GÜNCEL MESELELERDEN KESİTLER
Bazı konular var ki her daim güncelliğini koruyor. Bu konuları sıralamaya kalksak listeye sığmaz. Önemli olanlardan bazılarını zikredersek yerinde olur. Ölüm, hastalık, işsizlik, geçimsizlik, siyaset, eğitim...gibi. Müslüman için; namaz, yardımlaşma,sünnet ve şefaat gibi konular sürekli gündemdedir.
Namaz zaten günde beş vakit 1400 seneden beri vardır ve beş vakit müslümanın gündemindedir. Nafile namazları ve diğerlerini zaten herkes bilmektedir. Yardımlaşma konusu da yaşadığımız sürece zaman zaman karşımıza farklı versiyonlarla çıkan güncel konulardan birisidir. Ya bir tanıştan bir telefon gelir yardım istenir, ya camiden çıkarken on tane Suriyeli vs. elini uzatmış yardım talebinde bulunmakta, ya hoca vaazının sonunda, imam da hutbenin sonunda dokunaklı cümlelerle yardım çağrılarını yaparlar. Bu yardımar genellikle "ver" biçimindedir, "al" diyen çok az bulunur.
Bizim Whatsap grubumuz var. Orada duyarlı bir arkadaşımız nerde ise bir yıldan beri gündemden düşmeyen "Filistin ve Gazze" katliamını dile getirerek grup olarak "bir havuz oluşturulup maddi destek sağlayalım" teklifinde bulunmuştu. "Kızılay kanalıyla bu yardımlarınızı yerlerine ulaştırılır" denmişti. Van Kızılay Şube Başkanı da grubumuzun üyesidir. Van Kızılay Şube Başkanı " Kızılay aracılığıyla yapılan yardımların önce İsrail'e, oradan da Mısır'a gittiğini, İsrail'in izin verdiği kadarı yerine ulaşabileceğini" söyledi.. Bu vahim gerçeği maalesef bu vesile ile öğrendik. "Mel'un İsrail lâftan anlamaz, sahada güç gösterisinden anlar" sözünün ne kadar da önemli bir söz olduğunu anladık. Müslüman ülkelerin hiç biri bu manada çizdikleri siyaset maalesef sınıfta kalmıştır.
Bir başka konu ise " şefaat" konusudur. Şefaat ile ilgili onlarca ayet-i Kerime vardır. Bu ayetlerin özünde Ayetel Kürsi'de geçen " yeşfeu indehu illa biiznih" ayetidir, yani " Allah Teâlâ'nın izni olmadan kim şefaar edebilir ki"? cümlesidir. Şefaat tamamıyla Yüce Rabbimizin tasarrufundadır. Şefaat hakkı verir ya da vermez O'nun indinde bir bilgidir. Bizler aklımızca bir liste oluşturarak ( tarikat, siyaset, cemaat liderlerine, diyer yandan, sözde Allah dostlarına, evliyalara, seydalara, kavslara... ) şefaat hakkı ihtas etme hakkımız yoktur.
Maalesef bugün böyle bir liste oluşturulmuştur. Şefaat kavramının da içi boşaltılmıştır. Bu manada başımdan geçen bir olayı burada hatırlatmak isterim.
. 1991- 1992 yıllarıydı. Urfa'da görev yapıyordum. Oradan menzile gitmiştim. Muhammet Er Raşit oranın mürşidi kâmili idi. Ben oranın manzarasından etkilenmemiştim. Tevbe merasimine katılanlardandım. Artık "hatme halkasına" katılabiliyordum.
Günün birinde Urfa'da DSİ ' de çalışan bir mühendis arkadaşın evine misafirliğe gitmiştim. " Bu akşam filan yerde hatmemiz var" dedi. Ben de Tevbe alanlardan olduğumdan hatme yapılacak olan eve gittik. Hatme halkasını oluşturanlar hep mühendisleridi. Hatmeden sonra mühendisler kendi aralarında konuşuyorlardı. Ben de konuşulanları dikkatle dinleyenlerden din.
Biri;
" Kavs Hazretlerinin inayetiyle DSİ lojmanlarında bana lojman çıktı" dedi.
Öbürü;
" Şahsım Menzile intisap ettikten sonra güneş her sabah bir başka doğuyor" dedi ve ekledi. "Kavs Hazretlerinin bütün dünyalık işlerimizde bizim üzerimizde inayeti vardır" dedi.
Öteki, işi biraz daha ileri boyuta taşıyarak;
"Sen ne diyorsun, Kavs Hz nın son nefeste imanlı mı, imansız mı gideceğimizi belirleyen kimsedir" dedi. Bu cümleleri zihinlerinde tasarlayıp lisanlarıyla ifade edenler, dört yıllık fakülte bitirip devlet işinde görev yapan mühendislerdi.
