FAİZ

Mustafa Cemal TOMAR

FAİZ

Faiz konusu hiç gündemimizden düşmeyen bir kavramdır. İktisat biliminin de en önemli konusudur. Özelliklle enflasyonun yüksek olduğu ülkelerde "faiz" kelimesi daha sık kullanılır. Bizim ülkemizde olduğu gibi...

Bu konuya girmeden evvel faizin tanımını iyi kavramamız gerekir. Faizin tanımına bakalım:

Ribâ ile aynı kökten gelen kelimelerde “tepe, çıkıntı, fazlalık” mânaları vardır. Ribâ kelimesi de “fazlalık” (ziyade) mânasına gelmektedir. Râgıb el-İsfahânî’nin ifade ettiği gibi ribâ, “sermayeye eklenen fazlalık” demektir. Ancak din bu fazlalığın bir kısmına ribâ deyip diğerlerine dememiştir. Bir fıkıh terimi olarak ribâ, “belli malların, belli şekillerde yapılan satım akdi ile değişiminde şart koşulan veya hâsıl olan fazlalık ve ödünç verilen malın geri ödenmesinde şart koşulan fazlalık” anlamına gelir.

Kur'an'ı Kerim'de riba diye geçen kelimenin yerine biz "faiz" olarak daha çok kullanırız. Biz bu kavramların etimolojik yönlerinden ziyade iktisati yönünü inceleyeceğiz.

Faiz ya da riba konusuna girmeden evvel bazı kavramların ne anlama geldiğini bilmek gerekir. Gelişen ve değişen şartlar muvacehesinde sürekli yeni durumlar, yeni kurumlar ve yeni kavramlar ortaya çıkmaktadır. Yeni pozisyonların mahiyetini ve muhtevasını bilmeden doğru kararlar alamayız. 70 model bir araba ile 2024 model bir araba aynı değildir. Elli yıl önceki şoför bilgileriyle yeni model arabaları kullanamayız. Bilgilerimizi güncellememiz şarttır. Yoksa yüzde yüz kaza yaparız. Bu nedenle ekonomi ve iktisat üzerinde ihtisas sahibi olmayan ilâhiyatçılar ekonomi üzerine fetva veremezler. Verirlerse duvara toslarlar. Riba konusunda milletimize bu zamana kadar bazı din bilginleri yanlış fetvalar vererek milyonlarca inanan insanlarımıza zarar vermişlerdir. Faizcilerin değirmenine farkında olmadan su taşımışlardır.

Bu nedenle;

İktisatçılar haklı olarak enflasyonu baz alarak nominal değer ve reel değer diye iki kavram ortaya koymuşlar. Benim anladığım kadarıyla nominal değer; bir malın şu andaki piyasa fiyatıdır. Örneğin: 200 gr ekmek 10 lira, iri yumurta 130 lira, bir dolar, 34,20 kuruş gibi. Şu anda bir malın nominal değer ile reel değer eşit olur. Zamana bağlı olarak malın fiyatı değişim gösteriyor. Yani malın reel değeri değişiyor. Reel değer ile nominal değer arasında bir fark oluşuyor. Zulmü ortadan kaldırmak ve haksızlığın önüne geçmek için aradaki fark alacaklıya mutlaka ödenmelidir. Bu fark iktisat dilinde enflasyon denir. Onun için enflasyondan doğan farka asla faiz ya da riba denmez.

Daha önce şöyle matematiksel bir örnek vermiştim. Kesir konusu vardır. Pay bizim paramızı, payda ise malın değerini ifade eder. Yumurtanın fiyatı bir lira olsa bizde de 100 lira para olsa, yüz yumurta alabiliriz. Yani kesir ifadesiyle 100/100 olur. Bir otorite yumurttaya yüzde 50 zam yaptığı zaman paramızın değreri yumurtta karşısında yüzde 34 değer kaybediyor. Bu kaybolan değeri tamamlamak için de paranın miktarını 100 lira iken 150 yapılmalıdır ki eşitlik sağlansın. 150 lira reel olarak değeri eski 100 lira gibidir. Eski 100 lira yerine yüzde elli enflasyon karşısında mutlaka 150 lira alınmalıdır. Yoksa payda tarafında olanlar zalim, pay tarafında olanlar mazlum olur. 100/100=150/150 dır. Bilmem anlatabildim mi?

Bu açıklamalardan sonra faizin ne olduğuna örnek vererek dönelim. Bir kimse birine 100 yumurta verip de belli bir süre sonra 100 yumurtanın üzerinde bir yumurta fazla isterse o bir yumurta faizdir. Bir ton fındık verip de bir ay sonra 1 ton 1 kg fındık isterse 1 kg fazlalık faizdir. Yüce Allah Teâlâ'nın haram kıldığı ve faiz dediği tam da budur. Enflasyona hiç uğramayan paradan da asla fark alınamaz. Alındığı zaman faizin danıskası olur.

Yüce Rabbimiz faizle ilgili ayetlerini burada paylaşalım.

Bakara Süresi; 275﴿ Faiz yiyenler ancak şeytanın çarparak sersemlettiği kimse gibi kalkarlar. Bunun sebebi onların, “Alım satım da ancak faiz gibidir” demeleridir. Hâlbuki Allah alım satımı helâl, faizi ise haram kılmıştır. Artık kime Allah’tan bir öğüt erişir de faizciliği bırakırsa geçmişteki kendisinindir, durumunun takdiri Allah’a aittir. Kim de yine faizciliğe dönerse işte bunlar orada devamlı kalmak üzere cehennemliklerdir.

