Erbakan , Erdoğan Ve Özal Parçaları Birleştiriyoruz

Günümüzde gecenin dünyayı kuşattığı ve zulüm hat safhada olduğu, oluk gibi Müslüman kanının aktığı bir dönemdeyiz. Yani gecenin aydınlığa döndüğü bir dönem.

Muhyiddini Arabi, Erbakan, Özal ve Erdoğan…
Parçaları birleştiriyoruz,

ONLARIN BİR HESABI VARSA…
DÜNYA NİZAMI


Erbakan Hoca hep derdi ki:
 “Bugünü anlamak için tarihe; özellikle İslam tarihine bakın.”
İslam tarihi ise Hz. Adem’ den başlayıp günümüze kadar uzanan ve kıyamete kadar sürecek zamandır. Erbakan hoca dünyayı imtihan yeri olarak görür ve nizamında gece-gündüz olarak tarif eder. Nasıl ki güneş en tepede en güçlü haline geldiyse -işte o an- onun artık zayıflamaya başladığı andır. Ondan sonra gücü azalıp ufukta batar gider. Sonra da dünyaya gece hâkim olur.
İşte gece ve gündüz, hak ile batılı temsil eder. Bizim imtihanımızda dünyayı sırayla bir hak kuşatır, bir batıl...

Arap atasözü der ki:
”Kemaluhu zevaluhu...”

Yani bir işin zirvesi onun sonu demektir. Nasıl ki zulmün en kuvvetli anında bir Musa çıkar Firavunun düzenini yıkar. Roma’nın en kuvvetli çağında ise bir İsa çıkar ve Roma’nın düzenin yıkar. İşte kurtarıcılar, peygamberler küfrün zulmün, batılın en şiddetli, en güçlü anında ortaya çıkar ve hakkı hâkim kılar. Hak azı çoğa, zayıfı güçlüye galebe çaldırır. Son olarak da Peygamberimiz böyle bir dönemde ortaya çıkmış ve küfrün zulmün en güçlü anında hakkı hâkim kılmıştır. Peygamberlerin hayatlarına bakıldığı zaman davalarının en geniş halini görmeden vefat ettiklerini görürüz. Peygamberimiz vefat ettiğinde İslam devletini sınırları Mekke ve Medine Şehirlerinden ibaretti. 

Günümüzde gecenin dünyayı kuşattığı ve zulüm hat safhada olduğu, oluk gibi Müslüman kanının aktığı bir dönemdeyiz. Yani gecenin aydınlığa döndüğü bir dönem.
 
MUHYİDDİNİ ARABİ VE ÖNGÖRÜSÜ

Muhyiddini Arabi Endülüs’ten Hicaz’a doğru yola çıkarken Allah’a yalvarmış:
-Yarabbi… Ne olur bana ömrümün sonuna kadar geçecek zahiri ve batını ahvalini göster. Cenabı hak onun bu duasını kabul etmiş. Murakabeye dalan Şeyhül Ekber’e gayp âlemini açmış ve birçok acayibat göstermiş. Hazreti Muhyiddin der ki:
 “Kıyamete kadar gelen kutupları isim ve nesepleriyle ifşa edebilirim. Fakat her asrın halkına merhameten gizledim, çünkü aşikâr olan şeye itiraz etmek insanı felakete sürükler.”
 
O yüzden Arabi gelecek ile ilgili isim vermez, olayları ve isimleri özellikleriyle anlatır. Osmanlı’nın kuruluşunu işaret ettiği gibi yıkılışını ve sonrasını işaret eder.
 Benim kitabımı veli olmayanlar okumasın diyen Muhyiddin-i Arabi Fütuhatı Mekkiyesinde derki : 
 “İslam uzun yıllar hâkimiyetini sürdürecek ve bu en nihayetinde son bulacak, kısa bir fetret devrinden sonra...”
 
