ESPİRİLERİMİZ VE ŞAKALARIMIZ

Mustafa Cemal TOMAR

ESPRİLERİMİZ VE ŞAKALARIMIZ

Kültür yapımız millet olarak birbirine benziyor. Lakin toplulukları objektif altına alıp incelendiğinde köyden köye, mahalleden mahalleye nüans farkları da olsa farklılıklar vardır. Orta Anadolu'nun kültür yapısı ile Doğu Karadeniz'in kültür yapısı arasında büyük farklar vardır. İklim ve doğal yapı bölgeden bölgeye değiştiği gibi kültür yapısı da değişiyor. Örf ve adetler, giyim-kuşam, saz-söz, düğün ve eğlenceler, yemek türleri, düğün ve dernekler, konuşma şekli, espriler, maniler, şiirler, ihtiyaçlar yöreden yöreye, bölgeden bölgeye değişiyor. Yargılama, ayıklama, tavır alma, yardımlaşma ve akrabalık ilişkileri de farklıdır. Doğu illerinde "kivraya" verilen önem, Karadeniz'de hiç konuşulmuyor bile.

Bir yerde komik gelinen bir söylem, bir başka yerde komik gelmeyebilir. Bir yörenin şakası diyer yörenin makası olabilir..Bazı yerdeki espriler diğer bir yerde sıradan şeyler gibi insanlara gelebilir. Entellektüel insan bütün kültürlere vakıf olan insandır. Her gittiği yere bu itibarla uyum sağlamaktadır..

Ben bir Doğu Karadenizli olarak buranın kültürüyle yetişmiş bir insanım. Kıymağını lâhanasını, pırasasını, hamsisini , sırganını, patatesini-mısır ekmeğini, bazlamasını, otlu ve peynirli ekmeğini yiyerek büyüdüm. Düğünümde davul-saz-halay değil, kemençe- horon vardı.

Horonu görünce coşar, kemençeyi duyunca zıplar, kıymağın kokusunu alınca iştahım açılır. Oranın esprilerini, fıkralarını, anekdotlarını, hikaye ve hatıralarını nerede bulursam okurum, halkımızın kültürünü nerede görürsem oraya yönelirim. Herkes için geçerli olan budur. Yaşadığı kültürü aradan yıllar da geçse unutmuyor, memleket hatıralarını her zaman beyninde canlandırır, fırsat buldukça zevkle anlatır.

Tonyam'ızın iftiharlarından OMÜ emekli öğretim üyesi, fizik profesörü Fevzi KÖKSAL Hocamız her vesile ile yaşadığı Trabzon-Tonya kültürünü şiir ve manilere dökerek sosyal medyada paylaşıyor.

Bizim o yöreye has espriler vardır. Belki yazılı kaynaklara daha geçilmemiş olabilir. Espriler-şakalar her yerde vardır. İnsanı güldürür, mutlu eder, eğlendirir, dinlendirir, dikkatini çeker, yerinde ve zamanında yapılırsa kişiyi motive eder. Şakacı ve esprili öğretmeni herkes sever. Derslere espri katılarak anlatıldığı zaman dinleyiciler yorulmaz, derse vizyon katar, şakası bol olan ve esprili anlayışı olan öğretmenlerin derslerini öğrenciler iple çekerler. Resmi duruş sergileyen öğretmenlerden öğrenciler genellikle hoşlanmazlar.

Espriler ve şakaların, fıkraların, duygulara hitap eden olayların unutulma ihtimali azdır. Bazen biz velilerden vecizli sözler duyduğumuz gibi delilerden de çok şeyler öğreniyoruz. Deliler en azından deliliğin ne olduğunu akıllılara öğretiyorlar. Yetmez mi?

Bizim orada Mehmet di Divan dedikleri bir adam vardı. Bir defasında yolda karşılaştık. Deli değil de saf birisiydi. O zamanlar ilkokula gidiyorduk. O yaşça babamdan da büyüktü. Elinde bir dilim ekmek vardı. Ekmeği bana doğru uzattı. "Bunu al ye" diye ısrar etti. Ben de ısrarla almak istemeyince " Vallahi Fato" dedi. Allah'a yemin ederim ki bunu yiyeceksin deme yerine, "Allah'a yemi osun, ye" ifadesini kullandı. Türkçe'de bu kavram arasında pek bir espri yok, lâkin bizim yöresel dilimizde çok esprili bir diyalogdur bu.

