HATIRALAR SARMIŞ DÖRT BİR YANIMI

Mustafa Cemal TOMAR

HATIRALAR SARMIŞ DÖRT BİR YANIMI

Şarkı sözleriyle sözlerime başlamak istiyorum. Her birimizin gerçekten dört bir yanımızı saran acı ya da tatlı hatıralar vardır. Tarih tekerrür eder diyorlar ya, sanki zamanla hayatımızda yaşadığımız olaylar tekrardan tekerrür ediyor, ya da benzerleri vuku buluyor.

Otobiyografik bellek her insanda vardır. Bu belleği iyi kullananlar geçmişteki yaşadıkları olayları, tanık oldukları olayları olduğu gibi hatırlarlar. Bazılarımız ise az hatırlarız.

Prof. Dr. Endel Tulving, otobiyografik hatırlamayı zihinsel bir zaman yolculuğuna benzetiyor. Üstün otobiyografik belleğe sahip kişiler kendilerine bir tarih verildiğinde o tarihin hangi güne denk geldiğini, o tarihte yaşadığı kişisel olayları (Örneğin “O gün annemle alışverişe çıkmıştık ve yolda sarı bir kedi gördük.”) veya o tarihte meydana gelen toplumsal olayları hatırlarlar" der. Çevremizde bu tür insanlara rastlamak mümkündür. Bu tür işlere özellikle kafa yoranlar da çoktur.

Çoğunuzda üstün otabiyografik zeka yoktur. Yalnız önemli olayları hatırlarız. İlkokul ve ortaokuldaki arkadaşlarımızı ve öğretmenlerimizi, tatlı ve acı hatıralarımızı, ilk görev yerimizi vs kime sorarsanız anlatır. Bu işler başta ilgi meselesi, daha sonra da zihin meselesidir.

Köylü vatandaşlarımız bir araya geldiklerinde en çok konuştukları konular geçmişteki yaşantıları ve hatıralarıdır. Şehir insanı ise o gününü konuşur, geçmişi konuşacak vakti kalmaz. Dolayısıyla dün ne yiyip içtiğini unutması normaldir. Beyin şartlara göre şekil alır sanırım.

Hatıralar sardı dört bir yanımızı diyerek söze başlamıştık. Geleceğe dair projesi ve beklentisi olmayanlar geçmişini konuşmaya başlar. Bu durum yaşlılığın belirtilerindenmiş. Biz de altmışa merdiven dayıyanlardanız. Yaşlıkık belirtileri çoktan başlamıştır.

Yıl 1996 yılının son çeğreğini gösteriyordu. Terme Kocaman İlkokulun'da görev yapıyordum. Merhum Prof. Dr. Nejmettin ERBAKAN başbakandı. Maaşlara % 50 zam yapılmıştı. 50 bin lira alırken 75 bin lira almaya başlamıştık. Bir taraftan da enflasyon hızlı bir şekilde aşağıya doğru düşüyordu. Mevsim yaz-sonbahar olmasına rağmen piyasa ilkbahar mevsimini yaşıyordu. Dar gelirlilere, bağ-kur ve sigorta emeklilerine % 300 zam yapılmıştı. Halkın büyük bir kesimi mutlu ve geleceğinden umutluydu. Aklaracağım hatıram bu döneme ait olduğundan bu dönemle ilgili bir pasaj sunmak istedim. Bu vesile ile 54. Hükümetin başbakanını rahmetle anıyorum. O hükümette görev yapıp da ölenlere de Rabbimden rahmet diliyorum.

Terme'ye görev için geldiğim yıllardı. Takvim 1993 yılını gösteriyordu. O yıllarda Ziya VURAL öğretmenimiz ile tanışmıştım. Ziye Hoca Oflu olması hasebiyle aktif bir hayatın içinde yer almaktaydı. 1996 yıllarında Amerikan Temizlik ve Kozmetik Ürünler pazarlayan bir işin Terme distribütörü idi. Projeyi ve ürünleri tanıtmak için toplantılar yapıyordu. Bir gün çalıştığım okula gelerek ürünleri tanıyordu. Aramızda bir arkadaşımızın saçları çok dökülmüştü. Ziya Hoca o arkadaşa dönerek;

"Bende Amerikan yapılı bir şampuan var, onu alır başını aralıklı olarak beş-on kere yıkarsan dökülen saçların tekrar eski haline döner" demişti.

Öğretmen, Ziya Hocayı pür dikkat dinliyordu, bizim de dikkatimizi çekmişti şampuan. Genç yaşta dökülen saçlar tekrar, kökleri filizleniyor, büyüyor, baş eski hali alıyor. Son derece önemli. Hiç karşılaşmadığımız bir durum. Her birimiz şaşkınlıkla bu durumu karşıladık.

Öğretmenimiz çekinerek ve merak ederek şampuanın fiyatını sordu. Şampuanın fiyatı iç piyasada satılanlara göre 4-5 kat daha pahalı olduğunu öğrenince;

Ziya Hocam. Ben halimden memnunum, kel kalmaya razıyım" dedi. Ziya Hoca'ya teşekkür etti.

Bir kaç gün önceydi.

Bir okulun okul yardımcılarından birisi, dikdörgen biçimindeki masa etrafında oturan beş-on tane öğretmenlere hitaben;

-"Bir kaç gün sonra okul müdürümüzün bahçesinden beşer kilo biçiminde kutulara konmuş halde kiraz buraya gelecek. 5 kg' mı 300 liradır. Almak isteyenlerin listesini yazıyorum" dedi.

Okul müdürünün kirazı denilince almamak olur mu?

Her biri listeye ismini yazdırıyordu. Sıra öğretmenlerden birisine gelince;

- "Benim bahçemdeki kirazlar da epeyce kırmızılanmaya- kızarmaya başlamıştır" dedi.

Tabi bu cevap son derece manidar bulundu ve topluca orada gülüştük.

- Ben de "buradaki hadise karşısında bu cevabınız kayda değer bulundu. Notlarımın arasına alıyorum" dedim.

Arada böyle espriler olacak. Başka türlü insan nasıl tebessüm edecek, nasıl gülecek ya da nasıl mutlu olacaktır.

Ben burada arkadaşlarımın hoşgörüsünü göz önüne alarak bu diyalogları buraya yazdım. Ben şahsen birileri benim de içinde yer aldığım diyalogları, hatıraları; kırmadan, dökmeden, birilerini üzmeden kaleme alsa memnun olurum.

"Söz uçar yazı kalır" misali yazmak ve tarihe not düşmek erdemli bir eylemdir. Erdemli eylemlere imza atanlara ne mutlu. Güzel hatıraları yakalayıp yazan ve okunmasını sağlayanlara selâm olsun. Sevgiyle ve muhabbetle kalınız, aziiiz dostlar!!!

01.06.2024

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.