Arabi zirvede iniş alametleri başlayan ve zeval bulması bile 3 asır süren Osmanlı’yı işaret ederek yıkılması ve halifeliğin kaldırılmasıyla da İslam’ın dünya üzerindeki hâkimiyeti ve bir güç oluşu ortadan kalkmıştı. Yahudiler 1897 ‘de İsviçre’nin Basel şehrinde daha sonra adı Theodore Herltz olacak salonda toplanıp karar aldılar ve Theodore Herltz II.  Abdülhamit’e gelip Osmanlı’nın tüm dış borçlarını ödemek karşılığında para Filistin’den toprak parçası istedi. Abdülhamit Han’dan “Kanla alına topraklar ancak kanla verilir” cevabını aldıktan sonra tekrar Basel’e dönüp yeni kararlar alarak 100 yıllık plan yaptılar. İlk 25 yılda İsrail devletinin kurulmasındaki engel olarak gördükleri Abdülhamit Han’ı tahttan indirdiler ve Osmanlı’yı yıktılar. İkinci 25 yılda ise Çanakkale’ye gönderdikleri 40 kişilik katır birliğinin karşılığı olarak İngiltere ve diğer büyük devletlerden İsrail devletinin kurulmasına destek aldılar.100 yılın sonunda ise büyük İsrail’in dünya hâkimiyetinin önündeki engel olan İslam ortadan kaldırılacaktı. Batı ve Siyonistler dünyayı ve İslam âlemini uzun ve kısa vadeli planlarıyla kuşattılar. Osmanlı’dan sonra onların karşısına çıkacak ve planlarını bozacak kimse çıkmadı, çıksa dahi bu hareket ve düşünceler onlar tarafından bertaraf edildi. Onlar devlet veya İslami hareketleri çeşitli yöntemlerle işlevsiz hale getirmeyi iyi şekilde başardılar. Bu bölerek, parçalayarak içeriye adam sokarak, adam satın alarak, ikbal vaat ederek, kişisel zaaflardan faydalanılarak… Vs. gerçekleşir ki bu liste uzar gider

 BUZDAĞI; ERBAKAN VE ERDOĞAN (“Fetret Devri”)

Osmanlıyı yıkmış olan batı ve Siyonistler, Türkiye’de oluşan uyanış hareketine, ”Yeniden Büyük Türkiye” ve “İslam Birliği” den bahseden Erbakan Hoca’ya müsaade edemezlerdi. O zaman gördükleri tablo şu şekildeydi:

Erbakan Hoca, Kafası çalışan, yüksek idealleri olan, etrafına da zeki insanları toplayıp oyuna dahil eden, bakan, belediye başkanı, milletvekili yapan ama son merhalede kendi koltuğunu terk etmek istemeyen bir lider.

Erdoğan’a gelince, genç, hırslı hatta ihtiraslı, lider vasıflara sahip, bir yerlere gelmek isteyen, Hoca’nın yöntemleriyle iktidara gelinse dahi muktedir olunamayacağını, sistemle daha entegre çalışılması gerektiğini anlayan bir konuma gelmişti veya getirilmişti.

