FAİZ VE SÖMÜRÜ
Ekonomik sıralamada 211 ülkenin ilk 10'nun içinde yer alan ülkelere bakıldığında, bu ülkeler faiz mikrobuyla diğer ülkeleri borç batağına sokarak faiz hortumuyla sömürdüklerini görürsünüz. Dev medya kuruluşları da bu ülkeler ve bu ülkelerin dev şirketlerinin elinde olduğu için " Faiz, hayatın bir gerçeğidir" sözünü bize kabul ettirdiler. Allah Teâlâ alışverişi helal, faizi kesin olarak haram kıldığı halde, müslüman kardeşlerimizin bir çoğu "faizsiz ekonomi mi olur?" diyecek noktaya gelmiştir. Faizci düzeni sonuna kadar uygulayan partilere oyunu vermektedir. Kalbi rahat, hiç de gocunmamaktadır.
Al-i İmran Suresi, 130. ayet:
Ey iman edenler, faizi kat kat artırılmış olarak yemeyin. Ve Allah'tan sakının, umulur ki kurtulursunuz.
Bakara Suresi, 278. ayet:
Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve eğer inanmışsanız, faizden artakalanı bırakın.
Bakara Suresi, 279. ayet:
Şayet böyle yapmazsanız, Allah'a ve Resulüne karşı savaş açtığınızı bilin. Eğer tevbe ederseniz, artık sermayeleriniz sizindir. (Böylece) Ne zulmetmiş olursunuz, ne zulme uğratılmış olursunuz".
Yüce Rabbimiz faizin bir zulüm olduğunu, mutlaka faizsiz bir düzenin kurulması gerektiğini, aksi taktirde Allah Teâlâ'ya ve Rasulüne savaş açılacağını açık seçik beyan ediyor. Faizli düzenle hiç bir toplum felah bulamaz. Derhal bu sömürü düzene son verilmelidir. Müslümanlar artık, abtestin menduplarını bırakıp gerçek gündeme dönmelidirler.
Faizin tombiş yavrusu "eflasyondur'. Bir ülke çok yüksek oranda faiz verir, tüketim toplumu olursa bir de yolsuzluklar hat safaya ulaşırsa enflasyon adında tombiş bir çocuk doğar. Bu tambişin anası faizdir. Venezuela ve Arjantin ekonomisi incelendiğinde tezimin doğruluğu ortaya çıkar.
Bir memlekette faiz ve eflasyon yüksek olması demek her taraftan sömürülüyorsunuz demektir. Faizden uzak durabilirsiniz kısmen, eflasyondan asla. Peki dünyada hiç bir şey vardan yok olmadığına göre, bizden faiz, enflayon ve haksız vergilerle çalınan alınterimiz nereye gidiyor derseniz, yukarda vurgulamaya çalıştığım gibi, dünyayı sömüren ülkelere,onların şirketlerine gidiyor. Zira onların her ülkede bizler gibi görünen iş birlikçileri vardır. Onların aracılığıyla dönüyor bu sistem. Hiç bir şey göründüğü gibi değildir. Günümüzde "yirmi yüzlü insanlar" türedi.Olayları ve olguları Arif olanlar ve sayıları iyi analiz edebilenler doğru olur. Fetva veren alimlerimiz matematiksel gerçeklere yönelmelerini ve hayata bu pencereden bakmalarını tavsiye ederim.
Bundan çeyrek asır önce kapitalist düzeni şöyle özetlerdik. "Üç gün çalışırız, bir günü faize, bir günü haksız vergiye, bir günü de bize kalır" diye. Şimdi ise 5 gün çalışırız. Bir günü ancak bize kalır noktasına geldik. Metropol bir şehirde bir evde üç asgari üçret çalışanı ayda 1.000 dolar para ancak alabilmektedir. Dört asgari ücret çalışanının maaş toplamı yoksulluk sınırında görülüyor. Halbuki hakça düzende bir çalışan yoksulluk sınırının üzerinde ücret alması gerekir.Ama nerde!!!
Geçenlerde bir haber gözüme ilişti. Bir işi iş insanı, devletin bir işini ihalesiz1 miyon liraya alır, 500 bin liraya bir şirkete verir, şirket o işi 250 bin liraya bir taşerona verir, taşeron üç usta bulur ve 150 bin liraya o ustalara verir. Ustalar o işi yaparlar ve her bir usta 25'er bin lira kazanır. Demem o ki 75 bin liraya yapılabilecek bir iş, davet usulüyle 1.000.000 liraya yandaş iş insanına verilmesi. 925.000 lira devletimiz zarara uğratılmaktadır. Bu tür çıkarımlar ülkemizin her tarafına homojen ya da heterojen şeklinde yayılmıştır.
Biz kendimizi düzeltmedikçe Allah Teâlâ o tuplumu (bizleri) düzeltmez. Bi Hadis- i Şerif'te Rasulullah (sav) ; "Bir kötülük gördüğünüzde elinizle düzeltin, elinizle düzeltmeye güçünüz yetmiyorsa dilinizle düzeltin, ona da güçünüz yetmiyorsa "kalben buğz"edin". Bu da imanın en zayıf noktasıdır". buyuruyor. Bizler bu Hadis-i Şerifin hangi kadekorisindeyiz? Düşünmeliyiz.
Bu aşamalarınhiç birisinde yer almıyorsak oturup kıyameti beklemeliyiz. Selam ve Dua ile...
14.06.2023
Başöğretmen
M. Cemal TOMAR