FETÖ İLE MÜCADELE

Prof. Dr. Önder KUTLU

Malumdur, özellikle 15 Temmuzdan sonra FETÖ/PDY konusunda paylaşım yapmamaya çalışıyorum. Yazı yazmıyorum. Yazılarımı 2014’ten itibaren yoğun biçimde paylaşmıştım. Toplumu tehlike konusunda uyarmaya çalıştım. Tabii ki kapasitem dâhilinde.
O günlerde sırf bu tehlikeyi topluma daha kolay ve iyi duyurabilmek adına gazetede köşe yazıları yazdım. Bir dönemden sonra aktif olarak gazetede yazmayı bıraktım. Bu dönem tehlikenin yakından fark edildiği ve daha aktif mücadeleye başlandığı döneme tekabül eder: Yapılanma ‘dernek’, ‘vakıf’ ve ‘şirket’lerine kayyım atandığı zaman dilimi.
Gazete yazıları yazdığım dönemde yazılarımı ihtiyatla kaleme almaya ve varsa farklı bir bilgi, görüş ve itirazı mutlaka dikkate almaya çalıştım. Yeni bilgiler edindiğimde bunu da paylaşmaktan geri durmadım. Aslında ilkem, her zaman ifade ettiğim gibi ‘büyük insanlar fikirleri, orta insanlar olayları, küçük insanlarsa kişileri tartışır’ idi. Mümkün olduğunca birinci sıradakilerden olmaya çalıştım. İlkeli gazetecilik, ilkeli yayıncılık bunu gerektirir sonuçta. Facebook sayfamda da aynısını yapıyorum.
Derdimiz üzüm yemek; bağcıyla işimiz olmaz. Önemli olan bağın sürekliliği, toplumun huzuru. Bağcı bugün var, yarın yok.
Bugünkü, yani 15 Temmuz sonrası tutumumun sebebi; artık herkes tehlikeyi sadece fark değil, maalesef tecrübe de etti. Bugün insanları, toplumu ajite etmenin, sebepsiz yere hareketlendirmenin anlamı yok. Yapılması gereken, yetkililere ve mücadeleye destek vermek. Gereksiz kalabalık yapmamak; işini yapanları engellememek. Herkes işini yapacak; sorumluluğunu yerine getirecek. Örgüt çok komplike ve kripto olduğu için iş, yani mücadele son derece uzmanlık gerektiren bir sorumluluk. İyiniyetli insanlar destek olalım derken, köstek olabilirler. Masum insanlara leke atılabileceği gibi, suçluların kendilerini gizleme, başkalarını lekeleme ve kaçma durumlarına bile sebebiyet verebilirler.
Zira örgüt, masum insanları sürece dahil etmenin, karalamanın, lekelemenin ve onları mağdur etmenin yollarını çok iyi biliyor. Terörle mücadelede mağdurlar meydana getiriliyor. Bunu resmi görevim dolayısıyla yakından tecrübe ettim. Masum insanlar zarar görmesin, terör örgütü mensupları da en ağır cezayı alsın diye çalıştım. Adalet budur.
Hz. Mevlana ‘gülü sulamak adalettir, dikeni değil’ şeklinde bizi sekiz asır öncesinden uyarmış. Bizler ‘içlerinde bir insan bile masumsa, kırk suçlunun cezasız kalmasını’ kabullenebilen bir medeniyetiz. Maşeri vicdan bunu gerektiriyor.
Öte yandan, 6755 sayılı Kanuna eklenen bir madde ile, 15 Temmuz gecesi başta olmak üzere buna benzer kalkışmaların bastırılmasında görev alanlara ve alacak olanlara yargı koruması getirildi. İdari, mali, hukuki ve cezai sorumlulukları yok. Yanlış hatırlamıyorsam AYM bunun Anayasaya uygun bir düzenleme olduğunu tescilledi. Bu ayrı bir hadise tabiiki.
Geçtiğimiz günlerde bir ziyaretçimiz geldi. Kendisinin FETÖ mağduru olduğunu, ifade etti. Avukat bir arkadaş, maiyetinde çalışan bir başka avukat örgüt-içi şifreli haberleşme programı Bylock indirmiş ve kullanmış. Şirket hattı üzerine kayıtlı olan Avukatlık bürosu sahibi gözaltına alınarak, ifadesi alınmış. Kendini ispat edince de serbest kalmış. 15 Temmuz sonrası dönemde haberi duymuştum, ama akıbetini bilmiyordum. Ziyareti vesile oldu; durumu öğrendim. Buradan da duyuruyorum.
Ayrıca, yurtdışında yapılan doktora tezinin, YÖK’ün Tez Tarama Sayfasına yakın dönemde yüklendiği de söylendi. Bu bilgiyi de paylaşmak istedim. Doçentlik başvurularında daha düne kadar doktora tezlerinden çıkan yayınlar dikkate alınmazdı. Bugün dikkate alındığı gibi aksine doktora tezinden yayın yapma şartı bile getirildi. Doktora tezleri akademik hayatın bence en önemli katkısı; yapılmış olan tezlere herkes erişebilsin, akademisyenler yararlansın, tezde varsa etik ihlali veya bilgi yanlışını eleştirel olarak değerlendirsin, düzeltilmesini sağlasınlar diye. Akademik çalışmalar gizli kalamaz. Kalacak olsaydı, Doçentlik Sınav Yönetmeliğinde Doçentlik başvurularında adayın tüm ama tüm eserlerini dosyasına ekleme şartı olmaz, herkes dileği yayınlarını sunardı.
‘Fetö şüphelisi’ sorumun cevabını da öğrendim. Artık değilmiş. Takipsizlik kararı verilmiş.
Malumdur özellikle yakın bir dönemde şehrimizdeki bir üniversitede kadrolar son derece sınırlı olduğu gerekçesiyle akademik kadrolar sınırlı ve sıra dahilinde verilmişti. Bu kadrolar dağıtılırken sıraya uyulduğu bilgisi geldi. Kimse mağdur edilmemiş, sırası geldiğinde, bekletilmeden verilmiş. O dönemde kadro alan birisi olmadığım için önemsemedim. Ama herkes pürdikkat meseleyi takip ediyordu. ‘Kendilerinden’ olmayanlara da kadro verilecek mi, diye. Verilmiş.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.