Refahın 94 çeçim zaferinden sonra Banu Avar yurtdışından konuyla ilgili program yapmak için arayan ajanslara yardımcı olduğunu belirtip Erbakan ile bağlantı kuracağını belirtse de, tüm ajanslar Gül ve Erdoğan ile röportaj yapmak istediklerini belirtiyordu. Bizlerde daha Erbakan başımızda iken Erdoğan’ın yaptığı konferanslarda “Başbakan Erdoğan” diye bağırıyorduk. Fakat salonlarda bu sloganları kim attırıyordu, Erdoğan’ı ve tabanı bu yönde kim harekete geçiyordu bilmiyorduk. Siyonistler Erdoğan üzerine oyun oynama başlamıştı. Erdoğan hep hoca’nın veliahttı olarak görülüyordu. Hangi lider partisinde kendisine rakip ister ki, Aslında ayrılığın kıvılcımları burada başlamıştı ve Erbakan Erdoğan’ın İstanbul Belediye başkanlığı adaylığını veto etmiş yerine başka isim önermişti. Çünkü İstanbul’u yöneten Türkiye’yi de yönetirdi. Ancak İstanbul teşkilatı isyan etmiş ve Erbakan hoca mecburen Erdoğan’ı aday yapmak zorunda kalmıştı. Bu arada Refahyol hükümeti kurulmuştu. Bu kadar güçlü dindar bir iktidar menfaatlerine tersti.1 yıl bile iktidarda tutmadılar. Ecevit haykırıyordu: ”Bunların partisini kapatmak yetmez, bunları bölmek lazım” diye. Bu arada Erdoğan hapse girmiş ve parti çalışmalarına başlayarak aynı zamanda da bölünmenin fitilini ateşlemişti. O zamanlar çok duyumlar alıyorduk, Erdoğan’ı bu bölünme işinden vazgeçirmek çok kişiler araya girmişti. Hatırlı kişiler, âlimler, hatta Kâbe imamının dahi gelip dil döktüğünü duymuştuk. Fakat hiçbirisi fayda etmemişti, bölünmeyle beraber zamanla Erdoğan’ın önü açılmaya başlamıştı. Aynı Milli Selamet Partisinden aday olan, sonradan ise partiyi bölüp ANAP’ı kuran Özal’ın önün açılması gibi. Erdoğan, Bop eş başkanı olmuştu, AB ‘de hızlı ilerlemeler sağlanıyor. Koç’la Aydın Doğan’la açılışlar yapıyor. Tüsiad’la arası da çok iyiydi. O dönem başörtüsü sorulduğunda ,”Şuan gündemimizde değil”, diyor. Başka bir açıklamasında “AK parti din eksenli bir parti değildir” diyordu. Zinayı serbest bırakıyor, domuz etini kasaplık hayvan statüsüne sokuyor. Hatta ABD askerine ülkelerine sağ salim dönmesi için dua ediyordu. Irak savaşında ABD’nin karadan cephe açması için meclisten fezleke geçirmeye kalktıysa da Erbakan hocanın Milli Görüşçü milletvekillerine yaptığı markaj neticesinde fezlekenin geçmesi engellenmişti, Millî Görüşçü milletvekilleri de bir dahaki seçimlerde aday göstermeyerek bunun bedelini ödetmiştir. Şimdi kiminiz diyecek ki:
“Evet doğru söylüyorsun Erdoğan tam olarak bu” 
Kiminizde : “Erdoğan şimdi öyle değil” diyecek. Bugün ne olursa olsun o dönem Erdoğan öyleydi.
Buzdağının görünen kısmına bakıldığında görünen bu. Erbakan Hoca Erdoğan ile ne için danışıklı dövüş yapacaktı bunları yapması için mi? Ve “Danışıklı Dövüş” söylemi ilk dönem Ak parti icraatlarından rahatsız olan tabanı bir arada tutmaktan öte geçemiyordu.
Bakıldığında görünen tablo bu, konuyu detaylı açmak üzere şimdilik parantezi kapatıyorum.

KURTARICI

Muhyidini Arabi ‘nin ön görüsüne devam edelim:
“ İslam uzun yıllar hâkimiyetini koruyacak, en nihayetinde bu hâkimiyet son bulacak ve kısa bir fetret devrinden sonra, Dini necm eden kurtarıcı Konya’dan çıkacak. O’nun nişanı 28 defa ihrama girmiş olmasıdır. O’nun ömrü.”

İşaretler Konya’dan siyasi hayatına başlayan ve 28 kez ihrama giren Necm-üd-din yani dinin yıldızı Erbakan Hoca’ya işaret etmektedir. Kalp gözü açık Allah dostları da bu hali anlar, Mesela rahip Bahura Peygamberimize bu görev verilmezden önce ondaki hali anlamış ve son Peygamber olacağını hissetmiştir. Artık yeni Peygamber gelmeyecek olsa da bu durum İslam âlemini kurtaracak liderlerin gelmemesi olarak düşünülmemelidir, işte hal böyleyken, Erbakan Hoca’daki hali, II. Abdülhamid’in 1960’ta 120 yaşında vefat eden hocası Ali Haydar Efendi’de hissetmiştir. Mehmet Zahit Kotku Hz.leri sık sık Ali Haydar Efendiyi ziyaret etmektedir. Bir gün ziyaretine giderken üniversite talebesi olan Erbakan’ı da yanına alıp götürmüştür. Kapıdan içeri grup halinde girince Ali haydar efendi o yaşlı haliyle yatağından doğrulur, kalabalığın içinden Erbakan’ı çağırarak “gel bakayım evladım” deyip başını okşayıp sırtını sıvazlar ve: ”Çok büyük adam olacaksın, çok sıkıntılar çekeceksin, çok çileler çekeceksin, yılma mücadelene devam et, sonunda başaracaksın” der.

