Rize günlerdir Akparti eski Rize Milletvekili HASAN Karal’ın Ali Babacan’ın kurduğu (Deva)partide kurucular kurulu arasında yer almasını konuşuyor. Takip ettiğim kadarıyla Karal’a bu tercihinden dolayı destek veren yok. Aksine, yüzlerce kişi Karal’a bu nedenle ağır eleştirilerde bulunuyor, onu eski lideri Erdoğan’a ve Ak Partiye gönül vermiş Rizelilere ihanetle suçluyor.
Karal’ın Ak Partiyi terk edip, Babacan’ın partisine geçişi birçok kişinin eteğindeki taşları dökmesi için fırsat oldu. Geçmişte Karal’ın birçok Ak Partili ile sorununun olduğu bilinen bir gerçek. O kişilerin şimdilerde Karal hakkında ağızlarına geleni söylemeleri anlaşılabilir bir şey, garip olan dün onun yanında görünen, onun hakkında bir tek olumsuz söz söylememiş olanların da fırsat bu fırsat diyerek Karal’a saydırmaları..
Peki Karal olası bunca tepkiyi göze alarak, Ak Partiyi neden terketti, bunun kendince gerekçeleri ne olabilir?
Konuya bu pencereden bakalım;
Düşünün.. Siz, El-Ezher’de okumuş, genç bir İmam Hatip mezunu iken, onca fakülte mezunu, akademik kariyerli, tecrübeli siyasi varken Recep Tayyip Erdoğan, kurucu il Başkanlığı için seni takdir etmiş..
Sonrasında; İl başkanlarına milletvekili adaylığı için izin vermezken sana ayrıcalık uygulayıp aday olmana izin vermiş, o seçimde seçilememiş olmana rağmen seni sonraki seçimde aday gösterip milletvekili seçilmeni sağlamış, yetmemiş adaylık için kuyruğa girenleri dikkate almayıp art arda seni iki dönem daha aday göstermiş, böylece üç dönem milletvekili seçilmeni sağlamış..
Sen, son dönemin kısa dönem olması nedeniyle yeniden adaylık beklemişsin ancak aday gösterilmeyince, üç dönem yasağı nedeniyle aday gösterilmediğini düşünmüşsün.
Aday yapılmayışın geçerli bir nedene bağlanmış ama senin yerine, il başkanlığına giden süreçte yanında olan, ancak sonradan ihtilafa düştüğün Muhammet Avcı aday yapılmış..
Milletvekili seçilmesinin yanısıra bu kişi ayrıca parti içerisinde de önemli bir görevle görevlendirilmiş..
Sen ise belki belediye başkanı adayı yapılırım diye beklemişsin ancak söz konusu dahi olmamış..Senin ihtilaflı olduğun bir başka isim olan Rahmi Metin belediye başkanlığı için aday gösterilmiş..
Kimi ilçelerde seninle içli dışlı olan bazı başkanların üstü çizilmiş, yerel seçimde senin döneminde kazanılmış olan bazı ilçelerde seçim kaybedilmiş..
Milletvekilliğin dönemlerinde karşıtlarının diş bilemesi bir yana, diğer hemşehrilerinle en çok ilgilenen hatta (kimilerine göre) tek isim olmuşsun, herkesin sorununa eğilmiş, “gece gündüz, telefonum herkese açık, her saatte arayabilirsiniz” deyip kapını herkese açmışsın, telefon numaran elden ele dolaşmış..
Sevmeyenlerin sana ateş püskürürsen, sevenlerin seni göklere çıkarmış,methiyeler düzen yazılar yazmış, bunların bazıları senin için sosyal medyada sana övgü yarışına girmiş..
Senin aday yapılmayışın bir yana, senin gibi yeniden aday gösterilmemiş onlarca milletvekiline bürokraside önemli görevler verilmiş..
Yetmemiş, bunların bazılarının yakınları dahi önemli mevkilere getirilmiş..
