FARKI FARK ETMEK (2)

Mustafa Cemal TOMAR

FARKI FARK ETMEK (2)

Yeni Dünya Düzeni kurucuları şeytani oyunlarını sinsice yürütürler. Hiç bir zaman açıktan oyun oynamazlar. Sürekli değişik maskeler kullanırlar. Emellerine bu şekilde ulaşmış olurlar/ oluyorlar.

İnsanlık onurunu kaybetmemiş, vicdanın sesini dinleyen insanlar şeytanlaşmış insanların, yeryüzünü ifsat etmek için sinsice kurdukları tuzakları ve oyunları fark edip bertaraf etmek durumundalar. İnsanlık bunu gerektiriyor. Aksi halde yeryüzü cehenneme döner. Günümüzde olduğu gibi...

Feraset diye bir kelime var literatürümüzde. Feraset kelimesini etimolojik yönüyle incelendiğinde Fasça' dan dilimize girdiği görülür.

Ebû Saîd el-Hudrî"den nakledildiğine göre Resûlullah (sav), “Müminin ferasetinden sakının. Çünkü o, Allah"ın nuruyla bakar.” buyurdu ve ardından, “Elbette bunda feraset sahipleri için ibretler vardır.” (Hicr, 15/75) âyetini okudu.”

. Bir de "Fetanet" kelimesi vardır ve Peygamberlerin sıfatlarındandır. Fetanet; her peygamberin çok zeki oluşu, çok küçük günahların dışında günah işlamamesi, olayları ve perde arkasını çok iyi tahlil etesi, incelikleri fark etmeleri anlamına gelmektedir.

Ben burada esasen doğru bilgiye nasıl ulaşabiliriz? sorusu üzerinde kafa yormak istiyorum. Yani, "Epistemoloji" kavramı genel olarak; bilginin tanımını, ona ulaşılma sürecini ve bilginin gerçekliğini değerlendirmeye çalışmaktadır. Bu durum da, eğitim ve öğretim süreci içerisinde bilginin elde edilmesi ve kullanılabilir olmasında epistemolojinin önemini ortaya koymaktadır.

Bilginin mahiyeti, türleri ve elde edilme yöntemleri ile ilgilenen felsefe dalına epistemoloji adı verilir. Bu felsefenin temsilcileri akıl yürütme, tümden gelim ve tümevarım gibi yöntemleri kullanarak mevcut bilgileri temellendirmiştir. Antik Yunan filozoflarından Aristoteles, Heraklitos ve Platon, bilgi felsefesinin ilk temsilcileri arasında yer alır.

Esasen farkı farketme meselesi, varolan bilgilerden hareketle pek yakında ve gelecekte neler olabileceğini tahmin etmektir. Yaşanan olayların perde arkasını iyi okuyabilmektir, art niyetlilerin tuzaklarını sezmektir, gelebilecek zararları teşifre etmektir. Oyuna gelmemektir. Trolcülerin gerçek yüzlerini ortaya koyabilmektir. Ulus ve uluslararası konjoktürü, siyasi yapılanmayı, statejileri, uluslararası ilişkileri doğru tahlil edebilmektir. Yetkililer doğru bilgilerden hareket ederek yönettikleri insanların haklarını sonuna kadar korumaktır. Bu necip milleti kötü emelli devletlere ve şirketlete hizmet ettirmemektir.

. Farkı fark etmek demek; kıvrak zekaya sahip olmaktır, olayları en ince ayrıntısına vakıf olabilmektir, olaylar arasında bilimsel gerçeklere dayalı bağ kurabilmektir, inançların,cemaat ve tarikatların tahakkümü altına girmemektir, mahalle baskılarına boyun eğmemektir, makam mevki peşinde koşmamsktır. Allah Teâlâ'dan başka hiç bir otoriteden korkmayıp yiğitçe, metçe ve şeffaf bir şekilde hakkı haykırmaktır. Sunulan alternatifler içerisinde en doğruyu farkedip seçme cesaretini gösterebilme sanatıdır. Vicdanın sesine kulak vermektir.

Bütün bunları yaparken çok aşırı zekaya sahip olmaya gerek yoktur. Hakiki imana sahip olan insanlar hakikati farkederler.

Ben burada "farkı fark etmek" ibaresini kullanmamın nedenlerinden birisi de aslında "hak" olanı sezebilmektir. ÖSYM sınavlarında öğrencilere beş seçenek sunulur. "Farklı olan yargıyı bulunuz" diye soruluyor ya, aslında burada yargılar içerisindeki farklı çizgiyi öğrenciler fark edebiliyor mu? diyedir. Bu durum hayat içerisinde bizi de çok ilgilendiren bir konudur.

Kaderimiz bizlere hayat akışı içerisinde sürekli farklı seçenekler sunuyor. Bu seçeneklerden farklı ve iyi olanı bulup tercih etmek bizim hayat akışımızı belki de tümden değiştirecektir. Meslek seçimi, eş seçimi, arkadaş seçimi, okul seçimi, beş yılda bir yapılan milletvekili seçimi, doktor-avukat- öğretmen seçimi bunlardan bazılarıdır. Bu seçimler hayatımızı olumlu ya da olumsuz etkilemektedir. Bazen "İki cami arasında beynamaz" durumuna düşebiliriz. "Rabbimiz! hayırlı olanı bize nasip eyle" diye dua ederiz. İnanca bağlı olarak "istihare" ederiz. Hayırlı olanı "en hayırlı olandan" dilemek kulluğumuzun gereğidir. Ben RABBİM'DEN İsterim... Verirse " YÜCELİĞİDİR" ... Vermezse "İMTİHANIMDIR" derim.