Hoca, bu yolda durmadan çalışıyor ve sembollere değer veren batı ve Siyonistlere anladıkları dilden cevap veriyordu.

Milli Nizam Partisi’ni kurduğunda Erbakan Hoca:

 “Milletimiz için en önemli liderlerden birisi Malazgirt'te Müslümanlara Anadolu'nun kapısın açan Sultan Alparslan'dır. Madem bu partiyi kurduk. İlk üyesi de Malazgirt'ten bir mümin kardeşimiz olacak” demiş ve Anadolu’ya İslam’ı hâkim kılan Malazgirt zaferinden 1000 yıl sonra aynı yerde emekli bir imamı ilk üye olarak kaydetmiştir. Tam da İslam’ı ortadan kaldırma planlarının devrede olduğu dönemde, biz buradayız ve varız diyordu. İslam hâkimiyeti bu topraklarda yeniden doğuyor mesajını veriyordu.
İsviçre’nin Basel şehrinde Osmanlının yıkılma ve İslam’ın ortadan kaldırılma kararının alındığı Theodore Herltz salonunda ise tam bir asır sonra 1994 yılında Erbakan Hoca Siyonistlere meydan okuyarak şöyle haykırmaktadır ki bu çok büyük bir mana ifade etmektedir: 

 “Kudret ve kuvvet sahibi cenabı Allah’tır ve burada alınan kararlar yürümedi. Şu salonda 100 sene evvel alınan karardan sonra,100 sene sonra bu salonun alnına(duvardaki bayrağı göstererek) Kelime-i Tevhit bayrağını çekmiş olduk”...

 Siyonistler mesajı gayet net aldıkları için İktidara gelen Erbakan Hoca’yı ancak yarım dönem iktidarda tuttular ve 28 Şubat darbesiyle devrildikten sonra Ariel Şaron şöyle diyordu:
 
 ''Erbakan yarım dönem iktidarda kaldı biz planlarımızı 10 yıl erteledik... Eğer bir dönem
 iktidarda kalsaydı biz planlarımızı tamamen unutmak zorunda kalacaktık'' 
 
 Hoca devrilmişti, partisi tek haneli rakamlara düşmüştü, peki İslam âlemini kurutacaktı?
  
Erbakan hoca’nın son zamanlarında talebesi sorar: 
“Hocam bu iş bitti mi? Başaramadık mı?”
Erbakan Hoca: Hayır evlat, plan tıkır tıkır işliyor. Biz toplumsal dönüşümün sağlanması için 4 bölümden oluşan 10’ar yıllık plan yaptık. Yakında 4. Döneme giriyoruz. Bu dönemi de aşınca artık Türkiye’yi durduracak bir güç yok. Dördüncü dönemin sonunda zafer İslam’ındır. Zafer Milli Görüş’ündür.
Erbakan Hoca’nın burada izlediği yol, Peygamberimizin İslam’ı hâkim kılmak için kullandığı 4 merhaleleli yöntemle aynıdır:

1-Gizli tebliğ
2-Açıktan Tebliğ
3-Savaşsa Savaş
4-Barış


Peki neden 40 yıl ?
 
 Yahudiler savaşmakta için korkaklık gösterince, Allah onlara yollarını kaybettirdi ve 40 yıl Sina çölünde gezdirdi. Bu da o korkak, küstah ve ödlek neslin ölmesi, yerine çöl atmosferinde üstünlük, onur ve cesaret ruhuyla büyüyen, kafirlerle savaşan ve Allah’ın vereceği zaferi hak eden yeni bir neslin yetişmesi için yeterli bir süreydi.

