Fatih'in ekonomik reformları kendi döneminde büyük tepkilere yol açmıştı. Bununla birlikte yeni toprak düzenlemeleri de bu tepkinin dahada büyümesine yol açtı. Esasen Fatih'in her uygulaması hem toplumdan hem de ilmiye sınıfından tepki ile karşılanıyor, onları huzursuz ediyordu. Fatih'in kültür politikaları da başka bir problemdi. Zira padişah tab'an çabuk bıkan birisi olduğu için sürekli olarak yeni şeyler öğrenmek ve dinlemek istiyordu.
Fatih'in en çok sevdiği aktivitelerden birisi de daha önce duyulmamış ve eski dönemlere ait mitolojileri ve hikayeleri dinlemektı. Bu hikayeleri en güzel acemden gelenler anlatırdı. Dahası bunları beşeri ve fenni ilimlerde de devrin üstüne çıkmış kimselerdi. Bu yüzden Acem'den gelen herkes Fatih nazarında büyük bir saygı ile karşılanırdı. Elbette Acemden gelenlerin böylesi itibar bulması Anadolu'dakilerin pabucunu bir nebze olsun dama attı. Zira bir kimse Acemden geldiğini söyleyip bir kaçta hikaye anlattı mı, ondan daha rahatı ve makbulü yoktu.
Sonunda bu durumu fırsata geçirmek isteyen bir uyanık çıktı. Bu kimse halis mulis Anadolu'nun bağrından Tokat'dan kopmuş bir Türk idi. Kuvvetle muhtemel ipek ticareti ile uğraştığı için İran'da çok seyahat etti. Farsçayı öğrendi. Sonrasında İstanbul'a geldi ve kendisini Acem'den gelen Lealî olarak tanıttı. O kadar güzel farsça konuşuyor ve öyle güzel hikayeler anlatıyordu ki, kısa sürede Fatih'in meclislerinde aranan bir kimse oldu. Her anlattığı heyecan dolu olduğu için kısa sürede Fatih'in musahibi oldu. Elbette bol bol bahşiş ve in'amlarda alıyordu. Öyle ki, diğer Acemden gelenler dahi Tokatlı bu uyanık Türk'ü çekemez oldu. Ancak bir süre sonra bu trol açık vermeye başladı. Zira Acemden gelenler onu soru yağmuruna tutuyor, açığını arıyorlardı. Sonunda Lealî'nin Acem olmadığı saf kan bir Tokatlı bir Türk olduğu anlaşıldı. Fatih bu duruma çok kızdı ve hemen totosuna bi tekme atıp saraydan kovdu. Bunun üzerine Lealî eline kalem kağıt aldı ve
Olmak istersen itibara mahall
Ya Arabdan yahud Acemden gel
Acemün her biri ki Ruma gelür
Ya vezaret ya sancak uma gelür
Rumda kellelenmesün mü Acem
Oldu bu izzet ile çün ekrem
Gevhere kıymet olmaya kanda
Dürr bahasın bula mı ummanda
Nafe ger itmiyeydi terk i diyar
Olmaz idi cihanda kıymetdar
Dürr anunçün ider Aden terkin
Misk anunçün ider Huten terkin
Her biri itdi çün sılayı vatan
Oldu her birisi ehakk ı neman
Söylenür nükte vü meseldür bu
K'olur elbet çerak dibi karanu
Eğer ademde marifetse murad
Ne fazilet virürmüş ana bilad
Taşdan sadır oldu gerçi güher
Hardan çıkmadı mı ya gül-i ter
Taşdan sadır oldu gerçi güher
Muteberdür veli niteki hüner
Gitti bu illet ile,kadr-i kemal
Oldu arada marifet pamal
Kanı merdüm-şinas ehl-i nazar
Zat-ı insanda fehm ide gevher
Latîfî, Tezkiretü'ş- şu'ara ve Tabsıratüü'n-Nuzama, Haz. Rıdvan Canım, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, Ankara, 2000, sayfa 473-474