Sen bu tabloya bakıp, sana da Reis’inin mutlaka önemli bir görev vereceğini düşünmektesin ve hâlâ o şevkle beklemektesin..
Bu arada kimileri senin bakan yardımcısı, hatta bakan olacağını, kimileri ise önemli kurumların başına geçirileceğini, bunlardan birinin Çay-Kur olabileceğini, Çay-Kur’a genel müdür yapılacağını öne sürecek, ancak, bunların hiçbiri gerçekleşmeyecek, boş olan Çay-Kur yönetim kurulu üyeliğine dahi uygun görülmeyeceksin, üstelik buradaki boş olan yönetim kurulu üyeliği Sakarya belediye başkanıyla doldurulacak..
Ve bu atmosferde aylar geçecek, sen köşene itilecek, devlet yönetiminden, tüm makamlardan uzak tutulacaksın...
Oysa, sen kendini önemli görevler için hazırlamış, El-Ezher’den diplomanı almış, üstüne birde R.T.E Üniversitesi’nden yüksek lisans eklemişsin, iyi derecede Arapça bilmeni, dini eğitim görmüş olmanı da kendi açından önemli bir üstünlük görmektesin. Ayrıca, kendini siyaseten tecrübeli görüyor, her üstün makamı hak ettiğine inanıyorsun..
Kendinde gördüğün bunca meziyete rağmen bu derece köşeye itilmiş olmanı içine sindiremiyor, kendine gelecek vaad eden bir çıkış yolu arıyorsun..
Bu durumda ne düşünür, ne karar verirsin?
Bir yanda iç içe olduğun partililerin ve son döneme kadar sana yakın ilgi göstermiş ancak sonrasında kenara koymuş genel başkanın/ Reis’in,
diğer yanda seni siyasete devama zorlayan, bir köşede sabırla gelecek günleri beklemeyi içine sindiremeyen nefsin, öfkeye dönüşen ihtirasların, beklentilerin..
İşte, (muhtemelen) bütün bunlar üzerinden kendince bir muhakeme yapan ve artık Ak Partide değil bugün, gelecekte de kendine yer olmadığını düşünen HASAN Karal, geleceğin siyasetinde etkin olacağı iddia edilen Erdoğan’ın 4 dönem milletvekili, 5 kabinede bakanlık, Başbakan yardımcılığı gibi önemli görevler verdiği Ak partiden kopmuş bir isim olan Babacan’la siyasete devam etmeyi kendisine en uygun yol olarak gördü. Belki de bu kararını verirken Babacan tarafından kendisine önemli vaadlerde bulunuldu..
Gelişmelerin nasıl seyrettiği, bu konuda bir pazarlık olup olmadığını bilmemiz mümkün değil..
Bu kararıyla bir zamanlar elinden tutup onu il başkanı ve üç dönem milletvekili yapan, ona geçmişte fevkalede değer veren Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sırt çevirdiğini, bu durumu nedeniyle çok büyük tepki alacağını bilmesine rağmen böyle bir kararı hangi nedenlerle verdiğini, bu kararla neyi hedeflediğini elbet Karal’ın kendisi açıklayacak, yeni tercihinin gerekçelerini kamuoyuna sunacaktır..
Ancak şu bir gerçek ki; Karal, her ne gerekçe açıklarsa açıklasın Rize’de ona karşı olan tepkinin uzun bir süre daha dinmeyeceği aşikâr..
Karal’ın özgür iradesiyle verdiği bu karar öncelikle kendisini bağladığı için,
Ben, işin orasında değilim..
Benim anlamakta zorlandığım şey ;
Siyasetini vefa üzerine yürüten, kendisine ihanet etmeyip, sadakat gösterenlere son derece önem verip, onlara çeşitli imkânlar sunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ne oldu da geçmişte bu derece değer verdiği, elinden tutup, yukarlara taşıdığı Hasan Karal’ın üzerini çizdi?
Bence bunun çok önemli bir nedeni olmalı..
Merak ettiğim şey de bu..
Sizce bunun nedeni ne olabilir?