 Erbakan hoca Hakkın hâkimiyeti, baskı darbe ve silahla olmaz diyordu. Halk isteyecek ancak o zaman başarılı olunur. Zaman içinde İslami yaşam tarzı tabana yayılmış ayrıca batı kölesi, biz bir şey yapamayız, bizden adam olmaz diyen, özgüveni olmayan, yenilmişlik psikolojisiyle yetişen nesillerin yerine yenilgi yüzü tatmamış nesiller gelmeye başlamıştı. Mesela şuan Türkiye tank yapacağım deyince normal karşılansa da Erbakan Hoca 80 li yıllarda mecliste 100bin motor üreten fabrika kuracağım dediği zaman diğer partiler gülüyordu...
 
Şimdi ise dönemleri inceleyelim:
 
1.Dönem 1983-1993 Gizli Tebliğ

İnsanların inancına karışmayan iktidar dönemi, yani Özal dönemi. Özal’ın  163. ve 164. maddeleri kaldırmasıyla insanlar artık güvenle bir araya gelip dini sohbetler yapmaya başladı ve İslami cemaatler rahat çalışma imkanı buldu. Cemaatlerin önün açılmasıyla toplumda İslami bilincin artmasını sağlandı.

2.Dönem 1993-2002 Açıktan Tebliğ

Peygamberimiz açıktan tebliğ yapınca, zorluklarla karşılaştı, egemenler düzenlerinin bozulmasını istemedi. Netice olarak Müslümanlar hicret etmek zorunda kaldı. Mallarına el koyuldu. Ticaretleri engellendi.
Bu dönemde Refah Partisi belediyeleri aldı. İktidara geldi. Hakkı savunan sert söylemler ile varlığını gösterdi. Bizde varız dedi.28 Şubat darbesi ile görevden uzaklaştırıldı. Nuray Canan Bezirgân copla çocuğunu düşürdü. Medine Bircan başörtülü diye hastaneye kabul edilmedi ve hayatını kaybetti. Baskılar sonucu öğrenciler okulu bıraktı kimisi yurt dışına hicret etti. Dindarların ticaretine ambargo koydu. Yeşil sermeye ismi koyulup baskı altına alındı. Çıkarabilenler sermayesini yurtdışına götürdü. Kombassan, Yimpaş...

3.Dönem 2002-2013 Savaşsa Savaş

Peygamberimiz döneminde Uhut ,Bedir ve Hendek savaşları yapıldı.
 Gücü ele alma, masaya vurma dönemi. Bu dönemde ise askeri darbe planları deşifre edilip teşebbüs etmeye kalkanlar ekarte edildi, sindirildi. Ordu darbeye teşebbüs edemeyecek hale getirildi. Yani rejimi korumak adı altında siyasete dizayn verme durumundan çıkarılıp asli haline vatan bekçiliğine getirildi. Askeriye aslına döndükten sonra devleti kanser gibi saran paralel yapıya operasyon başladı. Devletin karşısına kim çıkarsa ezildi. Dünya arenasında ise batı ve Siyonistlerden bağımsız politikalar geliştirildi, Türkiye’ye karşı yapılan hamlelere hamlelerle karşılık verildi. Milli duruş sergilendi.

4.Dönem 2013-2023 Barış

Peygamberimiz döneminde Mekke anlaşması yapıldı.

Terörün kaynağını oluşturan sebeplerden Faili meçhuller ve OHAL ortadan kaldırıldı, verilmeyen hakları verilerek barış süreci yürütülmeye çalışıldı.Türkiye bu sorununu çözdüğü vakit artık oyalanacağı ve enerjisini harcayacağı bir konu olmayacağı için önünün kesilemeyeceğini bildiklerinden dolayı, PKK’ya süreci bitirtirdiler.

Şimdiki süreç ise son 30 yılın en etkin terörle mücadelesiyle: ya silah bırakacaklar ya da yok olacaklar. Ve barış mutlaka gelecek.

 BUZDAĞININ GÖRÜNMEYEN YÜZÜ

 Muhyiddini Arabi :

 “İslam uzun yıllar hâkimiyetini koruyacak, en nihayetinde bu hâkimiyet son bulacak ve kısa bir fetret devrinden sonra, Dini necm eden kurtarıcı Konya’dan çıkacak. O’nun nişanı 28 defa ihrama girmiş olmasıdır. O’nun ömrü İslam’ı hâkim kılmaya yetmeyecek. Diktatörler devrilirken vefat edecek.O vefat ettikten sonra kısa bir fetret devresinden sonra o’nun talebelerinden biri çıkacak ve İslam’ı hakim kılacak.”
 
