Aziz Yıldırım yanlışları olan, birçok kimseye antipatik gelen bir insandı.
Ama çok büyük bir doğrusu vardı ki, FETÖ ile aslanlar gibi mücadele etti. Ve Recep Tayyip Erdoğan bu adamı bütün bu süreçte yalnız bırakıp, Fenerbahçe Koç’un kucağına devrilirken çok kısık bir ses çıkardı sadece.
Ali Koç’un Başkanlığının mimarı Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Son kertede kendine yakın adamların “Aman Aziz Başkanı destekleyin” demesi, Ekrem’e teslim edilen İstanbul gibi sonuç vermiştir.
xxx
26 Haziran’da su akıtan klimam için telefon açıp servis istedim Arçelik- Beko’dan. 4 Temmuz’a randevu verdiler. E yaz hali, yoğun iş trafiği vardır deyip bekledik. Gelmediler. Ve telefon açınca da bu randevuyu inkâr ettiler.
Dedim ki, “Vazgeçtim yaptırmaktan. Fakat o kayda aldığınız görüşmeler var ya, daha iyi hizmet verebilmek yalanıyla servis ettiğiniz. Hah, işte o kayıtlara bakın bakalım, 26 Haziran’da sizinle bir görüşme yapmış mıyım? Siz de bana 4 Temmuz’a randevu vermiş misiniz?”
İnceleyip geri döneceklerini söylediler.
Fakat cep telefonuma yeni bir servis randevusunun bilgisi düştü.
Aradım tekrar.
“Bakın ben servis istemiyorum. Cevap istiyorum!” dedim. “Kendi irademle ve marifetimle oluşturduğum randevuyu inkâr ediyorsunuz, artık istemiyor olmama rağmen kendi kendinize randevu yazıyorsunuz!”
Derken Arçelik Genel Müdürlükten Gökhan Bey aradı. Soyadını bilgi güvenliği açısından paylaşamayan Gökhan Bey…
Dedi ki, “26’sında görüşme yaptığınıza dair kayıtlara ulaşamadık. Size sonuç bildiriyorum”
Bu Gökhan Bey ki, patronlarının soyu sopu soyadı aşikâr kendisi gizemli…
Sıkıcı konuşmamızı “Servis istiyor musunuz? diye bağlamak zorunda kalan Gökhan Bey…
Söylediğim her cümlenin sonunda “Ben sadece, 26 Haziran’daki görüşmenin kayıtlarına ulaşamadığımızı bildiriyorum.” diyen ve aslında bana “Sen yalan söylüyorsun” demeye getiren Gökhan Bey… Şimdilerde fötr şapkasını atıp badem bıyığa dönen ve damat Berat’a imaj çizen pr uzmanı Ali Saydam ne buyurur acaba…
Ulan, sizin servisiniz temin edemediği yedek parça için beni “Japon Pazarı”na yönlendiriyor. Bir özür dileyeceksiniz; kibrinizden dileyemiyorsunuz.
Sanırım Ali Koç da “Kendimizi anlatamadık” diye bir açıklama yollar muhtemelen.
Demek ki marka, kurumsallık, ürünün arkasında durmak filan masalmış, kral olan malı götürenmiş müşteri değil.
Bu, hem siyaset ve hem ticaret tarafından eşek yerine konmamızın hikayesidir.
Müşterisi olduğunuz firmayla ilgili bir derdiniz var ve ezberden öte cümlesi olmayan call-center robotlarını aşamıyorsunuz. Aştığınızı zannettiğinizde de Arif 216 pardon Gökhan 216 çıkıyor karşınıza genel müdürlükten…
“Efendim, sistem ancak bu şekilde ilerlememize müsaade ediyor. Şimdi siz bu randevuyu iptal mi etmek istiyorsunuz?”
