Söylemesi kolay, tam 60 yıl bekledik. Gözümüz yolda kulağımız seste, hep bir umutla bekledik. Fakirin ekmeği umut dedik ve ümidetmeye devam ettik. Bir gün bizim ülkemizde bizi farkedecek, bir gün bizimde varlığımızı farkedecek ve hatta bize soracak, ey vatandaşlarım, biz sizleri bu ülkelere gönderiyoruz ama açmısınız, susuzmusunuz, bir derdiniz varmı, hakaretleremi tabi oluyorsunuz, malınıza mülkünüzemi tecavüz var, yakıldınızmı, yıkıldınızmı, öldürüldünüzmü?
Evet biliyordum, birgün keşfedileceğimizi biliyordum. Geçen ay bizim için yuvam hesapları açıldı. Hemde bize özel, paralarınızı getirin, Türk parasına çevirin size döviz bazında hesap açalım dendi. Varsın ucunda çıkar koksun. Ülkemiz bizi hatırlamış ya. Bu bile bizi onurlandı.
Size bir şey söyleyeceğim ama bana inanmayacaksınız. Belkide dünyanın en büyük sürprizini aldım. 30 yıldır gurbetteyim, hey gidi hey hey dedim.
'GURBETTEKİ TÜRKLERİDE HATIRLAYAN BİRİLERİ ÇIKTI'
Bu sefer devletimiz bizi hatırladı. Geçen gün bir e-posta aldım. Bir toplantıya davet ediyorlardı. İş ve kariyer imkanı vereceklerini söylüyorlardı. O gün sevinçten uyku uyuyamadım. Avrupalı Türklere iş ve kariyer imkanı.
Sonra başımı iki elimin arasına koyup kendi kendime söylendim.
-'Geç olmadımı? Biraz geç olmadımı? Neden yarım asırdan sonra? Neden sadece çıkarlarla hatırlandık? Neden hep etimizle sütümüzle hatırlandık? Gibi bir sürü soru döküldü dudaklarımdan. Halbuki, halbuki siz bizim bir gün hatırımızı sorsaydınız, birgün hatırlayıp çayımızı içmeye gelseydiniz, biz size herşeyi hazırlamıştık. Paketlerimiz hazırdı. Ülkeye yetecek, vatana yetecek, dosta yetecek paketlerimizi biz hazırlayalı yıllar oldu. O eli bekledik yıllarca, o yolu bekledik yıllarca.
Siz ise bizim beklentilerimizin tam tersini yaptınız. Ben böyle bir mantık ne gördüm ne yaşadım. Avrupalı Türkler başkanlığı kuruldu. Yönetici ve çalışanları Türkiyeden seçildi. Türkiyede yaşayan adam ne bilir benim karın ağrımı? Bütün konsolosluk çalışanları Türkiyeden gelir. Neden? Burada yaşayanlar yabancı ülke vatandaşımı?
Derken, yaralarım depreşti yok yerden, diyeceğim efendim;
Bizler artık yabancılaştık, bizler artık iş arayan değil, kaç bin işçi çalıştırabiliriz, işçilerimize hangi kariyerleri verebiliriz onun hesabını yapıyoruz.
Bizler artık istenmeyen Almancı olmayı hazmettik. Sabrımızla gözyaşımız harman oldu, bozduk bozduk ilaç yaptık. Hatırlarsınız, Sultan Abdülhamid Hazretlerinin eşi Şefika Sultan, Cumhuriyet'in kurucuları tarafından sürgün edilip, Fransızların bulaşıklarını yıkamak zorunda bırakılmıştı. Merhum Adnan Menderes onu gözyaşları içerisinde; "Anneciğim affet geç kaldık!" diyerek İstanbul'a getirmişti.
-Şefika sultan ne demişti?
-Evladım biraz geç kalmadınızmı? Ben bulaşığı yıkadım, tuvaletleri temizledim.