Erbakan hoca davasının zaferini göremeden diktatörler, Saddam, Kaddafi, hüsnü mübarek. Devrildiği dönemde vefat etti.
 
80’li yılarda Hoca şöyle diyordu:
“Siyonizm nasıl dünya hâkimiyetini ele geçirdiyse, bizde aynı plan taktikler ele geçireceğiz”
Erbakan Hoca Siyasi yasaklı olduğu dönemde Edremit’te bize İbrahim Suresi’nin 46 . ayeti tefsir etmişti.
 “Gerçekten onlar, (İslam’a karşı) hile ve tuzaklarını kurdular. Allah katında da onlara hilelerine karşı azap var; isterse onların hileleri dağları yerinden oynatacak olsun.) “ 

Yahudilerin hileleri dağlar kadar olsa da Allah’ın izniyle onların bu hilelerini boşa çıkacak dedi. Yukarıda “BUZDAĞI” bölümünde anlattığım zaaflar çekişmeler hep yemdi, oyunun parçasıydı ve onlar bunların üstüne oynarken Erbakan Hoca onların oyunlarının içine oyun koydu. Her şey danışıklı Dövüştü ve bu sadece Erdoğan ile sınırlı değildi. Özal’da bunun bir parçasıydı. Özal 77 ‘de MSP den Milletvekili adayı oldu seçilemedi, o’da görünürde partiyi böldü ve partide kafası çalışan ne kadar insan varsa götürdü. Bunun karşılığını önün açılmasıyla aldı. Türkiye’ye o dönem için atılım yaptırdı. Yaptığı en önemli icraat ise 163. ve 164. Maddeyi kaldırarak İnanlara rahat yaşama ortamı oluşturmasıydı ve bu toplumsal dönüşümün ilk hamlesiydi. Erbakan Hoca ise o’na da etkin muhalefet yaptı. Kimse onunda oyunun bir parçası olduğunun farkına varmadı.

İnsanlar danışıklı dövüşe tam manasıyla inanamadılar. Biz içindeyken bu numarayı yediysek, dışardakiler hayli hayli yemiştir. Talebesi Erdoğan Hz Musa’nın, Hz Yusuf’un saraya girmesi gibi girdi, yalnız başına statü koçuların, egemenlerin, Türkiye ye yön verenlerin yanına, onlar gibi oldu, onlardanmış gibi göründü, Milli Görüş Gömleğimi çıkardım dedi, onlar da kendi elleriyle onu daha da büyüttüler. Erdoğan Muhsin Yazıcıoğlu’na: “Bir müddet Amerika’nın dediklerini yaparız, onlardanmış gibi görünürüz, sonra millete hizmet ederiz. Mani olurlarsa dirsek vurur, gideriz. Demiş ama Yazıcıoğlu kabul etmemişti. Erdoğan’ın ayrılmasından sonra, Erbakan Hoca da adeta kimseye söz hakkı vermemecesine Erdoğan’ı eleştirerek adeta koruması altına aldı. Erbakan hoca 2007 ‘deki miting de o gün için anlam veremediğimiz: “Fatih’in torunları Çağlayanda, Bizans’ın çocukları Kazlı Çeşme’de”, sözünü söyledi, tam da ilk dönem, Ak parti icraatlarından rahatsız olan Ak parti tabanın, tekrar Saadet’e geri dönüşlerinin başladığı sırada. İşte o zaman çok tepki aldı Hoca, Ak partiden rahatsız olsalar dahi, hocaya inat gidip tekrar ak partiye oy verdiler. Daha sonra Numan Kurtulmuş “fark var” sloganıyla yola çıktı. Saadet’in etkin muhalefet ile oy alacağı ilk yer olan ak Parti’den oy kopararak, partiyi %5 seviyelerine getirdi. Saadetin bir sonraki seçim tahmini ise %8-10 bandıyken, Dışarıdan bakıldığın koltuk kavgası gibi görünen bir operasyonla Kurtulmuş devrildi ve hoca “partimize kavuştuk elhamdülillah” dedi. Tam da yeni bir çıkış yakalamışken.  ve Saadet partisinde tekrar %1-2 lere geri geldi yükseliş durdu ve ak parti güvenle yoluna devam etti. Ama hesap başkaydı hoca Ak parti tek başına iktidarda devam etsin diye gelecek oyları bloke ediyordu. Yapılana söylenene değil neticeye bakmak lazım ve yapılan tüm hamleler ak Parti’ye yarıyor. Mesela Erdoğan bugün Suriye ve Irak’a Türkiye üstünden karadan sıcak cephe açılmasına hep karşı çıktı. Ama iktidarının ilk yıllarında ABD’nin ırak operasyonu için sınırlarımızı açan fezlekeyi geçirmeye çalıştı. O’da istemiyordu ama istiyormuş gibi görünmesi gerekiyordu ki, kendisine yol verenlerin güvenini kaybetmesin. İşte burada hoca tekrar devreye girip Milli Görüş’ten gelen milletvekillerine bastırarak, fezlekeyi geçittirmiyor. Erdoğan kızıyor, milletvekillerini bir daha aday yapmıyor. Sonuç olarak hem onların dediği olmuyor hem de Erdoğan güven kaybı yaşamıyor ve oyun devam ediyor. Hoca 96 seçim zaferinden sonra şöyle diyordu:” Milli Görüşün gerçek oyu %1 dir. Şimdi gelen %20 lik oy ise bu %1 in rüzgârına kapılıp gelenlerdir. Milli Görüş tekrar %1 olduğu zaman, zafer gelecektir.” Diyerek bu günleri işaret ediyordu. Artık zafer yakın... Çünkü çok kötü oyuna geldiler bunu hiç beklemiyorlardı. Erdoğan “One minute” dediğinde oyuna uyandılar ama geç oldu, Şuan Erdoğan ve ak parti hedefte var tüm güçleriyle devirmeye çalışılıyorlar.