Ben de o esnada dayanamayıp, " Bu kadar da olmaz, o kendi imanını kurtardı mı da benim de imanını kurtaracak" dedim. "Bu kadar da sapıtmayın" demem üzerine;
Mühendis Sofi cezbeye gelerek;
- Ya Seyda! Hazretleri diyerek feryat etti, inledi!!! Diğer ekip de göz-kaş ve beden dilleriyle ve nefretle bana doğru yöneldiler.
Benim misafiri olduğum Tonyalı hemşerim mühendis İsmail Bey olmasaydı oracıkta her biri üzerime cullanacaktı. Bu yaşadıklarımı kelimesi kelimesine yazdığımdan emin olabilirsiniz. Taktiri ve değerlendirmeyi size bırakıyorum
Değerli okurlarım. Şefaat yapabilecek liste oluşturulduğunda insanları kendinize çok daha rahat biat etmesini sağlarsınız. Bir tarikat lideri ki sizi cennete sokacak ehliyete sahip olduğunu insanlara inandırınca o insanlar o lidere "kul köle" olmaz mı? Ben de inansam ben de olurum.
Kısaca yüce dinimiz İslam'ın her ilkesini istismar etmişiz. Öyle ki dünyayı, şnsanlığın çoğuna köle olma yeri, azınlığa her türlü imkanı sağlayabilen bir hayat haline getirdik Hiç bir cemaat, tarikat lideri fakir değildir. Cübbeli Ahmet Hoca Efendi'nin oturduğu saray, bugün 100 milyona alınamaz. Çocuklarının ve kendisinin bindiği arabaların fiyatı on milyonun üzerindedir. Müritler ise fakr-u zaruret içinde yaşamaya devam etmektedir.Son zamanlarda medyaya yansıyan haberlere göre Menzilli Tarikat Şeyhlerinin varlıkları milyar dolarların üzerindedir.
. 55 seneden beri kürsülerde halka vaaz veren bir hoaefendi ile oturuyordum. Sohbet esnasında "kul hakkından" bahsetti. Kul hakkı hakikaten çok önemsenmesi gereken bir konudur.
Hocaefendiye;
"Bir kimse dara düştüğünde ya da cehaletinden dolayı malını değerinin altında satıyor olmasından elde edilen kazancın hükmü nedir? diye sordum.
"Pazarlık yapmak sünnettir." dedi.
Peki " bu sünnet dediğin pazarlıkta" fiyat hiç yukarıya çıkıyor mu? dedim. Yani madurun istediği fiyat piyasa değerinin altındadır, senin malının değeri 80 değil de 100' dür diyerek fazla para vererek alış- veriş yapanı gördün mü? dedim. Ses yok. " Bu sünnet diye tabir edilen pazarlıkta bu da vardır" dedim. Yoksa sen, düşkün adamın 100 liralık malını 80 liraya piyasaya çıkarması sürecinde bir de fırsatçılık yaparak 80 lira üzerine bir pazarlık daha yapıp o malı 60 liraya almaya gayret eder ve de buna " pazarlık yapmak sünnettir" dersen ve bir de helal para kazandım diye övünürsen, amiyane tabirle "şeytanlık" yapmışsın, zırvalıyorsun demektir. Dini argümanları kullanarak, müslümanlık postuna bürünerek, çaktırmadan sinsice ve şeytanca insanları kandırmak derler buna. Böyle müslüman tiplerinden Cenab-ı Hak cümlemizi korusun.
.Yazımda vermek istediğim bir kaç mesaj var aslında. Hep sürücülerin peşine takılmayalım. Biz de insanız ve hayat serüvenimizi vahiy-bilim ve akıl ekseninde kurgulayabiliriz. Geleneklerden gelen dini anlayışlara "sorgulanamsz" yaklaşımlardan uzak duralım. Şunun ya da bunun şefaatiyle nasılsa kurtuluruz hesabı içerisine girmeyelim. Abese Suresi'nde Cenab-ı Hâk;
34-36﴿ İşte o gün kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar.
﴾37﴿ O gün onlardan her birinin işi başından aşkındır. Buyurmaktadır. Mesaj açıktır.
İnancım odur ki Hak Teâlâ şefaat etme hakkı evvela Peygamberimize ve diğer peygamberlere verecektir. Kur'an'a ve Kur'an'la barışık olan sünneti seniyyeye uygun hayatını tanzim edenler Allah Teâlâ'nın affına ve Rasulünun şefaatine nail olacaklardır. Rabbimiz hakkı hak bilip hakka tabi olanlardan, batılı batıl görüp batıldan ictinap edenlerden bizleri korusun. Amiin.
13.08.2024