EN GÜZEL DEĞERLER, HAYATIN İÇİNDE ÖĞRENİLİR.
Çocuğun beyni boştur. Kalbi tertemizdir. Rabbimiz bedenini güzel yarattığı gibi ruhunu da güzel yaratmıştır. O yüzden çocuklar kendilerini masal dünyasında hissederler. Hele hele küçük yaşlarda onlara anlattıklarımız hayal ve masal gibi gelir. Yani konu anlatımı o küçük yaşlarda çocuğa hayal gibi gelir.
Bir misal vermek gerekirse;
Çocuğa, bir torbanın içindeki oyuncakları gösterip oyuncakların isimlerini saysanız ve oyuncakları eline vermezeniz çocuk bunu kabullenmeyecek illa da dokunmak isteyecektir. Cismin ismini söylemeniz hayal, cisme dokunması, eline alması, söküp takması, atıp kırması, parçalarını toplaması onun için gerçek bir hayat olur. O zaman o eşyanın mahiyetinin ne olduğunu kavrar. Çocuklar çocukluk yaşlarında somut varlıkları merak ederler, kavramaya çalışırlar. Onun için ders anlatımlarımızda "somuttan soyuta" yöntemini uygularız
Çicuklar, ateşin ne olduğunu ne kadar anlatırsan anlat, illa ona dokunacak, eli yanacak, ondan sonra ateşe yaklaşmayacaktır. Ateşin yakıcı bir madde olduğunu anlayacaktır.
Çocuklar için bu gerçekçi bilgilerden hareketle eğitim vermemiz gerekir.
Bunun için diyoruz ki;
En iyi öğrenme yollarından birisi "yaparak ve yaşayarak" öğrenmektir.
Çocuklar büyüklerini taklit ediyorlar. Büyüklerine ve öğretmenlerine yürekten bağlıdırlar. Büyüklerin yaptıkları şeylerin doğruluğuna inanırlar. O yüzden çocuklara edebiyat parçalayıp anlatma yerine yaşayış biçimimizle örnek olursak hedeflenen davranışlar çok daha iyi gerçekleşmiş olur. Bize büyüklerimiz davranışlarıyla örnek oldular.
Aynı okulda çalıştığım meslektaşım Ağa Kamil Öz öğretmenimizle tam da bu yazıyı yazarken aramızda konuya açıklık getirecek bir diyalog geçti. Kâmil Hocam benimle şu bilgileri paylaştı:
Bizim akranlarımızın ebeveynleri fakirdi, üniversite bitirmemişti, imkânlar zordu, lâkin bize davranışlarıyla iyi örnek oldular. Bizim soframıza helal lokma koydular, yardımseverdiler, inançlarında samimiydiler, servet, şöhret peşinde değildiler, samimi ve insanlık duygularıyla yoğrulmuş insanlardı. Hak etmeden bir şeyin peşine asla düşmezlerdi. Akrabalık ilişkilerini gözetirlerdi. Kimseye yük olmamak için çalışırlardı. Mal ve servet edinme yarışına girmezlerdi. Yalan konuşmazlardı. Verdikleri sözlerin srkasında dururlardı. Yanlış yapanları ayıplarlardı.
Biz aslında farkında olmadan onların mektebinde okuyarak yetiştik. Beynimize ve genlerimize büyüklerimizin örnek hayatı yer etti. Ondan dolayıdır ki, işimizin hakkını veririz, kimsenin malında gözümüz olmaz, hak etmediğimiz bir şeyi asla istemeyiz. Alacaklı kişi kapımıza gelmez, din kardeşimizin yardımına koşarız, kalbimiz her zaman adaletten yana olur. Merhamet duygularımız bizi sürükler. Akrabalık ilişkileriniz kuvvetlidir. Örnekleri çoğaltabiliriz.
Biz bu güzel davranışları ailemizden ve çevremizdeki büyüklerimizin örnek davranışlarından kazandık. Okuldaki hocalarımız da toplumun bu yapısını destekledi onayladı. Böylece o dönemde kazandığımız kişilik halâ bizim yönümüzü hayat tarzımızı belirliyor.
Ağa Kamil Hocam,bu bilgilere ilaveten, 'trafik akışı içerisinde kurnazlık yaparak öne geçmeye çalışan sürücülerin kul hakkına girdiklerini" belirtti. Bu manada bu tiplere hakkını helâl etmeyeceğini ifade etti. Kâmil Hocam, "dikkat edildiğinde böyle kimselerin hayatın diğer alanlarında da kul hakkına riayet etmedikleri görülecektir" dedi.
Ben de hocamın bu açıklamalarını değerli buldum. Aynı kanaatleri paylaştığımı ifade ediyorum. Kâmil Hocama teşekkür ediyorum. Bu değerli bilgiler "Değerler Eğitimi" adlı kitabımda yer alacaktır.
Şu halde yaşayarak ve yaşatarak çocuklarımıza örnek olmalıyız. Yaşamadan, yaşatmaya çalışmak bizleri hedefe ulaştırmaz. Günümüzde olduğu gibi büyükler yapmazlar, altlarından isterler. Ondan sonra da 'başarılı olamadık" diye de yakınırlar. Yukarda anlatıldığı üzere her birimiz çocuklarımıza iyi model olursak güzel değerleri çocuklarımıza kazandırırız. Aynası kişinin işidir, läfa bakılmaz. Kısaca "Kendini düzelt ki dünya düzelsin." Vesselâm...
21.11.2024
21.11.2024