. Farkı fatk etme konusunu başka bir hikaye açısından düşünelim. Sosyal medyada şöyle bir paylaşım gördüm. Hz. Yusuf (A.S) Mısır'da Maliye Bakanı iken müşriklerden bir grup O'nu müşkül duruma düşürmek için ele geçirdikleri buğdayları Nil Nehri'ne döküyorlarmış. Hz. Yusuf'u zor durumda bırakmak, Hakça düzeni bertaraf etmek için bunu yapıyorlarmış. Bundan hareketle günümüzde de bir grup insan topluluğu hükümeti zor duruma düşürmek için stokçuluk yaptıklarını, bazen soğan- patates-domates- karpuz gibi yiyecekleri nehir ve derelere bilinçli bir şekilde döktüklerini ifade eden bir paylaşımdı.

Bu paylaşım, baştan sona yanlışlıklarla örülmüş bir paylaşım olduğunu fark etmek gerekir. Bunu fark etmek için "doktora" yapmaya gerek yoktur. Bir kere Hz. Yusuf'un yönetimiyle şimdiki maliye yönetimi aynı değildir. Hz. Yusuf bir peygamber, oysaki bizim maliye bakanı bir İngiliz vatandaşı. Kaldı ki bu ve benzeri paylaşımlar, Allah Teâlâ'nın ayetlerine farklı anlamlar yükleyerek icraatın başında olanların yanlışlarını örtbas etmek, yanlışlarını meşrulaştırmak ve hatta her vesile ile hakça düzenin yanında olduklarını göstermek içindir.

Yapılan yanlış icraatları fark etmeyip doğru imiş gibi algılayarak desteklediğimizde her geçen gün daha çok batacağımız kesindir.

Hatırlayacağımız üzere "Nas" başlığı altında politika faizleri % 8' lere kadar düşürüldü. Necip milletimizin ekserisi hükümetin bu icraatını; "Ne güzel! Memleketimizde sömürü düzencilerin bir ayağı olan "faiz"i hükümetimiz tarafından yakın zamanda kırılıp çöpe atılacak" demişti. Halkımızın çoğu bu icraata alkış tutmuştu. Lâkin bu Necip milletimiz şu gerçekleri fark edemiyordu. % 8'e düşürülen faiz " para ile para" kazananlarara yapılan bir kıyaktı. Çiftçi Hüsnü Dayı ihtiyacı için bankalara gittiğinde önüne konulan listede faiz oranları % 25' lerde görünüyordu. Tefeciler için ne de iyi; al devletten % 8'den, arka kapıdan ver devlete % 25'ten. Hiç bir şey üretmeden oturup keyf sürdüğün yerden internet bankacılığıyla "bir bankadan çek, öbür bankaya yatır" işlemiyle her 100 liradan (25-8=17) 17 lira kazan. Hüsnü dayı da bağda bahçede yılın her günü çalışsın, bankalara olan borcunu kapatmak için. Demem o ki bu hesaplamaların inceliklerini fark etmek için dört işlem bilmek yeterlidir. Ama ne var ki ferasetini kaybetmeyecek din.

Hatırlarsanız 2021 yılının sonlarıydı. Dövizi (doları ) bazı eller 18 liralara çıkarmıştı. Bir gece yarısı hükümetimiz " Kur Korumalı Mevduat"ı çıkarmasıyla bir kaç gün içinde dolar 10 lira seviyelerine düşmüştü. Hükümetimiz bu icraatından dolayı necip milletimizden "büyük alkış" almıştı. Halbuki dövizi "çıkaran da indiren de" aynı eldi. Sonuç olarak bu necip milletimin cebinden enflasyon aracılığıyla 800 milyar lira toplanarak, vatanperver Kur Korumalı Mevduat" sahiplerine ödendi.

Nedense müslümanız "feraset sahibiyiz" diyoruz. Hep aldanan biz oluyoruz. Keyf sürenlerin, tatil için milyonları harcayanların, milyon liralık sabah kahvaltıları kuranların, itibardan tasarruf olmaz deyip milletin malı deniz deyip sınırsız harcama yapanların, edindikleri milyonlarca doların verdiği kibirle bizi adam yerine koymayanların, yandaşlarına 99 pul verip bize bir pulu bile çok görenlerin yükünü hep biz çekiyoruz.

Olayların perde arkasını fark etmediğimiz sürece, bu saflık bizde devam ettiği sürece her geçen gün yükümüzün daha da artacağını, daha büyük diyetler ödeyeceğimizi unutmayalım. Rabbim bizlere faydalı ilim nasip eyle.

2016 yılında 15 Temmuz'da başta dinimiz için,vatanın bölünmez bütünlüğü için canını seve seve veren aziiz şehidlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Gazilerimize de sağlık afiyet diliyorum. Amiin

15.07.2024

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.