GENETİĞİ BOZULMUŞ İNSAN

Mustafa Cemal TOMAR

GENETİĞİ BOZULMUŞ İNSAN

Önce genetik nedir sorusunun cevabını arayalım, sonra da konuya geçelim.

Genler, organizmaların yaşam sürecini ve biyolojik özelliklerini düzenler. Her bir gen, belirli bir özellik veya işlevin kodlanmasından sorumludur. Örneğin, saç rengi, göz rengi, boy, cilt tonu gibi fiziksel özelliklerimiz genlerimiz tarafından belirlenir. Ayrıca, bazı genler hastalıklara yatkınlığı veya bağışıklık sistemimizin etkinliğini de etkileyebilir.

Hem biyollojik olarak hem de ruhsal olarak bugünkü bilim ve tıp genetik yapımıza müdahale edebiliyor. Genetiğin doğal işlevini bozarak sanki yeni bir organizma meydana getiriyor.

Bu ön bilgilerden hareketle " Genetiği Bozulmuş İnsan" tanımlaması husule gelir.

Nasıl ki genetiği bozulmuş bitkiler, hayvanlar ve ürünleri eski lezzeti-tadı-kokusu- ve vücuda sunması gereken faydayı veremiyorsa genetiği bozulmuş insanın hali de bu duruma benziyor.

Yani doğal yapısı bozulmuş ürünler. Ama şimdi o doğallığı bizulmamış ürünleri her geçen gün mumla aramaktayız. Bulmakta zorluk çekiyoruz. Genetiği bozulmuş gıda ürünleri sağlığımızı da tehtit etmektedir. Hastalıklar her geçen gün artmakta, hayatta ismine hiç rastlamadığımız varyantlı hastalıklar ortaya çıkmaktadır. İşin daha vahimi nedir biliyor musunuz?

Genetiği bozulmuş gıdalarımız insanlığımızın da genetiğini bozmuştur. İnsanlık böylelikle farklı bir dünyaya evrilip çevrilmektedir. Yaratılış gayesinden her geçen gün daha çok uzaklaşmaktadır. Yeni dini anlayışlar ortaya çıkmakta, zengin-fakir arasındaki makas açılmakta, insanlık üzerindeki zulüm boyutluğu ve hacmi artmakta, benlik ve bencillik duyguları ayyuka çıkmakta, dünyadaki köleleşmiş insanların sayısı artmaktadır. Bilim ve teknolojinin imkânları insanlığın faydası yerine zararına kullanılmakta, insanoğlu elde ettiği imkânlarla ölümsüzleşeceğini zannetmekte, var olan düzenin yerine "Yeni Dünya Düzeni " kurma çabası içine girmekte, menfaatleri uğruna dünyanın bir bölümünü cehenneme çevirmekten çekinmenektedirler. Bütün bu gibi menfi hususiyetler genetiği bozulmuş insanların oluşturduğu dünyada yaşanmaktadır.

Genetiği bozulmuş insanlar dünyanın her yerinde mevcuttur. Müslüman ülkeler de maalesef bu inlanlarla doludur. Hem yönetenler hem de yönetilenler bu kapsamda değerlendirilebilir.

Ömer Hayyam'a atfrdilen bir dörtlük vardır yaa!

Cellâdına âşık olmuşsa bir millet,

İster ezan dinlet, ister çan dinlet

İtiraz etmiyorsa sürü gibi illet

Müstahaktır ona her türlü zillet! ..

Tam da bu dörtlükte anlatılan durum günümüz dünyasında görülmektedir. Türkistan'da, Yemen'de, Filistin'de, Irak'ta, Suriye'de, Afganistan'da, İran'da vs ve burada sayamayacağımız kadar yerlerde her türlü zülme uğrayan din kardeşlerimize, iki milyara yakın müslüman milletlerin bir araya gelip ortak bir sinerji oluşturamamaları , genetiği bozulmuş insanlıkla ancak izah edilebilir.