276﴿ Allah faizi tüketir, sadakaları ise arttırır ve Allah hiçbir inkârcı günahkârı sevmez.

278﴿ Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve gerçekten iman etmiş iseniz faizden kalanı bırakın.

﴾279﴿ Bunu yapmazsanız Allah ve resulü tarafından size bir savaş açıldığını bilin. Eğer tövbe ederseniz, haksızlık etmemek ve haksızlığa uğramamak üzere anaparanız sizindir.

Allah Teâlâ' nın bu Ayet-i Celile-lerine rağmen müslüman ülke ve müslüman yöneticilerimiz olarak faize ödenen paralar hakkında bazı hatırlatmalar yapmak istiyorum. Umulur ki düşünür de akıl alırız. Bakınız:

Türkiye 2003-2023 arasında faize 563 milyar dolar ödedi. 2023'te 28,4 milyar dolara ulaşan faiz ödemesi 2011 yılından bu yana yıllık en yüksek değer oldu. 2023'te iktidarın topladığı 100 lira verginin 15 lirası faize gitti. 2024 yılında toplanacak vergilerin de en az 17 lirası faize gidiyor.

Yani 2024 yılı bütçesine 1,25 trilyon borç faiz ödenmesi konmuş. Bu para ile neler yapılabilir?

Bakalım:

Faize gidecek 1,25 trilyon lira ile tam 1 milyon konut yapmak mümkün. Türkiye'nin 1 senelik konut ihtiyacını fazla fazla karşılamak mümkün. Yani 1 milyon konutu yapıp vatandaşa ücretsiz dağıtmanız bu parayla mümkün. Bu parayla imalat ve tarım alanında 40 bin tane küçük ve orta ölçekli işletme kurup 1 milyona yakın yeni istihdam sağlamanız mümkün. 85 milyon vatandaşın bankalara ve finans kuruluşlarına olan bütün borcunun faiziyle birlikte yarısını ödemek mümkün. Türkiye'de yerel yönetimlerin bütün borcunu 6 defa ödemeniz mümkün. Adeta bir haraç gibi dış güçlere, sermaye sahiplerine, faiz lobisine millete hizmet için ayrılabilecek parayı maalesef vermiş oluyorsunuz. Bu para tam 118 milyon asgari ücret yapıyor yani 10 milyon asgari ücretlinin 1 sene boyunca maaşlarını bu parayla ödeyebilirsiniz. İktidar yetkilileri sürekli olarak çoğu açlık sınırının altında maaş alarak yaşama savaşı veren emeklilerimizin bütçeye yük olduğunu ifade ediyor. Emeklilerin bütçeye getirdiği yüklerden yakınıyor ancak bütçeye, ülkeye, millete asıl yükü emeklilerimiz değil; faiz canavarı getirmektedir. Faiz canavarından kurtulmanın yolu da mutlaka ama mutlaka borçlanmadan denk bütçenin gerçekleştirilmesidir.

1. 250 trilyon faize gidecek paradır ve yaklaşık 40 milyar dolardır. Yukarda 20 yılda kaç milyar dolar faiz ödendiğini yazmıştık. Kıyaslama yapılarak çalışmalarımızın bir kısmı siyonist ve kapitalist üllkelere faiz yoluyla servis edildiği görülmektedir. 550 küsür milyar faiz verilmesi bir yana mevcut iç borç stokumuz da 350 milyar dolar artarak 500 milyar dolara yükselmiştir.. Ayrıca gerçek değeri 200 milyar doların üzerinde değere sahip olan devletimizin fabrikaları nerde ise tamamını 70 milyar dolara özel kişilere satılarak elden çıkartılmıştır. Buradan elde edilen para da hep faiz ödemelerine gitmiştir.

Faiz konusu devasa bir konudur. İnsanlığın büyük bir sorunudur. Emeğin en büyük sömürü aracıdır. Bu faizli sistemleri yeryüzü sahnesinden silmedikçe insanlığa huzur gelmesi mümkün değildir. Faiz büyük bir sömürü düzeni olduğundan Yüce Allah Bakara Suresi 279. Ayet-i Kerimesi'nde "Şayet (faiz hakkında söylenenleri) yapmazsanız, Allah ve Resûlü tarafından (faizcilere karşı) açılan savaştan haberiniz olsun. Eğer tevbe edip vazgeçerseniz, sermayeniz sizindir; ne haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz". Buyurmaktadır.

Faizli sistem tarih sahnesinden silinmediği müddetçe insanlığa huzur gelemeyecek. Alın teri göz nuru bizim kutsalımızdır. Bu büyük zulmü ortadan kaldırmak için her fert üzerine düşeni yapmalıdır. Milyonlarca emeklimiz ve asgari ücretlimiz neden düşük maaş alıyorlar? sorusunun cevabı aslında bu yazdığım satırların arasındadır. Biz sadece faizle sömürülmüyoruz. Başka enstrümanlar da var işin içinde..

Ben 40 milyar dolarla neler yapılabileceğini izah etmeye çalıştım. Son çeyrek asırda yarım trilyon dolardan fazla faize para ödendi. Bu paralarla iki Türkiye daha yapılabilirdi aslında. Haksız kazançla bizden alınan bu faizler daha sonra bize ya da müslüman kardeşlerimize silah olarak kullanıldığını unutmayalım. Hak düzene dönülmedikçe dünyanın düzelmesi mümkün değildir. Selam ve Dua ile...

05.10. 2024

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.