Ben kendi adıma şunu söylemek isterim; Değerli efendim, geç kaldınız, biz milletin bulaşığını yıkadık, biz milletin tuvaletlerini temizledik. Saltanat ve kariyer bundan sonra sizin olsun. Bir elimiz Afrika ötekisi Asya kıtasında artık. Geçmiş olsun.
AMA YİNEDE HATIRLANMAK ÇOK GÜZELDİ.
BUYRUN OKUYALIM LÜTFEN;
AVRUPALI TÜRKLERİN SORUNLARI
1960 lı yıllarda, Avrupalının işçi ihtiyacını karşılamak için çıktılar yollara. Dil bilmez, yol bilmez, para yok, aile yok, ev yok, huzur yok ve gurbet.
Avrupa işçi istedi, Türkiye gönderdi. Düğünle bayramla, ayaklarının altına kırmızı halı sererek karşıladılar. Hatta Avrupalı siyasetciler öve öve bitiremediler.
-Sonuçta Türkler Avrupanın işine yaramıştı.
-Sonra Türk siyasetcilerin Avrupadaki Türklere işi düştü.
-1970 te devlet zor günler yaşadı. Avrupada ki Türkler elinden gelen neyse koştu. Bunu gören uyanıklar Türkiyeden Avrupa'ya gelip, halkın elinde ne var ne yoksa kandırıp alıp götürdüler.
-Birde Türkiye ticareti Avrupalı Türkleri öptü.
-Bu durumu, her 5 veya 10 yılda bir tekrarladılar. Şu anda dolandırılan insanlarada hiç sahip çıkılmadı ve hatta bazı "Holding" adı altındaki şirketler haklı çıkarıldı.
-Zaman geldi, Merkez bankasında 50 bin Markı 2 yıl tutan gümrüksüz araba çıkarma hakkına sahiptir, dendi.
-Kısacası ne zaman Türkiye ekonomik bir zorluk içine girdi, mutlaka Avrupalı Türkler el uzattı. Her şekilde.
-Zaman geldi, Avrupa’da başta Almanya olmak üzere bir çok ülkede yaşayan Türk vatandaşlarının bu güne kadar Türkiye’de yararlandıkları sağlık hizmetlerinde değişikliğe gidildi. Yeni uygulama ile Sosyal Güvenlik Kurumu, artık sadece acilde yapılan tedavi ve ilaç masraflarını karşılayacak dendi.
-Yeni uygulamadan Almanya, Avusturya, Hollanda, Belçika, Makedonya, Romanya, Arnavutluk, Bosna Hersek, Lüksemburg ve Çekya’da yaşayan Türkler etkilenecek. Uzanacak bir el bekledik, yok.
-Hatta sanırım Avrupalı Türklerden alınan paralar yetmedi, bedelli askerliğe zam getirdi. Son dönemlerde yapılan fahiş zamlar vatandaşlıktan çıkışlarıda etkiledi.
-Size öyle bir şey söyleyeceğim ki bana inanmayacaksınız. Almanyada her ülkeden insan yaşar. Bunların hepsi çifte vatandaş olabilir, hatta üç vatandaşlığı olanlar var. Sadece Türkler isdisna.
-O ne demek lan gardaş? diyor, bir arkadaş. Evet Türkler çifte vatandaş olamazlar. Ve bu duruma Türkiye den gelipte bir siyasetci, müdahale etmez. Hani bir çocuğa tokat atınca babası ses çıkarmazsa aynı tokat hep tekrarlar ya! "Kendi tavuğunu taşlayanın tavuğunu herkes taşlar." Bizde de öyledir. Sahip çıkan anne babamız yok.
-En basitinden, Türk hava yolları, Avrupadaki Türklere en yüksek fiyattan bilet satar. Avrupa pahalı. Herkes bu fiyatlara bilet alamaz ve dolayısıyla arabayla düşer yollara. Daha sonra sırasıyla yollarda, Avusturya, Macaristan, Sırbistan, Bulgaristan başlar tokatlamaya. Onlardan yediğimiz tokatlar saymakla bitmez. Kazaların haddi hesabı yok. Orada da gelipte o ülkelere iki kelime laf eden olmaz.
