HAYAT DERSLERLE DOLU
Samsun- İlkadım Büyük Caminin bahçesinde bankta oturuyordum. Hava da çok sıcaktı. Adana sıcağı gibi bir sıcak vardı. Bir ağacın gölgesine sığınmış otururken bir taraftan da tefekküre daldım, etraftaolup bitenleri gözlemliyorum. İkindi namazına takriben bir saat vardı. Caminin avlusuna giren- çıkanlar oluyordu. Birazdan tanımadığım birisi yanıma gelir oturur diye düşünmüştüm. Hep tanıdıklarla mı oturalım yani...diye de düşündüm.
Hem cami avlusuna hariç bir adam gelmez. Sarhoşun- ayaşın camilerle fazla işi olmaz gerçeği, herkes tarafından bilinir.
İşte böyle düşünürken benden biraz daha yaşlı, kısa boylu, kısa sakallı, normal giyimli, burnu biraz kamburca ve uzunca bir adam geldi. Selâm verdi, müsaade almadan bat diye benim sol tarafımda oturdu. Orası babamın tapulu yeri değildi elbette. Selâmdan sonra " müsaade ederseniz oturabilir miyim?" deseydi daha "şık" olurdu diye düşünüyorum.
Muhterem zat selâm verip oturunca ben de kendisine;
- "Merhaba" dedim.
Benim sol tarafımda oturmakta olan adama, rahat ol, benden sana zarar gelmez demek istemiştim. Merhabanın anlamı zaten budur.
Aslında farkımızda olmadan bizim bedenimiz konuşuyor. El hareketlerimiz, attığımız adımların iz düşümü, mimiklerimiz, kaşlarımız, şakaklarımız, gözlerimiz, simamız ve bütün bunların yanında iç dünyamızın simamıza yansıması durumu beden dilini ortaya koyuyor. Beden dilini uzmanlar daha iyi okur. Gün görmüş insanlar da tecrübelerine dayanarak beden dilini okuyabildikleri bir gerçektir. Bazen hiç ummadığımız okumamış alim insanlar bizim iç dünyamızı iyi tahlil edebiliyorlar.
Yanımda oturan zata bakarak beden dilinden zararsız, kendine göre bir hayatı olan bir adam olduğunu farkettim. Bir- iki konuşmaya başlarken ilk cümlesinden " gürcü" olduğunu anladım. Kendisine sorunca tahminini doğruladı. Ma'lulen 42 yaşlarında iken emekli olduğunu ifade etti. 11 bin lira civarında maaş aldığını söyledi.
"Bu paralarla geçim zor olur" deyince;
Kızdı ve "sen AKP' li değilsin" dedi ve ekledi. " Ben bu para ile gayet iyi geçiniyorum" cümlesini vurgulayarak söyledi.
Benim bu parayla geçim olmaz sözünü söylemem "AKP' ye karşı olduğumu söylemen yanlıştır" dedim. Zira bir çok AKP' li yetkili 10 bin lira emekli maaşıyla geçinilemeyeceğini söylüyor zaten.
Milletimizde tahammül kalmadı. Sözüm ona" 2+2=4" kadar kesin olan bir gerçeği ifade etsen bile, buna, bu memlekette milyonlar karşı çıkar. Hemen seni kategorize ederler, ayrıştırırlar, suçlarlar, safdışı ederler, düşman kesilirler. Bu tür anlayışlar hayra alamet değildir. Muhterem zat " bu paralarla geçim olmaz" sözüme kızarak, beni kategorize ederek, yanımdan kalktı gitti. Ne deniz de " git nereye gidersen git, senin gibilerle işim olmaz" diyerek tepkimi ortaya koydum.
Aslında ikimiz de cami cemaatiyiz. Biraz sonra omuz omuza vererek beraber aynı safta, aynı imama tabi olarak namaz kılacaktık belki de. Camilerde aynı saflarda yanyana kıldığımız nice insanlar vardır ki farklı siyasi görüşleri olması münasebetiyle farklı partilere destek veriyorlardır. Olabilir, ne var bunda.Zaten camilerde yaşlılardan başka cemaat kalmadı. Ayni siyasetten olanlarla saf tutup namaz kılacaksak cemaat olamayız.
. Günümüz şartlarında çok partili bir sistem vardır. Çok parti demek çok görüş demektir. Tam tamına islâmi parti yoktur. Partilerin başkan ve yetkilileri biraz daha dindar görünüyor ya da görünmüyor olabilir. Bir liderin dindar görünüp görünmemesinden ziyade dürüst olması önemlidir. Doğruluk, adalet, eşitlik ilkelerine bağlılık, hırsızlıktan azami derecede kaçmak, kamu malını kendi canı gibi korunmak, milletten aldığı emanet görevi en iyi şekilde yerine getirmeye çalışmak dindarlığın ta kendisidir. Namaz kılmayıp doğruluktan ayrılmayan yönetici, namazla insanları aldatan yöneticilerden kat kat iyidir. Dindarlık sadece şahsi ibadetler değildir. Dindarlık hayatta üstlendiğin misyonu Hâk Teâla'nın rızasına uygun şekilde yerine getirmekten geçer. Şahsi tüm ibadetleri yerine getiren fakat halkına zulmeden yönetici yerine, şahsi ibadetlerine bakılmaksızın adil davranan yöneticileri tercih etmek esastır.
Milletleri ve devletleri emperyal güçler rahat yönetmek için tuzaklar kurarlar. Birlik ve beraberlik içinde olan devletleri ve milletleri kolay yıkamıyacaklarını biliyorlar. O yüzden sürekli bizleri ayrıştırmaya, bölmeye, kutuplaştırmaya ve nihayetinde düşmanlaştırmaya çalışıyorlar. Sağcı-solcu, milliyetçi- ülkücü, akıncı- tarikatçı-cemaatçi, Süleymancı- menzilci, şu partici bu partici, şu mezhepçi bu mezhepci, mezhepli- mezhepsiz, sunni-alevi- vehhabi- ehli sünnet, Sunni- Caferi- Şii...şeklinde yüzlerce farklı ekol oluşturulmuş, perde arkasından sürekli tetiklenmeler, desteklenmeler yapılmakta, milletimizi bölmeye çalışmaktadırlar. Bölündükçe güç kaybı meydana gelmektedir. Birleştikçe gücümüz artar. Allah Teâlâ'nın izniyle birlik ve beraberlik olduğu sürece bizi kimse yıkamaz, parçalayamaz. Biz aynı dava uğruna mücadele ettiğimiz sürece. Aksi takdirde durum vahim olur.
Bütün bunlar eğitimle olur. Gerçek eğitimli insanlar hakikatin farkına varır, olayların arka plânını sezer, gerekli tetbiri alır. Kim ne derse desin İslâm çatısı altında toplanmaktan başka çaremiz yoktur. Yol varsa budur, bilmiyoruz başka bir yol. Selâm ve Dua ile...
20.04.2024