmen sütten içmedim.
Erzurum'un bir köyünde görev yapıyordum. Komşulardan birisi çay içmeye davet etti. Çaydan sonra yemek ikramında bulunacaktı. Mutfaktaki un çuvalının üzerinde yatan kediyi görünce hiç yemek istemedim. Yanlış mı yaptım sizce?
Pislik nedir diye Arif birine sormuşlar. "Bir şeyin bulunmaması gereken yerde bulunmasıdır" demiş. Sevdiğinizin birinin saçını tutmak ve görmek istersiniz. Aynı saçı yemekte görseniz iğrenirsiniz. Hak etmeyip de belli makamlarda oturan kimselerin durumu da bu misalden farklı değildir.Zira Makama zarar vermektedirler. Makama güç katanlar, makamdan güç alanlar diye bir cümle kurduğunuzda bu kimseler makamdan güç alarak kendi evanesini beslemeye çalışırlar.
Konuma dönüyorum. Kur'an'ı Kerim'de Cenab-ı Hak kati şekilde yemesini yasak ettiği şeyler vardır. Bunlarla ilgili bir ayet-i kerimeyi paylaşmak istiyorum.
Kur’ân’ın, “O, size ölüyü (leşi)-kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesilmiş olan (hayvan)ı kesin olarak haram kıldı. Fakat kim kaçınılmaz olarak muhtaç kalırsa, taşkınlık yapmamak ve haddi aşmamak şartıyla (ölmeyecek oranda yiyebilir), ona bir günah yoktur. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.” (Bakara Sûresi, 173) âyetiyle kan, ölü ve Allah’tan başkası adına kesilmiş hayvanlar ve domuz eti açıkça haram kılınır.
Domuzda, diğer hayvanlara ve insana oranla çok yüksek dozda üretilen büyüme hormonu ve antikorlar bulunur ve eti, çok yüksek oranlarda kolesterol ve lipid içerir. Ayrıca domuz etindeki sağlığa zararlı maddelerden biri de trişin parazitidir. Bu parazit, insan vücuduna girdiğinde doğrudan kâlp kaslarına yerleşerek ölümcül tehlike oluşturur.
Bu nedenle domuz etti kesin olarak kıyamete dek haramdır. Batıda diğer hayvanların etleri gibi domuz eti de tüketiliyor. Müslüman asla böyle bir şeye tevessül edemez.
Günümüzde çok sayıda yetkili müslüman var ki helâl- haram dairesini daralttı. Kendine yeni fetvalar çıkarttı. Kolay yoldan para kazanma derdine düştü. Kısa zamanda zengin oldu. Lüks hayat yaşama sarhoşluğu içine girdi. Sırtından beslendiği insanlarımızı beğenmez hale geldi. Sözü uzatabiliriz.
Yüce Rabbimiz hesabını veremeyeceğimiz malı bize nasip eyleme. Rabbimiz sonsuz ni'metlerinden helâl ve temiz olanlardan bizlere nasip eyle ve bizleri cimri olanlardan değil cömert kullarından eyle. Rabbimiz! Günahlarımızı ört ve canımızı Ebrar olan kullarınla beraber al. Amiin, amiin, amiin. Veselâmun alel murseliin. Velhamdulillahi Rabbil Âlemiiin.
04.06.2024