Enes Kara adlı genç tıp öğrencisinin yatılı olarak kalmakta olduğu tarikat diye nitelendirilen dini nitelikli bir yurdu suçlayarak intihar etmesi üzerine “tarikatlar kapatılsın” türünden birçok şey yazıldı.
Bir kere burası bir tarikat dergahı değil, öğrenci yurdu. Nurcu/okuyucu ekolünden olan bu cemaatler tarikat olmadıkları gibi bunlar, (üstad’larının belirttiği üzere) devrin tarikat devri değil, hakikat devri olduğuna inanırlar.
Bu ve benzeri yerlerde ibadet adına yapılanlar: Namaz kılmak, kur’an kerim ve Said Nursi’nin kitaplarından okumaktır.
Bütün bunlar bir düzen içerisinde aksatmadan, zamanlı olarak yapıldığı için günü/geceyi bölerler. Gece uykusuz kalsanız dahi sabah namazına kaldırılırsınız. Bu ise o gün boyu huzursuzluğa yol açar.
İnançlı bir genç için bunlara katlanmak dinen bir mükafat görülür ve bundan hiç rahatsızlık duyulmaz, hatta çoğu öğrenci bunlara seve seve katlanır, birbirini teşvik eder.
Enes, ise inançsız olduğunu belirttiğine göre ona göre bütün bunlar kendisine gereksiz eziyet, bir dayatma olarak gelmekteydi.
Elbet bir kişinin inanmadığı bir şey uğruna uykusunun bölünmesi, her gün aynı dayatmalarla karşı karşıya kalması ona ağır gelir. Yani, burada yaşananların ağırlığı kişinin inancıyla, yaklaşımıyla ilgilidir.
Enes, inançla hiçbir bağ kuramamıştır, bu haliyle muhtemeldir ki dindarlıkla özdeş isminden bile memnun değildir!
Öyle anlaşılıyor ki, ayni cemaatten olan babası oğlunu kendisi gibi dine ve cemaate bağlı bir doktor olmasını istemiş, burada kalmakla o özelliğe kavuşacağını düşünmüştür. Bu konuda oğluna bir seçenek de bırakmamıştır. Zira, baba ile oğul arasında iletişim son derece zayıftır. Ayrıca, Enes’in kardeşinin de babasıyla iletişim sorunu vardır.
Baba’nın eşine karşı yaklaşımı da farksızdır. Enes, vasiyetinde babasının annesine fırın almadığını belirtmekte, biriktirdiği parasıyla annesine fırın alınmasını istemektedir.
Burada dikkat çeken şey; her ne kadar baba zor bir kişiliğe sahip olup, oğluyla iletişimsiz olsa da, Enes de son derece çekingen, pasif bir yapıya sahiptir. Babasına ve yurt sorumlularına hiçbir şikayette, itirazda bulunamayıp, yaşananları sinesine çekmiştir.
Oysa, yurtlarda, Kur’an kurslarında zorluklar yaşadığını düşünen nice genç buralardan, hatta evden bile kaçmayı göze alabilmekte, ailesine son derece zorluklar yaşatmaktadır.
Enes, bilgisayar oyunlarının bağımlısıydı. Sosyal çevreyle irtibat kuramayan gençlerin ilk sığınağı sanal alem, bilgisayar oyunları oluyor. Bilgisayar oyunlarının gençlerde intihar eğilimini 70 kat artırdığı belirtiliyor ve buradaki oyunların bazılarının intiharı tetiklediği, bu nedenle birçok gencin intihar ettiği biliniyor.
Bu oyunların kendini yalnız hisseden, çevreyle uyumu zayıf, şefkat görmemiş, içinde inanç boşluğu olan gençleri çok daha kolay intihara sürüklediği ise bilimsel tespitler.
Öte yandan Enes’in okuduğu bölüm olan TIP bölümü ise oldukça zor bir bölüm. Tanıdığım birçok genç bu bölümde okurken ruhsal sorunlar yaşadı, bazıları okulu bıraktı. Bir tarama yapıldığında nice tanıdık, önemli ismin TIP eğitimini yarıda bıraktığı görülür.
Enes, oyun bağımlılığı ve yaşadığı ruhsal bunalım nedeniyle derslerinden kopmuştu. Oysa, ailesi Dindar bir doktor olmasını istiyordu ve Enes, bu iki şeyden uzaklaşmakla ailesini bir yıkıma sürükleyeceğini düşünüyordu.
Bütün bu zorlukları aşarak doktor olsa dahi bu meslekten memnun olmayacağına inanıyor daha şimdiden gelecek endişesi taşıyor videosunda şunları söylüyordu;
“Herkes doktorluktan kaçıyor, çünkü mobbing var, uzun süreli nöbetler var, hastadan şiddet görme ihtimali var, köle gibi çalışıyorsunuz.”
Enes’in içinde bulunduğu durumun fotoğrafını ortaya koyduğumuzda görülmekteki intihar etmesinin birçok nedeni var. Bu nedenleri dikkate almayıp suçu tümüyle kaldığı yurttaki dini yaşantıya bağlamak kasıtlı bir yaklaşım.
Oldukça serbest ailelerde, serbest ortamlarda bulunmasına rağmen intiharı seçen nice genç var. Bunlara göz kapayıp, kasıtlı değerlendirmeler yapmak doğru değil.
Ülkemizde çok sayıda vakıf yurdu, özel yurt var. Ve şu bir gerçek ki; hepsinde de çeşitli sorunlar yaşanabiliyor. Devletten bunların tümünü kapatmasını beklemek mümkün olmadığına göre mevcutları sıkı kontrol altında tutması gerekiyor.
Bu konuda yapılması gereken ilk şey devletin bu yurtlara psikologlar atamasıdır. Her şeyden önce buradaki gençlerin düşünceleri, davranışları bu yolla kontrol altına alınmalıdır.