Bazen şakadan takılmak gelir iyi insanlara. Yalnız şaka, olmamalı yalan. Kırmamalı hiç bir gönlü. Rencide etmemeli hiç kimseyi. Ölçülerine uygun, ortamında yapılan şakalar ortama katar güzellik. Bu tür şakacı insanlar farkındalık oluştururlar toplumda.

Yalnız şaka ve espri kültürümüzü suistimal edenler de çok. Açıkgöz diye geçinen insanlar var. Sakayı gerçek gibi yapar, haddi aşar.Yaptığı şakanın karşı tarafın kalbinde tahribat oluşturduğunu görünce de bu sefer hatasından sıyırmak için "şaka yaptım" der. Böyle davranışlar maalesef küçük öğrenciler bile yapıyor. Arkadaşının ayağına çelme takıp düşüren öğrenciye neden yaptın diye sorulduğunda "şaka yaptım" diyor. Olmaz böyle bir şey. Şaka karşıdaki insanı incitmemeli. Değer verdiğini ifade etmeli.

Bazı vatandaşlarımız doğal olarak şakadan ya da espriden hoşlanmayanilir. O kimselere yapılmamalı şaka, espriyle verilmemeli cevap.

Lisede okuyorduk. Bazı arkadaşlarımızın sigara içtiğini farkeden biyoloji öğretmenimiz Hüseyin Acar (Allah Teâlâ selamet versin) ders anlatım sırasında konuyu sigara içmenin zararlarına getirir ve şöyle der:

- "Bakınız çocuklar! Sigara içenler hiç yaşlanmaz" der.

Sigara içicilerden birisi de bendim. Bu cümleyi biyoloji öğretmenimizden duymak bize neşe katmıştı. Her birimiz derin nefes aldık ve ferahladık.

Arkasından;

- "Çünkü sigara içenler yaşlanmadan ölecekler de ondan" demişti.

Bu sefer de çok üzüldük. İşin vehametini anladık. Etkili bir anlatım biçimi olduğundan 40 sene de geçse unutmadım bu sözü.

Hüseyin Türkmen öğretmenimizin Ünye sahilinde bir arsası vardı. Esprileri, nükteli sözleri ve hazır cevaplılığıyla tanınan edebiyat öğretmenimiz Selim Eroğlu ile bir ayaktaki sohbette;

Hüseyin Hoca'nın arsasından imar geçtiğini, arsanın yüzde yirmi beş küçüldüğünü ve de üzüldüğünü ifade etmesi esnasında;

Selim Hoca, devreye girerek Hüseyin Hoca'ya sorar;

-Arsa ne kadardı, ne oldu?

Hüseyin;

Bir dönümdü, 800 metrekareye düştü demesi üzerine;

Selim Hoca cevabı yapıştırır.

- "Senin yerin tarlaydı şimdi arsa oldu" der.

Biz hep beraber bu cevaba gülüştük ve bu arada Hüseyin Hoca'nın morali de yerine geldi. Biz de bu arada ayaktaki diyaloğu unutmadık.

Bizim oralarda bir adam tek olan oğlundan sürekli övgüyle söz eder. Niyetinde oğlu sağlık memurluğu sınavını kazanır. Babaya bizim çevredeki mukallit insanlar sorar:

-Senin oğlun nereyi kazandı?

Adam;

-"Doktorluğun bir basamak aşağısını kazandı, doktorluğu kazandı kabul edin" der.

Bir defasında 35 kişilik öğretmen kadrosuna Perihan isimli ilköğretim müfettişi bize seminer vermekteydi. Benlik duyguları ön plânda olan bu hanımefendi kimseye söz vermez, pasif ders anlatır. İkinci derse geçtiğimizde arka sıralarda bazı arkadaşların uyukladığını farkettim. Bu hanımefendi teftişi esnasında bir öğretmenin pasif ders anlatışınından ve uykusunun gelişinden bahsederken hemen söz istedim.

Buyur deyince;

- Kusura bakmayın ama biz de aynı durumdayız, hepimizin uykusu geldi deyince, sınıfta herkes güldü, uyuklayanlar uyandı. Hanımefendi neye uğradığını şaşırdı.

Evet, yerinde ve zamanında yapılan edpriler ve şakalar faydalıdır. Kültür farklılığından dolayı espri ve şakalar toplumdan topluma değişebilir. Genel ahlak kurallarımız dikkate alarak espri ve şaka yapılmalıdır. Her şeyin aşırısı zarardır. Ortama göre dengeyi oluşturmak gerekir. En güzel yol orta olan yoldur. Eski tabirle ifrat ve tefritten kaçınmalıdır. Selam ve dua ile...

22.06.2024

-

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.