Bir Hadis-i Şerifte Rasulullah sav; Müʼminler birbirini sevmekte, birbirine acımakta, birbirini korumakta bir vücut gibidir. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvları da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa dûçâr olur.” buyurmaktadır. Bu birliktelik, bu bütünlük, milli ve manevi beraberlik nerede kaldı? Diğer bir ifade ile;

Kim müslümanların derdini kendi derdine mâl etmezse onlardan değildir.” Âlem aldatmaksa maksad, aldanan yok, nâfile! Kaç hakîkî müslüman gördümse, hep makberdedir; Müslümanlık, bilmem amma, gâlibâ göklerdedir!

Tarihimiz muhteşem kahramanlık örnekleriyle doludur. Osmanlı İmparatorluğu nerede zülme uğrayan bir müslüman ya da gayri müslim gördüyse hemen elini oraya atardı. Osmanlı ruhu bozulmamış, imanın ihtişamını halkın idrakine gösteriyordu. Çünkü Akif'in aslında "makberdedir- göklerdedir" diye işaret ettiği kimseler ecdadımızdı. Zira onların genetiği bozulmamıştı. O insanlar bugün yaşasalardı dünya müslümanlarına bu sefaleti ve zulmü kim yaşatabilirdi ki?

24 saat sürmez İsrail'e girer, Filistin- Gazze zulmüne son verirlerdi. Ecdatımıza minnettarız

Son çeyrek asırda hem ülkelerin içlerinde, hem düşmanlar tarafında müslüman milletlerin başına gelmemiş zulüm ve musibet kalmadı. Genetiği bozulmuş insanlık suskun.

"Bana dokunnayan yılan bin yaşasın" atasözü tedavülden kaldırılmalı. Yılan bana da ardına kadar dokunuyor, yüreğime dokunuyor, evime, arabama, tarlama, komşuma, eşime, işime, dinime, değerlerime, hayatımın her alanına...yılan alabildiğince dokunuyor. Lâkin "genetik meselesi" yüzünden tepkisiz, duyarsız, umutsuz ve mutsuz bir millet olduk.. Haksızlıklara boyun eğer hale geldik.

1 kuluna 99, 99 kuluna bir pul hikayemiz vardı yaa!!! Ekonimide bu böyleydi. Hukukta da böyle bir durumla karşı karşıyayız. Siyonist güçler bu uygulamayı pasif bir toplum oluşumuzdan, yöneticilerin beceriksizliğinden teslim olmuş ruh halimizden istifade ederek tüm müslüman ülkelere bu hukuksuzluğu uyguluyorlar. Bir İsrail askeri öldürülde dünya ayağa kalkarken 1000 Filistinli öldürülse "tık" yok, tepki yok, hareket yok. Gerçek manada sonuç verecek hiç bir işlem yok. Ne vardır? Vaaz vardır, dua vardır, miting düzenleme vardır, kola fanta protestosu vardır. Duyarlı müslümanların döktükleri göz yaşı vardır. Pratikte bu uygulamalar sonuç vermez. Deveni bağla, sonra tevekkül et. Deveni bağlamadan tevekkül yoktur. İlâhi nizamın gereği budur. Önce fiili dua, ardından kavli dua gelir kardeşim.

Yurt içinde de hukukduzluk hüküm sürmektedir. Çok suç işleyen güçlüyse ya da birilerinin adamı ise az, gariban biri olup az suç işler bir de adamı yoksa çok ceza alıyor. Ya da güçlü olanın iftirasına uğrayıp ceza çekiyor.

Hulâsa dünyanın geleceği, geçmişini aratacak duruma doğru hızla evrildiğini görüyoruz. Siyonist ve kapitalist ülkelerin bütün uğraşları kendilerinin dışındakilere cehennemi yaşatmaktır. Dünyayı cehenneme çevirmektir. Bütün bu cehenneme doğru gidişatta biz de kullanılıyoruz, fakat farkında değiliz. Benim üzüldüğüm nokta tam da burasıdır. Selam ve Dua ile...

15.10. 2024

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.