HATIRALARDAN SATIRLARA
Geçmiş yaşantılarımızda kayda değer hatıralar hepimizde mevcuttur. Belki de kitapların satırlarında yer alan ünlü kişilerin hatıralarından daha önemli hatıralarınız vardır. Lakin;
Meşhur biri olmamamız dolayısıyla hatıralarımıza sahip çıkacak birilerinin olmayışı, öte yandan o hatıralarımızın hatıra kalıp satırlara intikal etmemesi sebebiyle "közün" ateşlenmediğinde sönmesi gibi sönüp gidiyor.
Bir çok tecrübeler, birikimler, yaşanmışlıklar sönüp gidiyor. O hatıraların her biri aslında şimdiki tabirle "hayat etkinlikleri" dir. O etkinliklerden yararlanmasını bilmiyoruz. O zaman "tarih tekerrürden ibarettir" deriz. Stalarımızın yaşadığı acı olayları tekrar yaşamış oluruz. İnsanlık malesef bu acı olaylarla doludur.
Her yaşanmışlığın ders verici tarafı vardır. Önemli olan olayları mercek altına alarak tarafsız okuma yapabilmektir. Bu manada terettütlerim var. Kütüphanelerdeki kitapların ne kadarı geçmiş olayları doğru okuma yapıp gerçek değerlendirmeler yaptığını söyleyebiliriz ki?
Genellikle albenisi çok olur diye yazılan senaryoların, hikâyelerin, fıkraların, anekdotların, hatıraların bir çoğunu meşhur kişilerin isimleri kullanılarak anlatılır. Örneğin; Fıkra konusunda Nasreddin Hoca meşhurdur. Karadenizlinin doğal hayatı fıkra gibidir. Nasrettin Hoca'ya ya da Temel- Dursun denilerek anlatılan fıkraların albenisi çok olur. Kötü bir malzemeyi ünlü bir firma reklâmına aldığında satışı rekoru kırar. Tersi de doğrudur.
Ben bir ara iki akrabam arasındaki diyaloğu fıkralaştırdım. Lakin X ve Y isimlerini kullandım. Gerçekten o iki kişinin arasındaki diyalog fıkra gibiydi. Buradan paylaştım, bir çok yerde anlattım, hiç cazip gelmedi insanlara. Lâkin TV'lerde Temel-Dursun rolünde olan vatandaşlar o diyaloğu fıkra mahiyetinde anlatsalar rekor seviyede seyirci çikar.
Hani sözünde durma mevzusu var ya! Bu konu ne zaman gündeme gelse, Mehmet Akif ERSOY'un İstanbul'da buluşmak üzere sözleştiği birinden bahsedilir. Sabah çok kar yağmış, buna rağmen Mehmet Akif, dediği saatte sözleştikleri yere gitmiş, lâkin adam gelmemiş. Ömrü boyunca o adamla daha konuşmamış. Bu mevzu anlatılır durur. Başka verilecek örnek yokmuş gibi.
Çevremizde öyle insanlar var ki, ömrü boyunca verdiği sözleri yerine getirme hususunda gram şaşmamış. O adamların yaşantısından örnek versen olmuyor mu? İlla birilerini kutsamak mı gerekiyor.
Hatırdan- satıra demiştim ya! Bir defasında mahalledeki mescide gittim. Akşam namazıydı. İmam yoktu. Sakallı, sarıklı, takva ehli biri namazı kıldırdı. Tesbihat ve duadan sonra 5-10 dakika sohbet etti. İmamı Azama sözü getirdi. "İmam-ı Azam 40 sene yatsı abtesiyle sabah namazını kıldı" dedi. Ben bu cümleyi tartışmıyorum. Lâkin birini kutsamak için bu kadarı da olmaz doğrusu.
Bu "hatırdan-satıra" sözünü, Üstadım Edebiyatçı -Yazar, aynı zamanda Samsun Tülây Başaran Lisesi'nde edebiyat öğretmeni, dostum, Selim EROĞLU Hocam'dan alıntı yaptım. Selim Hocam "lâfı gediğine koyma" konusunda uzmandır. Doğrusunu, faydalıysa ve kimseyi incitmiyorsa söyler, nükteli sözleriyle etrafını hem düşündürür, hem güldürür hem de öğretir. Onun için Hocam'a çok itibar ederim, saygı duyarım. Konuştuğu zaman pür dikkat dinlerim. Bir olay anlattığı zaman konuyu nereye bağlayacağını merak ederim. Terme Bilgi Gazetesi' ndeki yazılarını okurum. Öğrencileri, meslektaşları ve O'nu tanıyan herkes tarafından çok sevilmektedir. Bu vesile ile değerli Üstadıma selâm ederim.
Şimdi de müsaadenizle bir kaç hatıramı kısaca nakledip yazımı sonlandıracağım.
Ticaretle uğraşanlar, iktisat okumasalar bile iktisatla ve ticaretle ilgili bilgi ve tecrübe elde ederler. Bir defasında otobüsle yolculuk yaptığım esnada koltuk arkadaşım pazarlamacıymış. Benim de acizane pazarlama ile ilgili tecrübem var. Sohbet esnasında şu cümleleri sarfetti arkadaş; "Ben önce, müşteriyi elde etmek için bir kaç kez zararla müşteriye mal satarım, daha sonra bir kaç kez kârsız mal satarım, ondan sonra da ömür boyu kazanırım" dedi. Tabi ki kapitalist bir düşüncedir, katılırsınız, katılmazsınız, ayrı bir mevzudur.
Ticaretle uğraşan başka bir dosttan " malı pahalıdır desinler, lakin kalite yok demesinler" dedi. Tecrübe sonucu ders alınması gereken söz doğrusu.
Ticaret demişken yıllar önce Samsun -Terme'de bir markete uğradım. Zeytin satmak istiyorum adama. Adam bir kaç gün önce 5,5 liraya birinci sınıf zeytin aldığını söyledi. Zeytini öve öve bitiremiyordu. Bendeki zeytin de kaliteliydi ve 5 lira fiyat istiyordum. Ne var ki adama zeytini gösterdiğimde zeytini hem pahalı hem de iyi olmadığını söyledi. Bunun üzerine "senin övdüğün zeytine bakabilir miyim?" dedim. Zeytinine baktım. Benim zeytinin aynısı. Markası da aynı, zeytinin kalipresi de aynı. Bunu farkedince benden 10 teneke zeytin aldı. O zaman şunu anladım. " Bir mal onunsa kötüle, senin olunca övgüle" mantığı. Böyle bir mantık doğrulukla, dürüstlükle asla ilgili değildir.
Benim partimden olmayan siyasetçi kötü, benim partime girdikten sonra iyi oluyor mantığına "zeytin misali" ne kadar da çok benziyor.
Hatıralarımızı kaleme alalım, gelecek neslimize ışık olalım, belki o ışık kıyamete dek yanacaktır, amel defterimize sevap olarak akacaktır. Destekleriniz için teşekkür eder, sevgi ve saygılar sunarım.
24.01.2024
M. Cemal TOMAR