-Sonra hükümetimizin ömrü çok olsun, baktı para lazım, bir gecede emeklilik borçlanmalarını 27, Euro dan 40, Euro nun üzerine çektimi? Ohh bir rahatladık, bir rahatladık, hay ömrünüz çok olsun diye dua etmeye başladık.
-Sürekli olarak Avrupada yaşıyoruz. Türkiye ye kısa süreli geliyoruz. Bu gelişlerimizden nasıl para kazanabiliriz diye vatanımızdaki dostlarımız düşündü taşındı ve buldular. Eğer yurtdışı telefonu getirirsek, 1838 Lira para ödüyoruz. Bir rahatladık, bir rahatladık, midemiz bağırsağımız bolaldı. Hah 'ya böyle olmalı. Yurtdışındaki Türklerin her şeyi alınmalı. Hatta onların yaşaması bile fazladan. Aslında onlar Türkiye ye gelince nefes aldı parasıda alınmalı.
Neyse bütün zorluklara rağmen ülkeye ulaştık. Birde bakıyoruz, komşu arsanın sahibi bizim arsayada el koymuş. Vay babam vay, uğraş ki elinden alasın. Bizim mallar zibil canıııım, oda onların olsun.
-Ya-hu her şeyden vazgeçtik. Şu Avrupa da helâl et yemek istiyoruz. Avrupa yasakladı. Türkiye den binlerce defa rica ettik. Söyleyinde İslami kesim yapabilelim dedik. Kimsenin umurunda değil. Eyvallah onlar Avrupaya gelince bizde onlara Alman eti yediriyoruz.
-Avrupalı Türkler sadece Türkiye tarafından değil, yaşadığı ülkelerde de, etinden, sütünden yararlanıldı. Hatta evleri yakıldı. Tek tek ve toplu olarak öldürülmeye başlandı. Başörtülü bacılarımız, holiganlar tarafından trenden atıldı. Onlarca iş adamımız iş yerinde vurularak öldürüldü. Çalıştıkları yerlerde kötü muamele gördüler. Öğrenciler sınıflarda dışlandı.
-Dün işçi olarak davet edilen Türkler, yıllardır, hem işkence, hem mobing, hem öldürülmelere maruz kalıyor.
Daha sonra Türkiye öyle güzel bir anlaşmaya imza attıki, bilgilerin paylaşılması. Buradaki insanların dişinden tırnağından artırdığı üç kuruş ile memleketinde 4 dönüm tarla aldı. Onuda devlet buradaki ülkelere bildirdimi. Adamlar ceza üstüne cezalar aldılarmı. Ya-hu gurur duyuyoruz vallahi gurur duyuyoruz. Artık göğsümüzün üzerine geri zekalı hamalisini takdık.
-Avrupada yaşayan sadece Türk göçmenler yok. Avrupada her ülkeden göçmenler var. Ama onların sıkı savunucuları var.
-Ve bizlerin artık hayat garantisi yok. Evet bizler korkuyoruz. Bizleri öldürüyorlar ve yarın hangi komşu tarafından öldürüleceğimizide bilmiyoruz.
-Bu konuda biz Avrupalı Türklerin asıl sorunu, Türkiyenin bize sesli bir şekilde sahip çıkamayışıdır. Biz bunu 1960 tan bu yana biliyoruz fakat acaba insanlar öldürülürken Türkiyeden ses gelirmi diye beklesekte, bu boş bir bekleyiş.
-Ne hikmetse, tarihte, hiç bir konsolosluk, hiç bir vatandaşına, bayram tebriği dahi göndermemiştir. İtalyanlar her ay bir toplantı ile halkın sorunlarını dinlerken, tarihte hiç bir gün, hiç bir Türk konsolosluğu, halkı toplayıp derdini dinlememiştir. Ben hiç şahit olmadım.
-Avrupalı Türkler, temsilcileri olmadığı için hiç bir derdinide dile getirememiştir.
İşte biz Avrupalı Türklerin, pardon "Almancıların" yegane karın ağrısı.
Sür-çi lisan ettim ise affola.