Müşteri çıldırır, ağaların kervanı yürür…
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin koltuklarının Trabzon ve Rizelilere üleştirilmesi gibi…
Ama Allah için en kritik noktalar inşaat/ imar işleri ile nam salmış Gümüşhanelilerde…
Gümüşhaneliler demişken, Eyüp Karahan yani İBB Genel Sekreter yardımcısı patronu olan genel sekreterle birlikte artistik bir istifa şovu yaptılar ya; pazarlıklar bittikten sonra ve güya Ekrem İmamoğlu rahat çalışsın diye…
İşte o istifa edenlerin iştiraklerdeki yöneticilikleri devam ediyor, belediyeden ise ayrılmış değiller, kendilerini de uygun yerlere uzman olarak çakmışlar.
Endüstri Mühendisi ve her kuytu köşede “Reis”in adamı olmakla ünlenmiş Hayri Baraçlı ise istifa ile huzura kavuşup ve hatta mümkünse bakanlık gözleyerek rahat edeceğini sanıyorsa yanılıyor. Öğrencileri ve ailesinin iltisaklı olduğu şirketlerin yaptığı işler, ihale/ usül/ ıvır zıvır gözetilmiş olsa da “Ben Hırka-i Şerifte mütevazı bir evde oturuyorum” sızlanmasıyla örtülemez.
Ha Koç, Ha Erdoğan dedim…
İkisinin de etrafını geçit vermez ahmak ve sanal bir call-center çepeçevre kuşatmış; dolayısıyla ulaşılmaz haldeler. Bundan da şikayetçi değiller.
Ve Koç malımı alacaksın diyor.
Erdoğan da oy vereceksin diyor.
Berat’ın Pelikan Kuşlarından biri çıkmış TV 24’e Bakanlar Kurulu goygoyu yapıyor.
Neymiş efendim; zaten meclisten milletvekili olduğu halde bakan yapılanlara asla dokunulmazmış.
Hoop, Berat güvence altında.
Bürokrat/ teknisyen bakanlardan Milli Eğitim Bakanı zaten işini iyi yapıyormuş…
Ya hu sen çekil de yetkili biriyle konuşayım diyeceksin ama bu andavallar Tayyip Bey’in etrafında Bizans surları gibi yükselmiş vaziyette.
Fatih’ini bekleyen İstanbul’un Fatih’i suriçinde kaldı/ biz dışında kaldık.
Sonuçta İstanbul gitti.
Aile gitti.
Klima gitti.
Ve havalar sıcak.
Daha da ısınacak.
Utanmadan bir de şunu ilave ediyorlar; “Yardımcı olmamızı istediğiniz başka bir konu var mı?”
Demirel de eşek yerine koyardı ama ara sıra okşardı eşek yerine koyduğunu…
Şimdikilerin kibri, “Ulan ben batıracağım kulübü, siz asgari ücretlerinizden, emekli maaşlarınızdan Fener Ol’acaksınız” modunda…
Damadıma laf yok modunda…
Liyakat mi? Sülale mi?
Müşteri mi? Eşek mi?
Ben yanar döner değilim.
Bütün seçimlerde Ak Partiye oy verdim.
Şimdi de ilan ediyorum.
Berat gitmeden…
Trabzonlu ve Rizeliler temizlenmeden Ak Parti’ye oy yok.
Tayyip etrafındaki Bizans surlarını yıkmadan gerçeği göremeyecek. Veya biz Tayyip Bey’i tanımamışız.
Klima, süpürge, buzdolabına gelince…
Gidip en ucuzunu alacağız, bozulunca da çöpe…
Yalan olmuşuz, ağlayanımız yok.
Xxx
Suçlu Benim başlıklı yazımda ele almayı söz verdiğim konulardan “hırsızlık” kaldı biliyorum.
İBB’nin doymazlarının giderayak çevirdiği fırıldakların bilgi akışı devam ediyor. Ben bu kadar rezil olduğumuzu/ rezilleştiğimizi vallahi bilmiyordum.
O dosyayı bitirebilirsem, haber kanallarını kapatacaksınız. Oralara utanmadan çıkıp siyasi rant mühendisliği yapan hiçbir çakalı da artık dinlemeyeceksiniz.
E tabi, o borulardan size de bir şeyler akmıyorsa…