Erdoğan birçok suikast atlattı. Akparti ile mücadele için ise tüm zıt kutuplar bir araya getirilerek ortak cephe oluşturuldu. CHP, MHP, HDP bir arada. Hiçbirisi birbirine tek kelime dahi eleştiride bulunmuyor. Milliyetçi Bahçeli terör ve çözüm süreciyle ilgi Ak partiyi ihanetle suçlasa dahi Hdp’ye tek kelime etmiyor

Aksaray’da bu yüzden hedefte çünkü orası da bir sembol... 

milletine yüzlerce okul, üniversite, hastane, sağlık tesisi, fabrika, baraj; onlarca havaalanı, liman; yarım milyon konut; on binlerce km bölünmüş yol, raylı sistem; denizin altından Marmaray’ı, Milli silahları, Dünyanın en büyük havaalanı ve köprüsünü Tüm bunları yapan Güçlü Türkiye'yi, Yeni Türkiye’yi temsil eden bir sembol. 

Nasıl ki 1923 yılında Çırağan sarayından yönetilen Osmanlı sona ermiş ve Çankaya’dan yönetilen Cumhuriyet kurulmuştur.2023 vizyonuna uygun olarak Atatürk orman çiftliğine, tamda onların arazisine, onların kalbine kurulan Aksaray’da Çankaya dönemini kapandığı yeni bir dönemin açılmasının sembolüdür.
Ama onlar ne kadar uğraşsa da göklerden gelen bir karar vardır. Erbakan hocanın dediği gibi gecenizi gündüzünüze katıp bu dava için çalışsanız da, yan gelip yatsanız da, o vakit geldiği zaman 
Allah nurunu tamamlayacaktır. Bütün mesele sen bu imtihanın neresindesin. 
 
 
Yakın olan fethi müjdele
Bismillahirrahmanirrahim
İNNA FETAHNA LEKE FETHAN MÜBİNA / Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik
İNNA FETAHNA LEKE FETHAN MÜBİNA / Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik 
İNNA FETAHNA LEKE FETHAN MÜBİNA / Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik
Zafer yakındır, Zafer İslam’ındır.

Eğer Allah size yardım ederse, size galip (üstün) gelecek yoktur…
(Al-i İmran 160)

Selami Haktan

Haberseyret

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Haberleri